Güzel günler gelmiyorlar. Güzel günler gelmek bilmiyor…
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Güzel günler gelmiyorlar. Güzel günler gelmek bilmiyor…

Yazan: Ceyd

0

Güzel günler gelmiyorlar. Güzel günler gelmek bilmiyor…

Küçük bir kız çocuğu yanıma ilişti. Ağlıyordu. Durdum ve onunla birlikte ben de ağlamaya başladım. Bir şey anlatmasına gerek yoktu. Gözlerinden tüm hikâyesi okunuyordu zaten. Birlikte sessizce yürümeye başladık. Yavaştan okumaya koyulmuştum küçük kızın gözlerini. Her adım atışında vücudunun tüm uzuvlarından acılar, kederler, hüzünler sarkıyordu. Lakin ne kadar dökülürse, bir o kadar da yenileri geliyordu. Bir defa çekmişti o acıları. Bir daha eski haline gelebilir miydi?

 Küçüklüğünü gördüm biraz. Eski, tatlı ve o masum gülüşlerini…Kimselerden korkmadığı ,ağlasa  bile en fazla bisikletinden düştüğü için ağladığı , sadece  top atarlar diye bir tek toplardan korkup kaçtığı günleri… Ne de güzel günlerdi.

 Biraz da büyümeye çalıştığı zamanlar okunuyordu gözlerinden. Artık acıları birer birer yoluna çıkmaya başlamıştı. İlk sevgilisi, başarısızlıklar, hayal kırıklıkları ve bunun üzerine diğer sevgilisi… Büyümeye çalıştığı andan itibaren, zor ve yıpratıcı günler de boy göstermeye başlamıştı. Gözleri her gün kıpkırmızıydı. Acı çekiyordu. Evine gidip sadece uyumak istiyordu çünkü. Ancak bu şekilde düşünmekten ve acılarından belli bir saat aralığında kurtulabilirdi. Herkes bir şeyler ile ilgilenip kafasını dağıtması için öğütler veriyordu. Konuşuyorlardı.- İnsanlar hep konuşur. Sadece konuşmayı bilirler-Fakat eline ne alırsa hepsi yarım kalıyordu, sonu gelmiyordu. Eline bir şey alıp yapmaya koyulduğu an, aklına bin türlü şey geliyor ve yine ağlamaları başlıyordu.  Bunun üzerine küçük kız gün geçtikçe kendini daha fazla uykuya adamaya başlamış ve iyice hayattan soğumuştu. Bir gün yine odasına ağlayarak girmiş, ellerini tanrısına kaldırıp ‘’yeter artık, al şu canımı da kurtulayım şu iğrenç hayattan!’’ diye bağırıp çağırmaya başlamış ve eline ne gelirse etrafa fırlatıp tüm eskiye dair hatıralarını bir bir çıkarıp yırtıp atmaya ve çoğunu da yakmaya koyulmuştu. Kendine gelemiyordu. Sonraki günleri ise sık sık ağlama krizleriyle başa çıkması için çabalamalarıyla geçmeye başlamıştı. Ölü gibi yaşıyordu…

 Yorulmuştu. Artık gözlerindeki yaşlar bile kurumaya yüz tutmuş, kimseye, nasıl davranırlarsa davransınlar tepki göstermeden sadece gülümseyerek karşılık vermeye başlamıştı. Bu bir yok oluştu. Bu, hayatın yaşattıklarına karşı belki de bir tepki gösterme şekliydi onun için. Kendini yok ederek, yok göstererek verilen bir tepki…

 Yürümeyi kesti. Önce gökyüzünün o devasa maviliğine doğru başını kaldırdı. Ve sonra hafiften bana doğru bakıp gülümser gibi oldu. Abla, ben daha sonra birini sevdim. Çok sevdim fakat, sen onu gözlerimde göremedin dedi. Gözlerine baktım ve sadece sustum. Anlatamadı. Okuyamadığım o asıl hikayesini anlatamadı. Boğazında bir şeyler düğümlendi. Abla, dedi. Ben en çok, canımdan bile çok onu sevmiştim. Ama o beni tanıyamadı bile dedi ve o an bayıldı. Ne yapacağımı bilemeyerek deli gibi ağlamaya başladım. Birileri yardıma gelsin diye bağırmaya başladım. Kimseler duymuyordu. Belki de umursamıyorlardı. Kendi çabalarımla küçük kızı kaldırıp hemen hastaneye götürdüm. Doktorlar gelmeden önce bir an ayıldı ve bana doğru gözlerini çevirdi. Abla, bari sen sevil dedi. Çok güzel sevsin seni ve sen de onu çok sev dedi. Sımsıkı sarıl ona ve tekrar diril dedi. Ve öldü…

  Ona sımsıkı sarıl dediği kişi kimdi?

  Seni çok güzel sevsin dediği kişi kimdi?

  Bilemiyorum…

  Tek bildiğim benim de içimdeki küçük kızın öldüğüydü…

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Güzel günler gelmiyorlar. Güzel günler gelmek bilmiyor…

İlginizi Çekebilir
Zaman Kırılması öyküsü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir