Bu Şehir, Bu Ev, Bu Bahçe, Bu Şarkılar
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Bu Şehir, Bu Ev, Bu Bahçe, Bu Şarkılar

“Toprak, insanoğlunu acılarla büyütür…”

0

Bu Şehir, Bu Ev, Bu Bahçe, Bu Şarkılar

Yalnızlığa hapsolduğum gecelerde bu şehir, bu ev, bu bahçe tüm sırlarıma ortak oluyor. Acının mutlulukla, iyiliğin kötülükle, gecenin gündüzle var olabildiğini artık biliyorum. Her acının içinde derin anlamlar saklıyormuş hayat, bunu şimdi daha iyi anlıyorum…

Yaşlı çınar ağacının altındaki banka oturup su fıskiyesinin önüne biriken güvercinlere yem atıyorum. Ayakuçlarıma karıncalar birikiyor. Hafifçe esen ılık rüzgâr denizin tuzlu kokusunu getiriyor evimin bahçesine. Güneş yüksek dağ yığınlarının arkasından ihtişamlı yüzünü gösteriyor. Gözlerimi boşluğa dikip aklımın sınırlarını zorluyorum. Büyük bir kayıtsızlık kaplıyor benliğimi. Zihnimin en masum köşesinde de ayrılık şarkıları çalıyor.

Taş yapılar arasından yükselen şeytan uçurtmaları gökyüzünün berrak maviliğinde ahenkle dans ediyor. Otobüs durağında bekleyen fabrika işçilerinin gür seslerini işitiyorum ara sıra.
Vakit 12.00’a yaklaşırken vücudum gevşiyor. Bankın üzerine uzanıp kendimi uykuya teslim ediyorum. Bir müddet sonra başucuma konan bir güvercinin kanat çırpmasıyla irkilip uyanıyorum. Uyanır uyanmaz gözlerimi verandadaki yasemin çiçeklerine dikip bir sigara yakıyorum. Duman ciğerlerimi yakıyor. Rüzgâr şiddetini artırıyor iyice. Yaşlı çınar ağacının görkemli dalları rüzgârla inatlaşıyor. Anadolu’nun özgürlük kokan türküleri düşüyor aklıma. Bir anda gelen yarım baş ağrısı tüm bedenimi etkisi altına alıyor. Cebimden çıkardığım iki ağrı kesiciyi atıyorum ağzıma. Sokaktan geçen genç bir kadının bağırarak söylediği şarkıya kulak kesiliyorum.

Oturduğum banktan kalkıp sokağa çıkıyorum. Çöp konteynerlerinin etrafına kediler birikmiş. Kaldırımlar ve yollar pislik içinde. Etraf lağım kokuyor. Kötü koku yarım baş ağrımın şiddetini artırıyor iyice. Mağazalardan yükselen müzik sesleri ise kulaklarımı tırmalıyor. Şehrin gerisindeki fabrikalardan yükselen beyaz dumanlar kuzeye doğru ilerliyor. Şehrin izbe sokaklarındaki şarkıcılar en hüzünlü Fransız şarkılarını söylüyor. Gözlerimi şehrin yüksek taş yapılarına dikiyorum. Kilisenin saati 13.30’u gösteriyor. Sığırcık kuşları gökyüzünün sonsuz maviliğinde neşeli danslarını sergiliyor. Gardan ayrılan trenlerin siren sesleri yankılanıyor sokaklarda. Büyük bir karamsarlık bulutu kaplıyor içimi.

Şehirden uzaklaşıp dağ yamaçlarına ulaşıyorum. Ufka kadar uzanan Bozdağlar tüm görkemiyle şehri selamlıyor. Yaşlı ceviz ağaçları kumrulara ev sahipliği yapıyor. Anne kumrular yumurtadan yeni çıkmış yavrularını besleme telaşında. Sincaplar buldukları kabuklu yemişleri yemekle meşgul. Karıncalar tek sıra halinde yuvalarına yiyecek taşıyor. Kurumuş otların arasında irili ufaklı kertenkeleler dolaşıyor. Kayalıkların arasında biten ısırgan otları ise kurumaya yüz tutmuş.

Çam ağaçlarının gölgesine sığınıp, gözlerimi dağ yamaçlarındaki eski yel değirmenlerine dikip sigaramı yakıyorum. Birbiri ardına zihnimde dönüp duran düşünceler beni çocukluğuma götürüyor. Büyük bir tebessüm beliriyor yüzümde. Ellerimle toprağı eşeliyorum. Keskin bir toprak kokusu yayılıyor etrafa. Annemin sık sık söylediği bir söz düşüyor aklıma:

“Toprak, insanoğlunu acılarla büyütür…”

Bir anda bir ölüm düşüncesi sarıyor benliğimi; ama bu düşünceyi hemen defediyorum. Ağaca yaslanıp, avazım çıktığı kadar bağırarak şarkılar söylüyorum…

Yazarın (Mustafa Aslan) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. (Bu Şehir, Bu Ev, Bu Bahçe, Bu Şarkılar)

1990 Manisa doğumlu. Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Yiyecek İçecek İşletmeciliği Bölümü lisans mezunu.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Kendim’e

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir