Z Raporu Grubunun Vokalisti Mert Şuşut ile Keyifli Bir Söyleşi
  1. Anasayfa
  2. Röportaj

Z Raporu Grubunun Vokalisti Mert Şuşut ile Keyifli Bir Söyleşi

1

 

Uzun yıllardır tanıdığım arkadaşım Mert Şuşut’un vokalistliğini üstlendiği Z Raporu isimli müzik grubuyla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İlerleyen zamanda çok önemli başarılar gerçekleştireceğine inandığım dostum Mert ve Z Raporu’nun değerli üyelerini gelin birlikte tanıyalım… 

Mert, öncelikle belirtmek istediğim bir şey var. Biz ilkokul ikinci sınıftan beridir tanıyoruz birbirimizi. İzmir’de ilkokulda başlayan dostluğumuz bu günlere kadar sürdü. O yıllarda gerçekten iyi bir öğretmene ve okula sahiptik. Sen de son derece başarılıydın. Gerek tiyatroda gerekse diğer sanatsal aktivitelerde sınıfın, hatta okulun önde gelen öğrencilerindendin. Ama bir şekilde uzaklaştık ya da hayat koşturmacasında savrulduk. Bildiğim kadarıyla o sınıftan kimse sanatla profesyonel olarak ilgilenmiyordu. Ta ki sen çıkana kadar 🙂 Benim sürecimi de az çok biliyorsun. Bir giriş olması amacıyla buna değinmek istedim. Açıkçası attığın bu adımı çok cesurca bulduğumu ve mutlulukla karşıladığımı bilmeni isterim.

Sevgili Nurican öncelikle teşekkürler. Çünkü evlere kapandığımız bu süreçte uzaktan da olsa dostlarla söyleşmeyi özledik. Hayatımın hiçbir döneminde yeni şeyler denemekten korkmadım. Ne zaman köşeye sıkıştığımı hissetsem karanlığa kibrit çakar gibi bir adım attım, genelde de kör uçtum. Bu sefer de öyle oldu. Her şeyi el yordamıyla keşfettim. İçimde müziğe dair hep bir tutku vardı. Ama ne müzik piyasasından haberdardım ne de kayıt teknolojilerinden haberdardım. Lise ve üniversitenin başında çeşitli amatör gruplarla sahne de aldım. Sonra hayat mücadelesi içinde herkes gibi sevdiğim bazı şeyleri öteledim. Açıkçası sahnede olmanın tadı damağımda kalmıştı. Sonra hayat beni yine ters köşeden vurdu. Art arda ‘bu da başıma gelmez’ dediğim her şey başıma geldi. Bir çıkış yolu bulmalıydım. Önce şan derslerine başladım. Çünkü bir işi yapacaksam en iyi şekilde yapmak isterim. Sonra da grubu kurduk ve yolculuk başladı.

-O halde başlayalım. Öncelikle grup üyelerini tanımak isteriz.

Grup arkadaşlarımın hepsi çok ilginç karakterler. Müzik olmasa bir araya gelir miydik, gelsek de bir arada durabilir miydik bilmiyorum. Ama onlarla çalmaktan gerçekten çok memnunum.

Mehmet Sait Arısoy (Davul): Enstrümanı bateri olduğu için çok şanslıyım. Çünkü çaldığı enstrüman gereği sahnenin gerisinde duruyor. Fazla yakışıklı olduğu için bu sayede benden rol çalmıyor. Bu yüzden çok mutluyum (gülüyor). Şaka bir yana müziğin bana en büyük katkılarından biri Sait. 30’larımdan sonra yeni tanıdığın biriyle bu kadar yakın olabileceksin, dost olabileceksin deseler kesinlikle inanmazdım. Ama mümkün oldu. Bir tarafı doğuya dönük, muhafazakar bir tarafı var. Diğer taraftan hayata çok batılı bir yaklaşımı var. Bu ikisinin bileşkesi tek kişide can bulmuş durumda. Bu durum bana çok ilginç geliyor ve ondan çok şey öğreniyorum. Bir taraftan mühendis kafası olduğu için hiç grisi yok, ya siyah ya beyaz. Çok net bir adam. Bu da bana farklı bir vizyon sağlıyor. Aynı zamanda efsane bir davulcu.

Onur Cem Ezgin (Ritim Gitar): Grubun sakin kuvveti. O kadar soğukkanlı ki bazen beni şoke ediyor. Ama öyle alelade bir soğukkanlılık değil tam bir Avrupa soğukluğu. (Gülüyor) Hayata yaklaşımı da çok Avrupai bir adam. Bir kere her türlü fikre açık. Genç yaşına rağmen çok olgun. Bir de herkesin keşfedemediği gizli bir mizahı var. İkimiz bir aradayken çok gülüyoruz. Öte yandan çok disiplinli bir müzisyen. İstikrar ne diye sorsalar soluksuz Cem’i işaret ederim.

Murat Küçükoruç (Bas Gitar): Grubun yaş olarak en büyüğü ama ruhu en genç olanı. Hatta bazen fazla genç. Dünyanın en akıllı ve sevimli kız çocuğunun babası aynı zamanda. Müziğe karşı öyle bir tutkusu, öyle hedefleri var ki bazen duyduğumda bile tüylerim ürperiyor, korkuyorum. Ama grup için kilit bir adam. Tam bir oyun kurucu. Olayları çok güzel analiz ediyor ve aksiyon almamızı sağlıyor. Ben sahnedeyken ona hep ‘grubun beyni’ diyorum, boşuna değil. Bir de çok çaktırmamaya çalışsa da babacan bir adam. ‘Yetiş’ desem ilk koşanlardan olur. O yüzden Murat benim için ayrı bir yerde.

Hüseyin İmren (Solo Gitar): Grubun en genç elemanı. O kadar genç ki pandemi sürecinde sokağa çıkma yasağına takıldı. (Gülüyor) Ancak kendimi de katarak söylüyorum; Gruptaki en yetenekli müzisyen kim diye sorsalar kesinlikle Hüseyin derim. Gerçekten müthiş bir gitarist, müthiş. Parmakları makaralı gibi, çılgınca çalıyor. Önü inanılmaz açık bir genç adam. Onunla sahne aldığım için çok şanslı hissediyorum kendimi. Onda takdir ettiğim bir başka şey de yaşıtları gibi güncelin peşinde koşmuyor, çok rafine bir müzik zevki var. O yaşta o şarkıları severek dinleyen kaç genç vardır bilmiyorum açıkçası.

-Grubun ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misin? Nasıl toplandı “Z Raporu” ?

Eşimden ayrılmışım, annem kanser olmuş. 10 yılın ardından İstanbul’da bir başımayım. Gelecek kaygısı tavan yapmış. Zamanla çok ciddi problemlerim var. Eve giremiyorum, çünkü odalara sığamıyorum. Sadece yatmak için giriyorum eve. Özetle hayatımın en zor süreçlerinden birini geçiriyorum. Bir şeyler yapmam lazım. Sırf müzisyen ve grup bulabileceğiniz bir internet portalı var. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de tek zaten. O kadar tek ki ben lisedeyken de site aynı ara yüze sahipti. (Gülüyor) güncellemeye ihtiyaç bile duymadılar. Oraya ‘vokalim, grup arıyorum’ diye ilan verdim. Bir kaç kişiyle yazıştım ancak müzikal anlamda anlaşamadık. Sonra şans eseri Sait mesaj attı. Hemen o gün telefonlaştık. Bayağı da uzun konuştuk. O ilk konuşmada acayip pozitif bir elektrik aldım adamdan. Sanki yıllardır tanışıyormuş gibi. Sait de mental olarak benim gibi bir yıkım süreci yaşıyordu, sanırım frekansımız yaşadığımız acılardan dolayı tuttu. Sonra buluştuk stüdyoya girdik ve macera başladı. Grup son haline gelene kadar bir çok müzisyen arkadaşımız aramıza katıldı sonra yollarımız ayrıldı. Müzik öyle bir yolculuk zaten. Birileriyle yollar kesişiyor sonra ayrılıyor. Bazılarıyla dostluk baki kalıyor bazılarıyla ne yazık ki kalmıyor. Sonra sırasıyla Cem, Murat ve Hüseyin aramıza katıldı ve grubumuz son halini aldı.

-Grubun isminin de hikâyesi vardır elbet…

Biz provaları çoğalttıkça, hobi olarak başladığımız girişim yavaş yavaş yarı profesyonel hale gelmeye başladı. Haliyle gruba bir isim bulmak gerekti. Sürecin başından beri bu işin bir grup işi olduğunu farkındaydık ve aldığımız tüm kararları demokratik yöntemlerle aldık. Herkes aklındaki grup isimlerini yazdı. Sonra da oylama yaptık. Ben pek istemesem de (gülüyor) Z Raporu’nda karar kıldık. Z Raporu yazar kasaların, pos cihazlarının gün sonunda işletmenin girdisini çıktısını kağıda döken bir rapor. Biz de kendimizi ‘gün sonunda elde ne kaldıysa oyuz’ diye tanımlıyoruz. Ancak işin komik yanı bu ismi öneren arkadaş grubun şu anki kadrosunda yok. Bunu konuşup hala gülüyoruz.

-İlk tekliniz “İstemem”i tüm platformlarda yayınladınız. Yani artık dünyanın her yerinden insanın ulaşabileceği bir esere sahipsiniz. Grubunuza ait olan bir şarkının, tüm dünyada dolaşım halinde olması nasıl bir his?

Büyüleyici bir his. Sadece dolaşımda olması değil dünyaya bir çivi çakmış olmak, hiç dinlenmeyecek olsa dahi şu hayatta dikili bir ağacının olması gerçekten çok büyüleyici.

-Şarkının hikâyesini de dinlemek isteriz.

Ben müthiş bir aşk yaşadım. Evlilikle sonlanan 10 yıllık bir ilişkim bitti. Öyle büyük şeyler hissettim ki ayrılığın ardından bir daha değil aşık olmak kalbimin dahi atacağından şüpheliydim. Ancak bir mucize oldu ve kalbim attı, daha doğrusu tekledi (gülüyor). Hem de yasak birine. Olayı bu kadar çekici kılan belki de yasak olmasıydı, bilmiyorum. Sona varmayacağı başından beri belli olan bir maceraydı ama kendimi alamıyordum. Moral olarak dipte olduğum, çıkış yolu bulamadığım bir sabaha karşı evimin salonunda karanlıkta tek başıma oturuyordum. Telefonun fenerini açıp hızlı hızlı kağıda önce sözleri karaladım. Sonra melodi aktı. Sonra telefona şarkıyı kaydettim. Şarkı bittiğinde yüreğim bi’ hafiflemişti sanki. Sonra Cem’le bizde buluşup akorları çıkardık. Bizimkilere dinlettik. ‘İstemem’i çok sevdiler. Sonra provalar ve kayıt aşaması geldi. Benim macera tahmin edildiği gibi mutlu sonla bitmedi ama o heyecanın nişanesi, dünyada internet ilelebet çökmediği sürece dolaşımda kalacak. Şarkının kime yazıldığını bir o kişi bir de ben biliyoruz. Bakalım iki kişinin bildiği sır olarak kalacak mı yoksa açığa mı çıkacak zaman gösterecek.

-Grubun müzik tarzı nedir? Müziğe yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?

Grubu 2000’lerin başında tüm ülkeyi etkisi altına alan Türkçe alternatif rock sound’unda sabit tutmaya çabalıyoruz. Ama yaşlar gereği hepimizde bir 90’lar efekti var. Şarkıların sözleri ise daha güncel, modern şehir insanının dertlerine daha odaklı. Tüm bunlar bir araya gelince Z Raporu sesini bulmuş oluyor. Ben mesela daha çok pop-caz, funk, fusion  seviyorum, elektro pop seviyorum ya da daha akustik tınıları seviyorum. Sait ve Murat çılgın metalci, Cem mesela daha çok indie ve 3. yenileri seviyor. Hüseyin ise blues seviyor. Zaten enstrüman tavrından da çok net anlaşılıyor. Hepimizi bir potada eritince ortak noktamız Z Raporu oluyor.

-Yeni şarkı hazırlıkları nasıl gidiyor? Öncelikli hedefleriniz arasında neler bulunuyor?

Bu pandemi sürecinin sanırım en büyük artısı bu oldu. Günümün büyük bir kısmını piyano başında geçirdim. Yazdım, çizdim, besteledim. En üretken dönemimdi. Bir sürü şarkı yazdım. Murat’ın da güzel şarkıları var. Yine demokratik süreçleri işleterek (gülüyor) sıradaki şarkıya karar vereceğiz. Öncelikli hedefimiz üretmeye, denemeye devam etmek ve müziğimize kıymet veren küçük ama çok değerli o kitleye ulaşabilmek.

-Koronavirüs dolayısıyla birçok online konser etkinliği yapıldı. Z Raporu’nu da buna benzer etkinlikler içinde izleme şansımız olacak mı?

Diğer arkadaşlarımın bu konudaki fikrini bilmiyorum ancak ben Instagram canlı yayınlarından fenalık geçirmek üzereyim. İstisnalar hariç canlı konserlere baktığımda teknik şartların yetersizliğinden müzikal anlamda doyurucu sonuçlar çıkmıyor. Sırf konser vermek için böyle girişimlere sıcak bakmıyorum. Ancak profesyonel bir prodüksiyon ekibiyle çalışıp youtube hesabımızdan bir konser planlayabiliriz. Tabii bunun için hepimizin İstanbul’da geri toplanması lazım. Şu an hepimiz ayrı  şehirlerdeyiz. Yeni sezona bomba gibi başlayacağız.

-İstanbul’da nerelerde sahne alıyorsunuz? Salgın dolayısıyla şuan mümkün olmasa da ilerleyen süreçte İstanbul dışında da sahne almayı düşünüyor musunuz?

İstanbul’da Taksim ve Kadıköy’de bir çok mekanda sahne alıyorduk ta ki salgına kadar. Hatta İstanbul’daki son konserlerden birini vermişiz, haberimiz yoktu. Ertesi gün tüm eğlence mekanları korona önlemleri kapsamında kapatıldı. Mekanlar yeniden açıldığında yeniden sahneye geri döneceğiz. Teklif geldiği takdirde seve seve şehir dışı konserlerine de gideriz.

-Son olarak Korsan Edebiyat okuyucularına ve takipçilerinize neler söylemek istersiniz?

Sadece eski bir yazarı olduğum için söylemiyorum ancak Korsan Edebiyat farklı kesimlerden bir çok edebiyat severi kadrosunda barından çok renkli ve çok sesli bir site. Bu yüzden Korsan Edebiyat’ı çok seviyorum. Korsan Edebiyat okuyucularına ve takipçilerimize mesajımız şu; Müziğin iyileştirici gücüne inansınlar çünkü aşamayacağı hiçbir şey yok!

Z Raporu İnstagram: Z Raporu

 

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Canlı Performanslar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Yeni çıkan gruplar arasında en başarılılardan biri, ismini daha çok duyacağız…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir