Tek Bir Yol, Birkaç Hatıra
  1. Anasayfa
  2. Anı

Tek Bir Yol, Birkaç Hatıra

0

Tek Bir Yol, Birkaç Hatıra

Tek bir yol yalnızca, çocukluğumdan beri yüreğime en çok heyecan salan. “Çünkü o yolun sonu…”  der kalırım. Kelimeler yetmez bu cümleye nokta koymaya, kalemde mürekkep yetmez. Eğer bir yol sizi alıp, yalnızca yeniden kendinize götürüyorsa, o yol bitmez. Tek bir yol, sizin yaşarken sevinçleriniz, kahkahalarınız,  acılarınız, korkularınız, gözyaşlarınız, umudunuz, hayalleriniz, emniyetiniz ve her daim hasretinizse;  gönül o yoldan vazgeçmez.

“Çünkü o yolun sonu…” dedim kaldım yine. Yazamadım değil. Aksine, o kadar çok cümle kurdum ki o yol üzerine, kayboldum sonra cümlelerin içinde. Ne yapayım, bazen akmıyor gönülden mürekkebe, hayat bulamıyor satırlar kâğıt üzerinde. Yazamıyor insan fazlasını, kalıyor, hele yazamadığını hiç konuşamıyor bile. Dar geliyor göğüs kafesi, parçalanacakmış gibi. “Bitse!” diyor o zaman insan, parçalansa da bir kurtulsa. Sancıdan düğüm düğüm olmuş nefesi azad olsa. Yaşamak istiyor çünkü insan. Yaşamak baştan aşağı bir kusurdan ibaret olsa da… Tatlı geliyor insana alıp verdiği nefes ama işte yürek sevdalanmaya görsün, bir kere çocuk olmaya görsün ya da büyüyor olmakta mı asıl mesele? O zaman büyümeyiversin varsın insan.

Biz o yolun en şanslı çocuklarıydık ve tek şahidimizdi o yol. Çünkü hep kol kola, yan yanaydık. Hayallerimiz birdi ve bazen de çok çocukça, çok komikti ama zaten çocuktuk, demek ki biraz da komiklik varmış serde. Ne çok gülüşmelerimiz gelir aklıma hatırladıkça ve ne de çok korkularımız, yediğimiz cezalar… İlla ki hak etmişizdir. Çünkü bugün biliyorum ki ben, tek bir çocuk masumiyetin simgesiyken belki birkaç çocuk bir araya geldikleri vakit korkunç bir canavar sembolüne dönüşebiliyorlar. Çocuk olmanın kanunu bu belki de.  Biz de böyle canavar çocuklara dönüşürdük demek ki bir araya geldikçe. Canavar dediğine de ceza haktır bence. Ne çok sevgiyi kokluyorum buram buram, anımsadıkça ve hep gülümsüyorum, bir de özlüyorum. Oynadığımız oyunlar yeniden canlanıyor gözlerimin önünde, hani şu film şeridi hikâyesi var ya, ondan işte.  Dört duvar bir evde, kapının girişinde, çocuk odasında oynadığımız oyunlar; eski minder, bezirgân başı, illa ki mızıkçılıkla yıkılan bomlar, hani bir de tıp mı oynuyorduk ne; hani şu malum vakitlerde ve Rüya Nine…  Dışarıda dükkânın önü, o bembeyaz taşla süslenmiş kaldırım. Bak, şimdi aklıma geldi, taş devrimiydi evin arkasındaki inşaat; tepeleme taşlar, kum yığınları…  Benim bugün en çok özlediğim, pazar sabahları… Ve kuşlarla yarışırcasına verdiğimiz bulutlara değme mücadelemiz. Güneşin yaktığı kumların üzerinde sırayla dizilmiş dört salıncak… Artık o salıncaklar da yoklar. Hatıra defterleri, günlükler; her sayfası biz olan, bizden bir umut, bir neşe, bizden acıları, özlemleri satır aralarında saklayan hatıra defterleri, günlükler… Ne çok gözyaşı döktük hiç ayrılmayalım diye. Biz ne doyamadık birbirimize, bu yola ne doyamadık be arkadaş, sonra ne kolay dağıldık ama. Yok yok, dağılmadık. Zaman daraldı diyelim adına. Meşgaleler, zorunluluklar, öncelikler hem başkalaştı hem de daha bir zorlaştı. Biz dağılmadık, zaman daraldı ama o yol; o yol işte, ne uzadı ne kısaldı gönülde. Çünkü zaman daraldıkça genişliyor hatıralar.

Yol, tamam. Anılar… Sen, ben, siz, biz, onlar, hepimiz tamız da, şimdi tek eksik o zannımca, yolun sonundaki ya da fark etmez en başındaki güç, kudret ve bir çocuk masumiyetinde ben, o zamandan ta bu zamanıma etkisi en büyük yeni bir başlangıç, belki de hayata atılmanın ilk adımı, o gün… Tek ama çok olana bedel bir eksiklik baksana, ne zorladı kelimeler! Yine üç nokta, cümlenin sonunda acı bir keder. Ondan, o günden hatırımda kalan, hiçte unutamayacağım, sayfaların üzerinde o zaman için ziyadesiyle anlamsızca karalanmış yazılar değil, kitaptan; başka başka sayfalardan yazıların üzerini süsleyen görseller. Küçük çocuklar, bayram, bir geçit töreni –tâkmış diğer adı- sonra süsler, anlaması da çok güç değil aslında hiç bilmeyene bile, belli ki bir 23 Nisan günü, senesi de 1996, 97’ ye tekabül eden… Ben o zaman okuyamıyordum, – o sebeple anlamsızdı ve hatırıma düşmekte zorluk çekiyordu yazılar, resimler anlatıyordu yazıları o vakit bana- ha gayret etseydim olacaktı illa ki ama o zaman bu zaman kadar gayretli değilmişim okumaya. O gün, o hep kızıyordu bana. Yazıları okuyayım istiyordu demek ki resimlerden evvel. Bense küsüyordum okuyamadıkça, o bana kızdıkça; ama kızmıyordum, zira nasıl kızılması gerektiğini bilmiyordum. Demek ki o zaman bir oyun oynamayı biliyordum bir de sevmeyi, zaten kızdığı için de değil sevdiğim için küsüyordum.   Ne demeli şimdi ona ya da bugün az biraz ona benzeyen herkese? Öyle, çocuk okuyamadığı vakit kızmamalı mı hemen? Çocuk dediğin ne bilsin gayreti, mücadeleyi hele ki o yaşa kadar hayatta bir tek oyun oynamayı en iyi becermiş bir çocuksa… Zamanla büyüyor çocuk denilen, büyüdükçe öğreniyor ama tabii öğrendikçe büyümek denilen de yok sayılmayacak bir gerçek. Okumak için iki durumda geçerli vesselam. Ben,  büyüdükçe öğrendim okumayı sonra okumayı öğrendikçe büyüdüm. En büyük mimarıysa sahip olduğum bu gerçeğin, işte; o güç, o kudret. Bugünkü okur- yazarlığımı herkesten önce, en çok öğretmenlerimden hatta annemden, babamdan da önce borçlu olduğum biri var benim. En disiplinli, kendisinden en çok korktuğum ama kalbim şahit ya, aklım onu algıladığından beri en en çok kendisini sevdiğim bir öğretmenim var benim. Diğer öğretmenlerimin arasında babama en çok benzeyen, baba kokan ya da kendini diğerlerinden daha da çok annemden bir parçaymış gibi hissettiren… Zira hakikaten babam gibi kokladığım, annemden payıma düşen en kıymetli emanetmiş gibi benimsediğim bir güç, bir kudret, yine o yolun üzerinde. Siz nasıl konumlandırırsanız artık; o zaman, yolun başında, sonunda, ortasında ama şimdi, eksik…

Tek bir yol işte, anılarımın en büyük parçası ve çocukluğumdan beri yüreğime en çok heyecan salan;  sevincim, kahkaham, acım, korkum, gözyaşım, umudum, hayallerim, emniyetim, her daim hasretim ve vazgeçemediğim… Tek bir yol… “Çünkü o yolun sonu…” der kalırım. Kelimeler yetmez bu cümleye nokta koymaya, kalemde mürekkep yetmez.

Yazarın (eceeskiköy) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Tek Bir Yol, Birkaç Hatıra

Yazar-Çevirmen Fransızca Öğretmeni

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir