Gerçek Vizyon
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Gerçek Vizyon

0

Gerçek Vizyon

Bu yazı uzun süredir aklımdaydı. Sonunda satırlara dökebilmek ise harika.

Vizyon nedir ? Puanlar. Ama ligde alınacak 75-80 puan değil. Binli puanlar. Hani şu Avrupa’ da alınan. İşte o puanları artırmak lazım.

Zlatan Ibrahimovic vizyon değildir. Jem Paul Karacan da vizyon değildir. Zaten, “Vizyon ne arar la bazarda”? Vizyon takımı ileri taşımaktır, fiyakalı oyuncular almak ya da başarılı/başarısız transfer yapmak değildir. 2000 senesinde, bu kulüp 2. seviyeye çıktı. 1. seviyeye ise şampiyonlar ligini aldığında ve o başarıyı devam ettirdiğinde çıkacak. Şu an bu konuda ışık yok. Kulüp zengin bir iş adamı tarafından iş olarak görülüp satın alınana ya da stadyumda taraftarlar tarafından seçim yapılana kadar asla ama asla 2. seviyeye bile bir daha çıkamayacak. İnan Kıraç isminden bıkmadınız mı ? Ya da lise vesayetinden ? Galatasaray Spor Kulübü asla ama asla Mezunlar Derneği Futbol Şubesi değildir. Ona öyle davranmaktan ya vazgeçeceksiniz, ya da zamanı gelince taraftar patlayacak ve sizi çok kötü şekilde yerinizden edecek.

Galatasaray sevmesi ve desteklemesi harika bir takım. Takımın vizyonunda en büyük olmak var çünkü. Ne kadar güzel demişler, “Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmekti.” O zamanlar kuvvetle muhtemel milliyetçi düşüncelerle altı doldurulan bu fikri günümüze entegre edersek olay güzelleşiyor. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Süper Kupa şampiyonluğu, Dünya Kulüpler Kupası şampiyonluğu… Evet, Türk olmayan takımları yendikçe, sistematik hale getirdikçe bu kupalar gelecek ve en büyük olacak Galatasaray. 1. seviyeye çıkacak ve günden güne büyüyecek. Ama zor, mevcut sistemle zor. Bakalım takımın “gerçek vizyonu” ne alemde ?

Galatasaray 2012/2013 senesinde 24.040 puan toplamış. O sene bu puanı geçen takımlar ise çok az. Real Madrid, Bayern Münih, Barcelona, Chelsea, Benfica, Juventus, PSG, Dortmund gibi kulüpler bizden 3000 ila 5000 arası fazla puan almış. Şimdi şu yazdığım baş ve başalt kulüpler ile Galatasaray’ ın isminin bir arada anılması başarıdır. 1. veya 2. kupada daima başarılı olan bu takımlarla birlikte olmak, hele hele o sene Real Madrid’ e forvet çıkarttırıp stoper aldırmak, Real Madrid karşısında 5, 5 diye bağırmak ve işin ilginci buna kalpten inanmak başarıdır. Ve Galatasaray benim fikrime göre o sene Benfica ve PSG gibi kulüpler kadar top oynuyordu. Ve evet, Real Madrid’ i o maç eleyebilirdik. Burak, Real Madrid deplasmanında ilk kez gerçekten düşmüştü ve hakem de oralı olmamıştı. Evet, o maç 3-1 bitse biz içeride Real Madrid’ i devirebilirdik. Ama çeyrek final harikaydı. Gerçekten bu başarıdır. Galatasaray 3 senede 1 zaten liginde şampiyon olan bir takım. Ligi Şampiyonlar Ligi seviyesinde olan tek lig de Premier Lig. Orada Manchester United bile olsanız sene içinde Liverpool, Manchester City, Chelsea, Tottenham, Arsenal, Everton gibi deplasmanlara gidiyorsunuz. Everton’ un forvet oyuncusu Lukaku gibi bir adam, hayal edin. Şampiyonlar Ligi takımları Lukaku gibi bir forveti güzel besler, güzel takım savunması yaparsa, tıpkı o senenin Galatasaray’ ı gibi Çeyrek Finale kadar gidebiliyor. Ama Türkiye Ligi o kadar kaliteli değil. Akhisar deplasmanına gidince, ilk maçında Didier Drogba gibi bir usta size maçı alıp gelebiliyor. Şimdi biraz o senenin futboluna bakalım.

O sene takım bana kalırsa 4-2-2-2 oynuyordu. Takım savunması iyiydi, çünkü harika bir kaleci vardı, Semih ve Dany gibi, Ujfa gibi güzel adamlar vardı. Dany konusunda benim fikrim şudur bu arada, topu rakip sahaya yıkıyorsanız arkası açık kalır. 10 maçta sizi Dany kurtarır, sonraki maçta sizi çok fena yakar. Neyse, bekte Eboue gibi bir usta vardı, solda da idare ediyorduk. Ortada Melo-Selçuk güzel tempo yapıyor, güzel ısırıyor, iyi gol atıp iyi asist yapıyorlardı. İleride Burak gol atıyordu. Sneijder mükemmeldi bana kalırsa. Drogba da işi iyi idare ediyordu. Ama o sezon ufak ufak eksiliyorduk. Amrabat’ a 8 milyon Euro verilmişti. O parayla gerçekten iyi oyuncular alınabilirdi. Çünkü o sene büyük avantajımız vardı, elimizde önümüzdeki 7 yıl takımı yönetecek Sneijder, 2-3 yıl daha 4-2-3-1′ de ve 4-2-2-2′ de takımı ileride tutacak Drogba, açık alanda süratiyle iş yapacak Dany ve Semih, 10 yıl daha tek başına maç alabilecek Fernando Muslera vardı. O sene yapmamız gerekenler Eboue’ yi genç ve potansiyelli bir bek ile yedeklemek, sol beki düzeltmek,- ki Alex Telles ile halledildi sonra – göbekte Melo ve Selçuk gibi isimleri benzeri gençlerle yedeklemek, Sneijder’ in Emre’ yi yetiştirmesini izlemek, Amrabat’ ı derhal 4-5 milyon gibi bir fiyata satmak ve 1 tane oyun aklıyla, 1 tane de süratiyle öne çıkan kanat almaktı. İzlemesi müthiş olacaktı ve eminim ertesi sene de Real Madrid deplasmanına tur için dayanacaktık.

2013-2014 sezonunda 16.340 puan almıştık. Aslında bu puanı önceki sene alıp, önceki seneki puanı da bu sene almış olsaydık, mükemmel olurdu. Çünkü azalma değil, artış yaşardık. Ama, 16.340 puan da korunabilir ve artırılabilirse kabul edilebilir bir puandı. Chelsea elenemez miydi ? Elenebilirdi. O sene üzerine çok yazmayacağım. Kabul edilebilir bir düşüştü. Ama 2014-2015 sezonu… Galatasaray asla Avrupa’ da 4 yiyecek bir takımla sahaya çıkamaz. Kabul edilemez. Evet, bir maçta 5-6 gol yenebilir. Real Madid’ den 6-7 yersin. Gruptan çıkarsın. Sonra tur için gidersin, toplamda 5-3 skorla kaybetmiş olursun, herkes seni omuzlarda taşır. Ama genç Belçika ekiplerine rezil olamazsın, Dortmund gibi liginde ezilen büzülen bir takımdan, Arsenal’ den 4 yiyemezsin. Galatasaray o grupta Dortmund’ u altına alırdı. Arsenal ile de kafa kafaya gider ve kesinlikle deplasmanda yenilmezdi. Bu takım bir önceki sene Juventus’ u destansı bir şekilde eledi. Yaşananlar çok acıydı. İşte vizyonsuzluk buydu.

Bu sene Galatasaray ne yapmalıydı ?

Bonservissiz kaliteli isimlerle takımı güçlendirmeli ve “çöp” oyunculardan, yaşlılarından kurtulmalıydı. Bana kalırsa gitmesi gereken isimler şunlardı : Blerim Dzemaili, Pandev, Eray İşcan, Yekta Kurtuluş, Sabri Sarıoğlu, Umut Gündoğan, Olcan Adın, Burak Yılmaz ve Umut Bulut gibi isimlerdi. Dzemaili alınan paraya gönderilirdi. Yekta, Eray, Umut, Olcan cüzi bonservislere gönderilebilirdi. Dzemaili 2 milyon Euro bonservis + 2.5 milyon maaş yükü ile bize 4.5 milyon Euro kazandırırdı. Pandev’ in 2.5 milyon Euro maaş yükü de gelirse üstüne 7 milyon Euro yapıyor. Yekta’ nın 1 milyonu ve 250.000 Euro bonservisi ile 8.250.000 Euro ediyor. Eray’ dan 250.000 bonservis, 250.000 maaş ile 500.000 Euro kazanıyoruz bu da 8.750.000 ediyor. Umut yıllık 1.8 milyon euro alıyor, 200.000 Euro maaş desek, 2 milyon Euro getirir. 10.250.000 Euro’ yu yakaladık. Sabri 900.000 Euro alıyordu. Olcan 1 milyon bonservis, 1.7 milyon maaş ile 2.7 milyon Euro getirirdi. Toplam para 12.050.000 Euro etti. Umut Gündoğan’ dan da 100.000 Euro bonservis ve 200.000 Euro’ ya yakın maaş ile 300.000 Euro kazanınca, toplamda 12.350.000 Euro ediyor. Burak’ tan gelecek 5 milyon bonservis ve 2.5 milyon maaşı da katınca 20 milyon euro’ ya dayanıyor para. Bu para ile kimler alınabilirdi ?

Kaleye bonservissiz kaleci Gökhan Değirmenci.

Bonservissiz sağ bek Maxi Pereira veya bonservissiz sağ bek Glen Johnson. Plase olarak bonservissiz A.C Milan’ ın sağ beki Abate.

Sol beke altyapıdan bir yedek, plase olarak Hakan Balta ile de idare edilebilirdi. Telles sakatlık sorunu olmayan bir oyuncu. Altyapıyı da kullanmak gerek.

Göbeğe bonservissiz Mbia ve Abou Diaby. Diaby sakatlık sorunu olan biri. Ama Mbia, Melo, Selçuk, Diaby, Emre, Hamit rotasyonu iş yapardı.

Sağ kanada uzun süre konuşulan Konoplyanka kesinlikle alınmalıydı. Sevilla’ nın vereceğinden biraz fazlasını verebilirdik ve her sene Şampiyonlar Ligi’ nde olacağımızı söyleyerek oyuncunun aklını çelebilirdik. Orada Konoplyanka ve Sinan Gümüş rotasyonu iş yapardı.

Forvete ise takımını oynatangillerden 2 forvet alınabilirdi. Mesela Tom de Sutter tam da takımını oynatangillerden bir forvettir ve durağan değildir. Presi vardır. De Sutter ve Nikola Kalinic düşünülebilirdi.

Bu dediklerimin toplam maliyetine bakalım, sonra elimizdekilere bakalım.

Gökhan Değirmenci : 0 bonservis, 350.000 Euro maaş.
Maxi Pereira : 0 bonservis, 2.500.000 Euro maaş.
Mbia : 0 bonservis, 2.750.000 Euro maaş. Diaby, 1.500.000 Euro maaş. (Diaby’ yi teşvik için yüksek maç başı prim.)
Konoplyanka : 4.000.000 Maaş. İsteyeceği imza parası maaş ve özellikle maç başı prim, gol ve asist primi yapılmalı.
Tom de Sutter : 2.000.000 Euro bonservis, 1.250.000 Euro maaş.
Nikola Kalinic : 5.000.000 Euro Bonservis, 2.000.000 Euro maaş.

Toplam maliyet : 21.350.000 Euro. Elden çıkan toplam para bir Podolski parası dahi olmayacak, bir Bilal Kısa parası olacaktı.

Elimizde neler var ?

1- Rakip sahaya yıkılan oyun, 4-2-3-1, 4-3-3 ve 4-2-2-2 ile.

4-2-3-1

4-2-3-1

Elimizdeki ilk fikir ve ilk uygulanası plan bu olurdu. Bu planda oyunu rakip sahaya yıkabiliyoruz, içeri kat eden kanatlarımız beklerini bindirirken bulabiliyor, açtıkları ortada gol yapabilecek ve seken topu tamamlayabilecek oyuncular var. Rakip sahaya yıkılan bu oyunda uzun şut ile tehdidi olan Sneijder ve Konoplyanka gibi de oyuncularımız var. Rotasyonda ise tam bir uzun şut takımına dönüşebiliriz. Hamit-Selçuk-Sneijder-Konoplyanka dörtlüsü kilit açabilecek bir dörtlü olur rotasyonda. Kalinic takımını da oynatan bir adam. Farazi konuşuyorum, kontra atağa Chedjou, Melo veya Sneijder’ in pası ile çıkarsak, bunu yapabilecek süratli kanatlarımız, bitirecek de bir forvetimiz olacak. Rakip sahaya top yıkarsak kaptırılan topta geride Mbia olacak. Kaptırmazsak ya uzun şut ile Konoplyanka veya Sneijder bitirecek, ya Kalinic gol vuruşu yapacak, ya orta-kafa-gol denenecek, ya Bruma veya Konoplyanka dribling halinde faul alacak ya da Sneijder atara gelip garip işlerle gol bulacak. Ek olarak duran toplarda da etkin olacak Kalinic, Chedjou, Melo ve Mbia gibi isimler olacak.  Evet, harika. Gerçekten harika.

İşler ters gitti, 4-2-2-2 !

GS

Bırakın gelsin, bırakın gelsin gel hele gel !

Duran toplara Kalinic, de Sutter, Mbia, Melo, Chedjou ordusuyla gidiyoruz. Seken topa Konoplyanka yapıştırabilir. 2 Forvet pres yapan forvet, havadan da çok etkililer. Uzaktan vuracak 2 adamımız yine var. Belki Melo-Selçuk değişikliği ile 3 te yapılabilir o sayı. Evet, bırakın gelsinler !

Zor değildi arkadaşlar, gördüğünüz gibi zor değildi bu işler. FM taraftarı diyen kitleye sesleniyorum, FM’ de en önemli şeylerden biri de mali dengeyi gözetmektir. FM oynayan adam zaten Zlatan gelmedi diye yönetimi ipe çekmez. Jem Paul Karacan alınıyor, Bilal maaş zammıyla alınıyor, Burak hala bu takımın 1. forveti diye ipe çeker yönetimi. Çekmelidir de.

Siz haksızsınız ulan,
Siz.

Gerçek Vizyon

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Gerçek Vizyon

Gerçek Vizyon

İlginizi Çekebilir
kkkkkkkonkb

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir