Evlilik de Aşktan
  1. Anasayfa
  2. Konuklarımız

Evlilik de Aşktan

Yazan: Hacı Ali GÜNDOĞAN

0

Evlilik de Aşktan

Ben de…

belki…
belki de seni duymak istediğim gibi anlıyorum
sen nasılsın diyorsun
ben sana ” ben de ” diyorum
akşam ne yediğimi soruyorsun sonra
benim cevabım yine aynı;
” ben de ”
belki de
hayal ettiğim gibi görmek istiyorum
karşılaşıyoruz günün bilmem saat kaçında
sen elimi sıkıyorsun
kollarını hayal ediyorum boynunda
dudaklarını
dudaklarımda…
ve hatta belki
seni sevdiğim gibi sev istiyorum beni
ben uyuyamazken mesela
sen de uyuyama
yakmasanda benim gibi sigara üstüne sigara
bak sende gecenin bilmem saat kaçında camdan boşboş
ve nasılsın deme bana
çünkü,
” ben de ”

EVLİLİK DE AŞKTAN

Kendime geldiğimde aklımda yine sen vardın. Dudaklarımda dudaklarının tadı, elimde bir kalem ve önümde bomboş bir sayfa. O kadar alıştım ki senli şiirler yazmaya. O kadar alıştım ki okuduğum şiirlerde seni aramaya.

En ateşli yerindeydik işte kendime geldiğimde. Kuzenim sürekli aruzsuz şiir olmaz, kafiye önemlidir, kuralını bilmeden şiir yazılmaz gibi bana göre anlamsız sözler söylüyordu. Önceleri tartıştım biraz ama sonra vazgeçtim. Şiir sadece sanaysa şiirdi çünkü. Yağız attan bana neydi, memleketi kurtaran Mehmed’den bana ne. Sen varsan şiirdi yazılanlar. Yılmazın kelime oyunlarıydın sen mesela. Atilla’nın benzetmeleri. İbrahim’in sesine yakışırdın en çok da. Benim kalemime.

Ne kadar da olsa anlatamazlardı işte seni. Sen benimdin çünkü. Ondandır o sonu gelmez benzetmeler. Her şiirde başka başka şeylere benzetmeye çalışmış üstatlar elini kolunu. Çünkü bir ben tuttum o heyecandan terlemiş küçücük ellerini. Bir ben öptüm gözlerin kapalı bana uzattığın dudaklarını. Kimi zaman Mecnun’un oldum, kimi zaman da ulaşılmazın. Ama bir ben girdim yatağa seninle ve uyandığında ilk beni gördün ben seninle aynı yastığa baş koyalı.

İşte bundan onlar benzetme yapmaya çalışıyorlar ve güzel şiirler çıkıyor ortaya. Ben ise yaşıyorum o şiiri. Neyleyim çiçeği böceği ağacı kuşu. Ellerin de benim işte, gözlerin de, dudakların da… Bir kurala sığmaz işte seni yazmak. Ne aruza uyar sendeki tını, ne de kafiye yapılır özünü bozup şiirliğinin. Onlar benzetme yaparlar seni tanımadıklarından, ben ise yaşarım seni en küçük zerrene varalı.

Kendime geldiğimde ne ara düşündüğümü de düşündüm bunca şeyi. Oysa o kadar uzun zaman olmuştu ki büyüsü bozulalı her şeyin. Mesela epeydir eve geldiğimde atlamıyordun boynuma. Seni seviyorumların o kadar uzaktı ki samimiyetten. Evet seviyordun biliyorum, ama işte neden parlamıyordu gözlerinin içi eskisi gibi. Neden ellerini tuttuğumda terlemiyordu avuçların bardaktan boşanırcasına. Evliliğin aşkı öldürmesinden en çok da sen korkardın oysa. Ya beni sevmezsen artık derdin. Ya benden vazgeçersen…

Yıllar bu kadar mı acımasızdı ki, bu kadar mı zordu ki hayat böylesine telaşesine düşecek. Sen halen şiir oluyorsun kalemimde. Halen okunulan kitaplar da seni arıyorum ben. Ellerini tuttuğumda halen heyecanlanıyorum. Bir akşam da diyorum eve gittiğimde eskisi gibi boynuma sarılır mı diye halen umutla koşuyorum iş çıkışı eve.

Karım, kadınım… Sen hep şiir olarak kalacaksın kağıdımda. Gözlerinin içini tekrar parlatıncaya kadar uğraşacağım ben. Senden ben gibi olmanı isteyemem evet. Ama sen gibi sevmeni de bekleyeceğim hep. Çünkü gözlerin benimkilere çok benziyor…

En çok da gözlerin benimkilere benziyor diye sevdim seni…

Ondandır ayna karşısındaki bu sessiz uzun duruşlarım…

 

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir