Kadın-sız
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Kadın-sız

Yazan: simurg

0

Kadın-sız

Bazı kavramların insanın gözüne sokulduğu bir coğrafyada yaşamak, insandan ayrılıp kadın olmak… Başka bir dünya yok, sınırlarında kıtalar, ülkeler ve şehirler barındıran dünyaya tek bir sözcüğü sığdıramamak; Kadın.

Kadınlığı okullarda küçücük yüreklerde sorgulayanlar, büyüyünce üniversitelerde o da yetmezse çalışma hayatında işinin önüne geçirdiler. Bir kadının işini yapmasından daha önemliydi kadınlığı ve özel yaşamı. Çok uzağa gitmeye gerek yok kadınlık, kadınlar için bile yeri geldiğinde silah oldu… Bir kadın kadınlığından dolayı diğerini can evinden vurdu… Temeli cehalete dayanan bu tür davranışlara sahip kadınların yetiştirdiği adamlar, bugün tartışıp duruyorlar hem de bizim yerimize kadınlığı…

Kadınlık zor zanaat… Yüklenen sorumluluktan öte kadınlığı koruma göreviniz var. Aynı zamanda yine de kadın olma zorunluluğunuz var… Kürtajdı, doğum kontrol hapıydı, derken birden “Hamile kadın sokağa çıkmasın” konusunu tartışırken bulduk kendimizi, herkes düşündü akıl yürüttü. Hamilelik, annelik ülkemizde her kapıyı açan bir anahtarken birden değerini yitiren bir olgu haline geldi. Gebelik testi yaptırdığını eşine haber vermek için sabırsızlanan bir devlet ortaya çıktı, çünkü kadın kısmına her şey yasaktı, anlamazdı… Kadınlar eğitilmesin, öğretimde onların önüne geçmesin de, bir yanlışlık olur bir Atatürk daha yetişebilirdi bunu ister miyiz? Asla…

Kadının nasıl algılandığı, nasıl bir bakış açısıyla değerlendirildiği bir dönem? Her şeyin yasak ve günah kelimeleriyle çevrildiği, mesela okullarda aynı merdivende yürümenin tartışıldığı, üniversite bahçesinde bankta yan yana oturuyorlar, diye kızlarla erkekler, yoldan çıkmamak için o üniversiteye gitmekten vazgeçenler oldu, karma eğitimin kökten yanlış olduğunu söylemeye bile kalkan oldu, okumak her şeyden gerideydi bizim için, zaten milletçe peşinde olduğumuz tek şey kadın bedeniydi…

Bu kadar sorgunun, yerginin yanında lütufta bulundular da, türbanı ve  pantolonu meclise soktular, önceden bayanlar yazarken iç tüzüklerde kadınlığa terfi ettirdiler, ama yine de akıllarında kız mı kadın mı tartışmasına son veremediler, bu sorgulamalar sonucu bir kadın ahlaksız denerek ordudan atıldı, gencecik bir hakim adayı onların sınırlarının dışında yaşıyor, şekilleri de onlara uymuyor, diye üstüne gelinmesine dayanamayıp canına  kıydı. Gazetelerde kadınlar yazdı, kadınlar sokakta konuştu. En az erkekler kadar kadınlar da o ilmeği onun boynuna geçirdi. Kadını kadına kırdırtan bir zihniyetin ortasında çiçekler açamıyor ne yazık ki… Kadını çiçek olarak görüp böcek gibi üstlerine atlayanlar, özgür kadınları hapsedilmiş kadınlara dilleriyle öldürttüler…

Erkek vücutlarında kadınlığı yaşayanları ana yollarda arabalarına alanlar, kadın bedeninde erkek yaşadığını söyleyerek erkek olmaya çalışan bir insanı bu yüzden hayatlarından attılar, günlerce manşet manşet konuştular, kimi hak verdi, kimi arkasını döndü…

Sokakta aynı bankta oturmak suçtu, elini tutmak, öpüşmek ahlaksızlık sayıldı, ama kimse sokakta dövdüğü bıçakladığı kadınlar yüzünden bu adamlara hesap sormadı, “tecavüz etmek değil, tecavüz edilen olmak!” suç oldu, tecavüzden hamile kalınmasına kadar karışıp dil uzatanların akıllarına bedenime karışma, diye bir cümle sokulamadı, devlet dışarıda binlerce sahipsiz kızına üvey evlat muamelesi yaparken doğmamış çocukların haklarını korur oldu…

Herkesten her şeyden utanır olduk da kendimizden utanamadık, evde çocuğunu ölüme terk eden kadını kim yarattı, Türkiye’ye tek başına tatile geldi, diye bu ülkede öldürülen kadının arkasından, kadının tek başına tatilde ne işi var, diye kim dedi, bir programda göğüs dekoltesi yüzünden işine son verilen kadını kimler kovdurttu, bu ülkede sorguda taciz edilende kadındı, Kabataş’ta saldırıya uğrayan da… Bir örtü ile aralarına sınır çekilip hak etti deyimini yapıştıranlar kimlerdi ve bütün bunlara rağmen küçük yaşta evlenmeye izin verenler, çocuk gelinleri yaratanlar, kadınlık deyimiyle yatağa girenler de bu ülkede yaşamıyorlar mıydı?

Sadece biz değil dünya da bizimle aynı fikirdeydi. Dünya ekonomik forumuna göre cinsiyet ayrımcılığında 135 ülkeden 120. sıradayız yani pek de eşit değilmişiz, peki bu okuyan insanlar nerede? Kendi ülkelerinden kaçmış ya da kaçmak için her şeyi yapmaktalar, çünkü bu ülkede kadınlık kelimesini unutup boyun eğenlerin yaşamaya hakkı var, kadınlığıma dokunma, diyenlerin şiddet gördüğü, sorgulandığı, sorguda taciz edildiği, karanlıkta en güvenli yerin evlerinin olduğunun bildirildiği ve evden çıkartılmadığı, hamile kalmaması gereken, kalsa da sokağa yine çıkamayacak olan, hamile kalmak istemediğinde devletine danışması gerektiği ve bütün bunları yapmadığında da ölüme yollandığı bir coğrafyada “kadınlık” diye bir deyişin hakkını veremiyor insan…

Ve Nikos Kazancakis’in dediği gibi;

“Kendini ulaşılmaz kılmasından ve yalnız bir kadın olarak herkese rağmen tek başına ayakta kalabilmesinden, velhasıl aciz olmayı seçmemesinden öte gelen nefretin bedelini öder. Ona âşık adamın intiharı yüzünden horlanır, bu yüzden taşlanır ve en sonunda da öldürülür. Âşık olduğu adam ise bunlar olurken ona uzaktan bakar, yardım edemez. etmez.”

Kadın-sız

Diğer yazılara da okuyabilirsiniz. Kadın-sız

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz. Kadın-sız

Kadın-sız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir