Kitap
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Kitap

0

Kitap

Uyandığımda kendimi hiç bilmediğim bir evde, yatakta öylece yatarken buldum. Kafamı kaldırıp odaya öylece göz gezdirdim. Duvarda siyah beyaz yaşlı bir adam portresi, yatağın karşısında bir masa, masanın üzerinde öylece açık bırakılmış kitaplar…

Bir hışımla yataktan kalktım. Koridora çıkıp, evin odalarını gezmeye başladım. Salona girdiğimde annem öylece pencereden dışarı seyrediyordu. Annemi görür görmez yüzüm düşünceli bir hal aldı.  Bir müddet dikkatlice ona baktıktan sonra ağzımda belli belirsiz birkaç cümle geveledim. Annem sesimi duyunca yüzünü bana doğru çevirdi. Uzun zamandan beri onu ilk defa görüyordum. Altın sarısı saçları, bakışlarındaki hüzün, yüzündeki masumiyet, hiç değişmemişti. Ona bakarken bir anda baş ağrısı duymaya başladım. Gözlerim karardı.

Sonra kendimi yine aynı odada yine aynı yatakta öylece yatarken buldum. Gözümü açtığımda annem odanın bir köşesinde sandalyeye oturmuş öylece bana bakıyordu. Bir hışımla kendimi zorlayarak yatakta doğruldum. Bir müddet sonra annem sandalyeden kalkarak bana sarıldı.

Çalar saatin çalmasıyla irkilip uyanmışım. Uyanır uyanmaz kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Terden üzerim sırılsıklam olmuş. Battaniyeyi üzerimden atıp, yataktan kalktım. Lavaboya gidip, yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra mutfağa gittim. Buzdolabının kapağını açtım. Buzdolabını açar açmaz dışarı çıkan kötü koku beni rahatsız etti. Çürüyen meyveler, küflenmiş peynir dilimleri, kapakları açık yarım bırakılmış konserveler… Hızla buzdolabının kapağını kapattım. Yatak odasına gidip üzerimi değiştirdim.

Evden çıkıp, yürüyerek şehrin sokaklarını dolaşmaya başladım. Şehirde amaçsızca yürürken, kitapçı dükkanının camında asılı duran bir yazı gözüme ilişti. Yanımdan geçip gitmekte olan genç bir kadının kolunu sıkıca tuttum. Bana sorgulayan gözlerle baktı.‘’Affedersiniz!’’ dedim. Kitapçı dükkanınıncamındaki yazıyı gösterip. ‘’Burada ne yazıyor? Yaşlandım gözlerim eskisi kadar iyi görmüyor’’ dedim.

Kadın camdaki yazıya bakıp ‘’İş yeri ilanı!’’ deyip sıkıca tuttuğum kolunu kendisine doğru çekti. ‘’Tezgahtar olarak çalışacak birilerini arıyorlar’’ dedi. Kadına gülümseyerek ‘’Sağ olun’’ dedikten sonra derin bir nefes alıp, hızlıca kapıdan içeri girdim. Kitapçıdaki tezgahtar kız beni başıyla selamladı. İş ilanı için geldiğimi söyleyince beni ahşap bir sandalyeye oturttu. Telefonla işyeri sahibini arayıp durumu bildirdi. Daha sonra beni ikinci kattaki işyeri sahibinin odasına kadar götürdü. Kapıyı çalıp, açtı. Buyurun dedi. İçeri girdim. Ben içeri girer girmez genç tezgahtar arkamdan kapıyı sert bir şekilde kapattı. Masa başında oturan işyeri sahibi genç kadın, önünde duran dosyalardan kafasını kaldırıp, bana baktı. Odanın bir köşesinde duran sandalyeye eliyle işaret edip, ‘’Buyurun oturun’’ dedi.

‘’Kahve ister misiniz?’’ diye sordu.

‘’Hayır, sağ olun istemem’’ diye cevap verdim.

‘’Size nasıl yardımcı olabilirim?’’ diyerek bir ısınma sohbeti bile etmeden konuya girdi.

‘’İş ilanı için gelmiştim’’ dedim.

Genç kadın bir müddet düşünceli bir şekilde bana baktı. Sonra ‘’Üzgünüm, sizinle çalışamayız. Biz bu iş için daha genç birini arıyoruz.’’ dedi.

‘’Sorun olan sadece ilerlemiş olan yaşım mı?’’ diye sordum.

Bir müddet susup cevap vermedi. Yüzüme dikkatlice baktıktan sonra konuşmaya başladı. Uzun uzadıya konuştu. O konuşurken bazen genç kadının yüzüne bakıyor, bazende odanın penceresinden görünen ağaç dallarına gözüm ilişiyordu. Kadın konuşmasını bitirince bir müddet öylece sustum. Oturduğum sandalyeden ayağa kalkarak ‘’Rahatsız ettim kusura bakmayın? Yarın tekrar uğrarım’’ deyip kapıya yöneldim.

Genç kadın arkamdan ‘’Neden zamanınızı boşa harcıyorsunuz!’’ diye bağırdı.

Tüm vücudumla arkamı dönüp kadına sert bir bakış attım.

‘’Sizce öyle mi?’’

‘’Evet!’’

‘’Olsun, ben yarın yine gelirim’’

‘’Bu kadar ısrar etmenizin bir sebebi olmalı elbet?’’

‘’Evet var!’’

‘’Peki nedir o?’’

‘’Sadece… Boş verin en iyisi…’’ deyip dışarı çıktım. Koridorun sonundaki, merdivenlerden aşağı inerken, kadının bana ‘’Dur bekle!’’ diyerek seslendiğini duydum. Sesi koridorda yankılandı.

Arkamı döndüm. Koşar adım yanıma geldi. Bana sorgulayan gözlerle baktı. En azından birkaç cümlelik açıklama beklediğinin farkındaydım.

Yüzümü yere eğip, kısık bir sesle,

‘’Ben buralara alışmışım’’ dedim. Bir müddet duraksadıktan sonra konuşmaya devam ettim.

‘’Ben buralara alışmışım, ikinci el kitapçıların raflarında, sahibini bekleyen kitaplara, kitap kokularına, kitapçılarda tezgah arkasında duran, yorgun olduğu her halinden belli ama yine de umuda sarılan insanlara… Yani ben yaşamaya alışmışım. Onlar olmadan yaşayamam ki… Gitsem yine gelirim. Ben küçükken, annem evin bir köşesine oturur yüksek sesle kitap okurdu. Ne zaman kitap okumaya başlasa annemin yanına koşar onu dinlerdim. Bir gün annem evi terk etti.  O gidince hem yalnız kaldım, hem de kitaplardan uzak.

‘’Hem ben… Ben okuma yazma bilmem… Ama yine de severim kitapları…’’

Yazarın (Mustafa Aslan) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

1990 Manisa doğumlu. Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Yiyecek İçecek İşletmeciliği Bölümü lisans mezunu.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir