1. Anasayfa
  2. Öykü

Doğum Günü Mumu

Yazan: İrem Süt


1

Doğum Günü Mumu 

Adım Nezaket. Dün otuz yaşına girdim. Aslında pek girmeye niyetim yoktu. Ama “Durun bu yıl ben katılamayacağım” diyen hiç bir insan evladı görmedim. Yaş işte gelip geçiyor. Sayıdır kabul ederim, hep gelsin. Ama insanlar, ah onlar yok mu? Şöyle uzak bir yere gitse. Her an her saniye benden uzağa gitse diyorum. Kulağa biraz tuhaf geliyor biliyorum. Korkmayın, sakin olun.

Ben cani değilim, ısırmam. Ama daha çok ısırılıyorum. Bir kasiyerde sayısız iz vardır.

Saat sabahın dokuz buçuğu. Bu saatte yarı zamanlı çalışanların, öğrencilerin, hatta aylakların gelmesine hiç şaşırmıyorum. Ancak ileri yaşlı, görünümleri insanda gerginlik yaratan tipteki kadınlar beni ürkütüyor. Her an her şeyi yapabilme potansiyeli olan bu kadınlar beklemeyi hiç sevmezler. Onları gördüğümde midemde bir yanma hissi ve ayaklarımda karıncalanma oluyor.

Serüven başlamıştı.

-Biraz ilerler misiniz?

Sesinin soğukluğundan ürperdiğim bir kadın, kara bir bulut gibi orada duruyordu. Satın aldığı ürünleri koymaya başladıkça, onun önünde duran ilgilendiğim müşterinin varlığını unutup, ayrı bir dilde konuşmaktan çekiniyordum. İki adet cips ve bir şişe büyük rakı alan adam gözlerini üzerime dikti.

-Hanımefendi paranın üstünü eksik verdiniz.

Hay aksi! Yine aynı şeyi yapmıştım. Hep bu ürkütücü zaman aralığında kâğıt ve bozuk paralar kendi dünyalarında kalmak istiyorlardı. Ya da ben kendi dünyamın dışına çıkmak istiyordum.

-Hayret bir şey ya, doğru dürüst para veremiyorsun! Ne diye seni buraya koydular ki?

Adam haklıydı. Beni birilerinin taşıyıp getirdiği kasa gibi düşünse de o haklıydı.

Özellikle sabahın bu muhteşem saatinde, bir büyük içmeyi aklına getiren bir kimseye para üstü iki kez sayılarak verilmeliydi.

Elimdeki elli Türk lirasını adama uzattım. Bir hışımla cüzdanına koydu. Kafasını “oldu bu iş” der gibi salladıktan sonra otomatik kapıdan kendi kendine konuşarak çıktı. Kulaklarım çınlarken, adamın adımlarına baktım. Sizi bilmem ama ben her kapıdan her çıkan insanın ayaklarına bakıyorum. Bir daha gelmez ayakkabısı giymişse mutlu oluyorum.

-Film güzel mi bari?

Birden sesini duyunca korku seansına çekildiğimi anladım.

-Biraz daha baksaydın.

Başımı usulca sola çevirdim. Kızıl saçlı kadının yüzü, bizim Sevim ablanın sabahları söylenerek astığı çarşaflar gibi kırışıktı.

Suratına sadece bir kez bakma hakkım olduğunu düşündüğümden yeni işlem için butona hızlıca bastım.

-Hoş geldiniz hanımefendi.

Önceki müşteriye hatalı para vermemin sebebi olan bu kadına hiçbir güç içimde bulunduğum durumu özetleyemezdi. Biliyordum ki “Kızıl Saç” açtı. Kendi mutsuzluğundaki kırıntılardan başkalarının da yemesini istiyordu.

-Özür dilerim tekrardan. Ufak bir karışıklık oldu.

Kadın dudaklarını büzüştürdü ve sustu. Aslında ondan karşısındakini aşağılayan bir bakış atmasını beklerdim. Bizim markete gelen çoğu insan göz teması kurmaktan kaçınır. Az zamanlarda para, çok zamanlarda karşısındakini yok sayar.

-Doğum günü mumu lazım bana. Yetkili biri yok mu?

-Gazete ve dergilerin olduğu köşeden düz devam edince ev dekorasyonu bölümümüz var. Orada bulabilirsiniz.

-Görebilseydim sana sormazdım!

Kızıl saç kendine yakışan cevabı vermişti. Bundan daha yaratıcısını beklemek ahmaklık olurdu. Diğer kasada bekleyen biri olup olmadığını kontrol ettim. Neyse ki kimse yoktu. Hülya’ya seslendim.

-Ben hanımefendi ile ilgileneceğim. Biri gelirse alabilir misin?

Hülya telefonla hayatı koklayan biri olduğundan gözlerini yormak istemeyip evet anlamında garip bir ses çıkardı. “Kızıl Saç”ın bu önemli gelişmeye duyarsız kalmasına şaşırdım. Oysaki açık aramakta uzman birine benziyordu… Belki onun derdi ben olduğumdan, olayın üzerine gitmek istemedi.

Yerimden kalktım ve yürümeye başladım. Ben önde, kadın arkamda sıra sıra rafları geçip hedefimize ulaştık. Hemen “Kızıl Saç” için hayati önem taşıyan mumları aramaya başladım. Sanki altın arıyormuş gibi gözlerimi dört açarak olması mümkün bölümlere bakıyordum. Belki de bu şaşkın mumlar kibrit kutularının olduğu yerde misafirlik yapıyor diye düşündüm. Bulunduğum yerde yere çöktüm; dizlerimi kırıp en alt bölmeye baktım.

O esnada üniformamın nasıl göründüğünü hayal ettim. Bir köşeden bunun için de söyleyecek lafı olan biri çıkabilirdi. “Umarım şirketin bize verdiği pantolon bu zor durumlarda kendini bırakmaz” diye düşünürken arkadan gelen tiz bir ses ile başımı arkaya çevirdim. Kızıl saçlı kadın kâğıt ürünlerinin olduğu yerde birden hıçkırarak ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilememenin şaşkınlığıyla onu izlemeye başladım. Kendini iyice bırakmaya başlayınca müdahale etmem gerektiğini anladım. Markette çalışıyorsan kendini hep ikinci tür görmek gerekiyor. İkinci tür, birinci insana hep iyi davranmalıdır.

-Özür dilerim sizi sanırım kırdım.

Bir aksaklık çıkacağını hissetmiştim. Ancak, insanları sindirmeye alışmış böylesine bir süper gücün çaresizce ağlayabiliyor olacağını hayal etmemiştim.

-Ben isterseniz depoya bakayım. Yeter ki siz üzülmeyin.

Kadın olduğu yerde ayağımı işaret etti. Gözlerimi yere diktim. Onun görüp benim göremediğim ne var diye düşünmeye başladım. Kafamı biçimsizce salladım.

-Ayak bileğin…

Bazı insanların çeşitli organları görmek istemediğine dair bir şeyler okumuştum.

Mahallede Faruk abi, eve uğramayı düşündüğü bazı akşamların sonunda karısına savunma sanatının inceliklerini kendi bildiği yöntemlerle anlatırdı. Sevim abla ertesi gün iki büklüm yürürken dizlerine bakmak istemezdi…

Kızıl saçlı da sevmiyordu işte…

Bir an siyah çoraplarımı giymediğim için kendime kızdım. Korkum ve çaresizliğim artarken kadın birden kolumu yakaladı.

-Aynısı dedi. Bu kızımda da var.

Ne olduğunu anlayamadım. Her insanda ayak bileği olur. Benim kendimi kabul ettiğim ikinci tür olmayı kadın da kuvvetli ihtimalle benimsemiş olacak ki ayak bileğime yeni bir coğrafya keşfetmiş gibi bakıyordu. Fakat gözündeki yaşlar hızla akıyordu.

-Aslı’nın da siyah, kocaman bir beni vardı. Kocaman, öyle güzel ki…

Şimdi kafama bir kaya parçası düşmüştü. Ayak bileğimdeki nokta, kadına iyi olmayan hatıraları çağırmış gibiydi. Kadın birden sol elimi sıkıca kavradı.

O an daha başka bir tür olmak istedim. İnsanlığımı zaten unutmuştum. Ama gerçeklikten fazla uzaklaşamazdım. Çünkü burası son derece ciddi bir marketti. Bir yandan kasaya yaklaşan müşterinin gerginliği, diğer yandan kızıl saçın donuk hali ve düzenini kaybetmiş rafların müdür tarafından görülüp uyarılma ihtimalim gibi düşünceler zihnimden geçiyordu.

Inkk dankk honkkk…

Garip bir melodiydi… Ama beni kurtarma ihtimali vardı. Ses yükselmeye devam ediyordu. Kızıl Saç, elimi daha çok sıkıyordu. Sağ elimi henüz yakalamadığı için şanslıydım. Artık yapabilecek tek şey kalmıştı.

Çantasına uzandım. Sesin geldiği fermuarlı kısmı çekip telefona ulaştım.

-Alo, anne ?Anne neden geç kaldın?

Artık bir kere gözü karartmıştım. Cümleleri tekerleme hızında savurdum.

-Hanımefendi ben Kara Kutu Market çalışanıyım. Anneniz biraz rahatsızlandı.

Dıtttttttttttttttttttttttttt…

“Umarım o da birilerinin yakasına tutunup donup kalmamıştır” diye düşündüm. Telefon yüzüme kapatılmıştı. Durum artık çirkin bir hal alıyordu. Neyse ki çok geçmeden genç bir kadının bize koştuğunu gördüm. Geldi, çevreye bakındı, elini alnında gezdirdi. Özenli gıcık bir yüz ifadesi olan genç kadın Kızıl Saç’ın omzuna dokundu.

-Anne iyi misin?

Kadın ses vermeyince açıklama yapmak zorunda hissettim.

-Anneniz bir ürünü bulmamı istedi. Onu ararken ayak bileğimi gördü. Ağladı ve geldiğimiz son bu…

Genç kadın bir adım geri gidip ayak bileğime mesafeli bir şekilde baktı.

-Yakın zaman önce kız kardeşimi kaybettik. Sanırım onu hatırladı. Size özel bir durum değil.

Genç kadın annesinin alnına bir öpücük kondurdu. Bunun etkisiyle yaşlı kadının parmakları hareket etti.

Kızıl Saç ve kızı birlikte yürümeye başladı. Kapıdan çıkışlarını gördüm. Bu sefer ayaklarını izleyecek mesafede değildim. Ayaklar bir süre gündemimde olmamalıydı.

Sol elime kavuşmuştum ya benden daha mutlusu yoktu.

Kâğıt ürünlerin önünde beklerken son bir saattir arayıp bulamadığım mumlar aklıma geldi.

Bugün de karanlıkta kaldık çok şükür, dedim.

 

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
bir-icin-cekilisi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. 2 Ekim 2021

    Bir solukta okudum💐💐💐

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir