Benim Hikâyem Senin Penceren
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Benim Hikâyem Senin Penceren

Yazan: Hatice Soyuslu (Lilith)

0

Benim Hikâyem Senin Penceren

Bir kapıdan çıkıyorum; sırtımda yeşil bir çanta, kalbimde yeşil bir orman. Yürüdüğüm yolları görmüyor gözlerim. Gözlerim kalbimin içinde, kalbimin içinde sen… Ben şimdi bir seni görüyorum. Biraz önce yanından ayrıldığım, sesinden kokusundan ayrıldığım seni. Senleyken aşktan, heyecandan, belki biraz da çocukluktan ne yaşadığımı fark edemeyecek durumdayım. Ama şimdi sen yanımda yoksun ve ben dönüp daha az heyecan daha çok aşkla bakabiliyorum. Sen ki benim geniş denizlere açılan limanım, sen ki benim baharı getiren yağmurum gibisin. Ne zaman kokunun, sesinin, bakışının etkisine girsem kalabalıklar önünde şiir okuyan küçük bir çocuk oluyorum. Öyle heyecanlı, öyle korkulu ve bir o kadar da mutlu… Ama mutluluk o kalabalıklar önünden inene kadar hissedilemeyecek kadar geride kalıyor. Ben ki ne zaman çıksam çekim alanından, ne zaman yatışsa heyecanım o zaman dönüp bakabiliyorum sana. O zaman dönüp bakabiliyorum senin yanındaki bana. Ayaklarım kaldırım taşlarını bulduğunda kafamı kaldırıp o binaya bakıyorum. İçinde senin, içinde benim, içinde biraz önce bizim olduğumuz binaya. Baksam görebilecekmişim gibi pencereyi, belki penceredeki seni… Kaldırıp kafamı bakıyorum. Biliyorum ordasın ve sen arkamdan bakmıyor bile olsan orada oluşun bana ayrı bir neşe veriyordu. Ne zaman çıksam o kapıdan ve ne zaman kaldırıp kafamı o pencereye baksam, ben bambaşka bir ben oluyorum. Birazdan karşıma çıkacak hayatın akışı içinde beni cenderesine alacak her şeye ve herkese karşı büyük bir güçle doluyorum. Nefes alıyorum, mücadele etmek istiyorum. Koşmak, bağırmak, haykırmak, şarkılar söylemek ve en önemlisi var olmak istiyorum. Çünkü ne zaman kokun hâlâ tenimdeyken çıksam dışarı; yaşamak için yeni bir yol buluyorum. Bir kere daha başka seviyorum o yolu, ağaçları… Yürüyorum yollar bambaşka, konuşuyorum insanlar bambaşka, hele yemekler… Kokun hâlâ tenimde iken yenen yemekler öyle lezzetli öyle güzel ki sorsan cennet mutfağından çıkma derim. Kokun diyorum, kokun tenimdeyken yakın çok yakın bir zamanda senin yanında olduğum gerçeğini gösteriyor bana. Varlığının var olduğunu… Kokun burnuma doldukça gülüşlerin geliyor aklıma… Sesin, dudaklarından benim için bana dökülen kelimeler; bakışların, gülerken kısılan belki de kaybolan o gözlerin geliyor. Sanırım ben o koku tenimde oldukça oturduğum yerde oturup çatalı tutmaktan çok hâlâ senin yanında senin sesinde oluyorum. Ve sanırım tam da bu yüzden yaşamak daha bir başka oluyor. Ama sürmüyor sonsuza kadar bu mutluluk, bu sarhoşluk hali. Bir rüzgâr gelip çalıyor kokunu benden ve ben sensiz kalıyorum. Sonrasında esen her rüzgâr sensizliğin soğuğunu işliyor tenime ilmek ilmek. Konuşmak, yürümek düşünmek bile tatsız geliyor. Renkler soluyor, çünkü özlemek denen o menem şeytan oturuyor yanı başıma ve eşlik ediyor her adımıma. Seni hatırlamak tebessüm ettirse de yanında olma arzusu kaburgalarımı kırarak çıkıyor dışarıya. Baktığım yollar beni sana götürmek için kıvrılıyor. Peki, gerçekten ben sana gelebilir miyim? İşte bunu bilmiyorum. Belki o pencereyi görebilsem o pencerede seni, belki bilsem beni beklediğini yollar kıvrılmasa da ben sana gelirim. Özlemek tenime dövmese de kendini, kalbimi kesik kesik etmese de gelirim. Aklım aynı soruya cevap bulamamaktan mütevellit o yol başında durduruyor beni. Biliyorum bir şey var, biliyorum sen de bir başka hissediyorsun ama bilmediğim şey ben giderken ardımdan bakıyor musun? Her şey bir pencerede kitleniyor. Bir pencere bana huzuru bahşedebilecek tek yer oluyor. Çünkü baksan o pencereden geri dönmemi istediğini bileceğim, sadece geri dönmemi değil hiç gitmememi istediğini. Oysa ben ne kadar yukarı bakarsam bakayım göremiyorum o pencereyi… Bulamıyorum aradığım cevapları. Ben de başka pencerelere bakıyorum, görebildiğim her pencereye. Bir tanesini bile kaçırmadan bakıyorum. Belki diyorum aradığım cevap başka bir pencerededir ama heyhat her pencere sadece kendi hikâyesini anlatıyor. Benim hikâyem göremediğim bir pencerede yazılı, benim hikâyem senin pencerende yazılı. Yürüyorum yollarda gözüm pencerelerde başka hikâyelerin kalabalığı arasında. Özlem yol arkadaşım. Bir yatağa varıp bir yorgana sarılıyorum. Gözüm kendi penceremde, kulağımda kalabalık gürültülü yolun siniri. Bir gün gelsen, bir gün görsen penceremi kendi hikâyeni okur musun merak ediyorum? İçimde sana anlatılmak için bekleyen ama anlatılamayan dağlar, denizler kadar kelimeler, cümleler. Bir gün şu yalnız gri penceremden okur musun? Bilmiyorum… Bildiğim tek şey kokundan sonra seni özlediğim. Daha bir sıkı sarılıp soğuk yorgana, göz kapaklarımı dünyaya kapatıp gözlerimi kalbime açıyorum, bu sefer kendi isteğimle. Çünkü şimdi sana ulaşabileceğim tek yer kalbim…

benim hikayem senin penceren

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Benim Hikâyem Senin Penceren

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir