Akıl Yürütmeler #1
0

Akıl Yürütmeler #1

Zaman içinde insanın başına bir şeyler geliyor ve bir inşa süreci gerçekleşiyor. Olaylar zaman içinde etkilere dönüşüyor, üst üste gelen bu etkiler ise “ben”i inşa ediyor. Şu an nefes alıp veren “ben”, geçmişin inşa sürecinin bir parçası. Tıpkı yarın nefes alıp verecek olan “ben” gibi. Temel atıldı, doğumunuz ile birlikte ilk kat dikildi. Katlar üst üste yükseliyor… Bu mantığın trajik yanı şu, son kat yapıldığı anda, yani öldüğünüz anda, aslında binanın açılması gerekiyor. Ancak maalesef ölüm, bildiğimiz kadarıyla son demek. Bina bittiği anda yıkılıyor…

Bu akıl yürütmeler, bugüne kadarki inşanın, bugünkü “ben”in akıl yürütmeleridir. Kendimi iki ayrı ben olarak görüyorum. Akademik ben ve mahallenizin dostu Örümcek-Adam ben… Bu konuşan mahallenizin dostu. Üç akıl yürütme ile başlayacağım, sıradaki yazılarda da böyle devam etmeyi düşünüyorum.

1-Aşırılar

Vegan aşırılar, köktendinci aşırılar, komünist aşırılar, feminist aşırılar, sağcı aşırılar, solcu aşırılar, x aşırılar, y aşırılar…

Falsosu çok olan ama falsosu yokmuş gibi davranan insanlar diyarı… Hepimiz bu insanları görüyoruz, oradalar, biliyoruz. Baktığımızda, falsolarını da görüyoruz. Din için yaşayan ancak öldüren aşırılar… Eşitlikçi bir görüşe sahip olduğu iddiasında bulunup Endonezya’da çocuk işçilerin ürettiği ürünleri kullanan aşırılar… İnsanların hayat tarzına müdahale edenlerle mücadele ederken insanların hayat tarzına müdahale eden vegan aşırılar…

Bireysel olarak hiçbir komünist ile, hiçbir dindar ile, hiçbir feminist ile, hiçbir sağcı ile, hiçbir solcu ile, hiçbir vegan ile sorunum yok. Kadın ile erkeğin farklı ve eşit canlılar olduğunu sanırım ergenliğimde kavradım. Bu kadar basit bir meseleyi anlayamayanlara, feministler anlatacaktır. Feministler anlatacaktır, feminist aşırılar değil! Feminizmi ucuzlaştıranlar değil! Bu aşırılar kendileri komik duruma düştüğü gibi, hareketi de komik duruma düşürme tehlikesi taşıyorlar. Aptal olduklarını yüzlerine bağırmak gerekiyor. Tekrar belirtelim, feminizm haklı bir mücadeledir. Erkek ve kadının eşit olduğunu anlamayan bireylere bu anlatılmalıdır, eşitlik tamamen sağlanana kadar bu haklı mücadele verilmelidir. Sadece kadınlarla değil, sadece erkeklerle değil. Ki bana kalırsa ortada bir kadın-erkek meselesi de yok. İki büyük cephemiz var. Eşitliği savunanlar ve savunmayanlar. Eşcinseller için, biseksüeller için, ateistler için, feministler için ayrı ayrı cepheler açmamıza gerek var mı? İki taraf var. Bizler, eşitlik isteyenlerin bulunduğu taraftayız. Karşımızda ise eşitliklere karşı, hürriyete karşı bireyler var. Bazı aşırıların yaptığı gibi kadın mücadelesini kadınlar verecektir demek fevkalade yanlış. Hayır, hep birlikte vereceğiz. Sırf sizin aşırı gönlünüz istiyor diye sevdiklerim için mücadelede pasifize edilemem, bunu reddediyorum!

Gelelim bir başka aşırı gruba, aşırı veganlara. Yine belirtelim, bireysel olarak hiçbir vegan ile problemim yok. Hatta temelde yatan fikre hayranım. Tüm canlıların yaşam hakkına saygı duyan, mükemmel insanlarsınız. Aşırılar hariç! Elinde dürüm olan insana itici bir şekilde bir şeyler söyleyen tipler… Evet aşırılar bu arkadaşlar. Tıpkı diğer aşırılar gibi ciddiye almadığımız, dinlemeyi yıllar evvel bıraktığımız, mükemmel argümanlar geliştirmiş olsalar dahi dinlemeyi bıraktığımız için kaçırdığımız arkadaşlar… Buna siz neden oldunuz. Aşırılığı yapan sizdiniz. İnsanları siz rahatsız ettiniz. Müthiş haklı bir fikri öyle itici savundunuz ki… Umarım günün birinde hepimiz yapay et yiyeceğiz, umarım teknoloji bizi bu noktaya getirecek, umarım ürettiğimiz yapay etler sayesinde hiçbir hayvan katledilmeyecek. Ancak o noktaya kadar bazı çirkinlikler olacak. Evet, olacak. Ve sizler itici savunmalar yaptıkça hiçbir şey değişmeyecek. İnsanların yaşam tarzına müdahale etmiyoruz diyen insanları eleştiriyorsunuz, insanların yaşam tarzına müdahale ediyorsunuz. Aşırılar, komik duruma düşüyorsunuz.

Aşırı dinciler ve sağcılar hakkında söyleyecek bir şeyim yok. Mantık sınırlarını o kadar ihlal etmiş durumdalar ki kendimi ne kadar aşağı çeksem de o seviyeye inemiyorum. Dindar bireyler için mutluyum. Bir şeye inanmak, belirli pratiklerle iç rahatlatmak, güvende hissetmek harikuladedir. Din ile bunu sağlayan insanlar için çok mutluyum. Aşırılar hariç! Evet, diğer dinlere inanları veya dine inanmayanları öldürmek isteyen aşırılar, siz köşeye ayrılın. Sizleri sevmiyorum. İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik… Hepsi insanları rahatlattığı ve mutlu ettiği için benim gözümde güzeldir. Kıymet veririm. Ancak haçlıları sevmiyorum. Dinci terör örgütlerini sevmiyorum. Din için savaşan, din için öldüren insanlar… Sizleri sevmiyorum!

Özetle, aşırıları sevmiyorum. Aşırılar da beni sevmiyordur. Durumun böyle olmasından da memnunum.

2-Spor Yapmak.

Spor yapmak… Fevkalade güzel bir olay, gerçekten…

Kitaplarla ve makalelerle ekstradan haşır neşir olan bir bölümde yüksek lisans yapıyorum. Üstelik bilardo oynamak, canlı performans dinlemek gibi hobilerim de var ve bunlar zaman alan, zamana mal olan şeyler. Bütün bunlara rağmen günde 2 saat spor yapabiliyorum. Bir spor salonuna üyeyim ve vakit buldukça açık havada basketbol oynamaya çalışıyorum. Basketbolun ihanet ettiklerindenim, basketbol boy uzatmıyor… En azından benim boyumu uzatmadı. Üzücü, bu bir dramdır.

Spor yapmak nasıl faydalı?

Öncelikle, dizi izleyebiliyorsunuz. 45 dakikalık bir kardiyo programı rica ettiğiniz takdirde, iki bölüm sit-com veya bir bölüm yabancı dizi izleyebiliyorsunuz. Evde diziye harcayacağınız vakti salonda harcayıp üstüne formda kalabilirsiniz. Üstelik spor, biraz dikkat ederseniz uykunuzu ve beslenmenizi de düzenliyor. Romalılar, kardeşlerim! Akademik hayatlarımız, kariyerlerimiz, kurumlardaki mücadelelerimiz… Sağlığımız yerinde olmadığı sürece, içimiz rahat olmadığı sürece boş. Ve bir sağlık sorununuz yoksa spor dediğiniz şey yaşam kalitenizi yükseltip sağlığınızı bir nebze daha yukarı çekiyor.

Okuduğum makalenin özetini çıkartmak ve konuyu anlamak beni ne kadar mutlu ediyorsa, spor salonunda bir önceki antrenmanda kaldırdığım ağırlığın üzerine çıkabilmek de beni o denli mutlu ediyor. Formda kalın, sağlıklı kalın!

3-Renkler ve Zevkler Tartışılmaz İnsanları.

Sizi çılgınlar, hadi oradan!

Renkler ve zevkler tartışılır. En azından ben tartışırım. Aşırılığa kaçmadan eleştiri yapmaktan da geri durmam. Yani “One Direction’ın müzik yapmasını bu KHK ile yasaklıyorum” demem ancak “Bu ne böyle ya!” derim. Keşke diğer aşırılar da “Bu ne böyle ya!” deseler, hoş bir dille manifestolar yayınlasalar… Aşırılar, size kızgınım çünkü çokça haklı davayı haklı olmanıza ve doğru söylemenize rağmen öyle kötü bir dille savunuyorsunuz ki. Özünüzde iyi insanlarsınız da. Yani bir vegan en nihayetinde şeker biridir. Davasının özü muhteşem… Ama o diliniz, ah o diliniz…

Gelelim renklere ve zevklere. Renkler ve zevkler tartışılır. Şahsen ileride çocuğumun ileride “Abi Reynmen müzik yapmış”, “Yaa hacı Ezhel’in şarkıyı duydun mu?” şeklinde gezmesini istemem. Gezerse de yapacak bir şey yok ancak bu eleştirimin temelinde şu var: Renkleri ve zevkleri tartışarak kendimce daha “güzel” olanın üretimini sağlayabilir miyim? Tek başına hiçbir halt yapmamam… Ancak bu eleştiri çokça yapılırsa, binler tarafından, on binler tarafından yapılırsa tabii ki olabilir.

Özellikle müzikal açıdan ülkemizi asla hafife almayın. Bilindik isimleri geçiyorum, bu ülkede “Kaplumbağaların Uykusuna Dek” isimli bir şarkı yapıldı. Bu ülkeden Fazıl Say gibi harikulade bir piyanist çıktı. Bu ülke Pınar Toprak gibi iyi bir besteci çıkarttı. Sadece müzikte de değil, sanatın diğer alanlarında da parlak işler yapan insanlarımız var. Bu teşvik edildikçe, biz bazı zevkleri ve renkleri eleştirdikçe “parlak” ve “güzel” işler zamanla ana akımda yer alamaz mı?

“Sarıyor”, “dinleniyor” şeklinde tüketilen gece kulübü müziklerini sevmiyorum. Saygı da duymuyorum. Ki saygı duymamam da şu anki piyasada bu insanların gram umurunda değildir. İyi kazanıyorlar, keyifleri yerinde, popülerler. Ancak kendilerinin yaptığı işi değersiz buluyorum. Gece kulübünü değersiz buluyorum. Gidenler hakkında da pek güzel şeyler düşünmüyorum. Bu insanların da benim hakkımda pek güzel şey düşündüğünü sanmıyorum ki bu pek umurumda değil. Futbol sahasında nefretle beslenen biri olarak başladığım kariyerime tepkileri üzerine çekse de problem yaşamayan biri olarak devam ediyorum. Dönelim renklere ve zevklere. Ben bu müzikleri eleştiriyorum. Çünkü ülkemin, sanatçımın potansiyeline inanıyorum.

Bora Uzer diye bir genç eleman vardı. Funk-alternatif tarzında müthiş bir albüm yapmıştı. Albümün adının B1 olması lazım. Albümde MFÖ’den Özkan Uğur da yer almıştı, bir video klipte oynamıştı. Sanırım sonra elemanın ve işlerinin devamı gelmedi. Harika bir işti, yani bir yazı komple kapatabilecek şarkılar vardı. Eğlenceliydi. Üzerinde uğraşıldığını hissediyordunuz, bir Jamiroquai esintisi de vardı. Benim dinlediğim tarza dönersek, mükemmel Alternatif Rock gruplarımız vardı. Nem, Kristalize albümü ile ne güzel iş yapmıştı. Buğulu Camlar hâlâ dinlediğim, bıkamadığım bir şarkıdır. Grup Çekirdek, İkinci Kuşak, Beyaz Önlük, Seksendört, Sarp… Güzel işler yapan insanlar vardı, kısa süreli ana akıma göz kırpsalar da asla burada yer alamadılar. Ana akımda yer alamadıysa kalitesizdir görüşüne katılmıyorum. Ajans sahiplerinin tercihi bu yönde… İçi boş, çok yormayan müzikler, çok da düşünmeyen insanlar…

Evet, şimdilik düşüncelerim böyle.

Bu söylediklerim kanun değildir, belki on beş dakika sonra hepsiyle taban tabana zıt düşüneceğim. Nasıl bir ben inşa olacak, bilmiyorum. İnşa olmuş “ben”, sizlerle konuştu. İnşa olacak “ben”e dair ise hiçbir şey söyleyemem. Kendisini tanımıyorum, henüz var olmadığım bir gelecekte kendisi.

Yeni akıl yürütmelere kadar Korsan Edebiyat ile kalın, hoş kalın, hoşça kalın!

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Akıl Yürütmeler #1

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir