Vasat
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Vasat

0

Vasat

Geçip giden gün, yarına evirilen hayatlar ve sessiz bir bekleyiş… Onlarca sesin arasında bir an… Vasata doğru koşturuşun gecelerine ortaklık ederken, bir an durup her şeyden çok ötede bir düşe sarılmak… Bu huzurlu… Huzursuzun yanına uğramamaya çalışırken, içimde bir yerde isyan gününü beklediğine şahidim. Biliyorum, ufacık bir anı kolluyor! Ama yüzümü yıkadığım her sabah, “Vermeyeceğim sana isyan gününü!” diyorum. Huzursuzluk her geçen gün oturuyor oturduğu yerde.

Kaldırımlarda dolanan güvercinlerin telaşlı havalanışları eşliğinde ilerliyorum. Tedirgin bir ruh hali sarıyor çevremi. Keşke güvercinlere korkuyu öğretmeseydik! Ama yaşamın devamlılığını da bir yönüyle korku sağlıyor. Elimden bir şey gelmiyor. Kimsenin de bir şeyi değiştireceğine inanmıyorum. Dünyayla ilgili olan, dünyada kalacak bunu biliyorum. Eğer tersi olsaydı çoktan başarılmıştı her şey!

Kütüphanelerin raflarındaki toz kaplı kitapların o keskin kokusu, küflü bir zamanı anımsatıyor. Neden’i, niçin’i, nasıl’ı arayan milyarlarca satırın arasında kayboluyor hayat kaygılarımız. Çünkü gelip geçilen bir durağı çok da önemsememek gerekli diye düşünüyorum. Günlük yakınmalardan artık tiksiniyorum. Olmamış olandan ve olan türlü olumsuzluklardan da… Daha bir uzak duruyorum insanların bilindik tavırlarından. Garip şeyler düşlüyorum. Kimseye ses etmiyorum o anlarda… Kimsenin de umurunda değil zaten. Herkes, her şeyiyle adapte olmuş bir şekilde. Bense eğreti oturuyorum koltuklarda. Göze batan bir yanım olduğu söyleniyor. Hatta önemli yerlerden, anayasanın kafiyeli kanunlarını önüme koyup alenen tehditler savuruyorlar. Önemsemiyorum. Eskiden olsa önemserdim. Herkes çocukluk yaşlarında daha umursamaz olurken, ben bu yaşımda umursamazlığın zarafetine büründüm. Olasılıkları hesaplamaktan ileri geliyor olsa gerek… “Ne olabilir?” “Daha ne olabilir?” “Her şey olacağına varır.” Ya da “Olacakla öleceğe çare bulunmaz…” Sorular ve cevaplar… Denklem gibi. Ama değil. Hiçbir sorunun tek bir cevabı yoktur, hiçbir cevabın da gerçek sorusu belli değildir. Anlıktır her şey. Bir an, bir anı tutmaz…

Belli belirsiz bir surat ifadesine sığınıp, geçtiğim onlarca yolun muhasebesini yapıyorum. Başarılamayacak hedeflerin gölgesinde kahroluyorum. Hedeflerin uzaklığı ne denli uzak olsa da amacın seyrinde buluyorum kendimi. Çevremdeki harabeliğin farkındayım. Belki de sadece bir çiçek resmi çizebilirim sağlam kalmış duvarına… Ama yeni bir inşayı göze alamam. Yine harabeliğe çevireceklerini bildiğimdendir bu rahatlığım. Ne zaman yarının olasılığını düşünsem, şehir mezarlığında bulurum kendimi. Bilirim bir gün, beton yığınına karşı olacak isyanı mezarlıklar tertipleyecektir…

Vasat bir yaşamın en kıymetli hazinesi bahanelerdir. Şu hayatta sığınmayı içime sindiremediğim tek şeydir bahaneler… Çünkü bir yönüyle yerinde saymana neden olur. Yerinde saydığında ise aslında geriye gidiyorsundur. Hayat koşar adım ilerlerken sürdürmen gereken tek şey, yetişme mücadelesidir. O mücadele seni ayakta tutar. O mücadele sayesinde direnebilirsin bu düş kırığı dünyaya! Ama yetişme mücadelesi zordur. Kestirme yollara sapmadan, bata çıka ama yüreğini kirletmeden yapmalısın mücadeleni. Bahanelerin huzur iklimindeki geçici ferahlığa kanmayıp işleyişi anlayabilmektir asıl mesele… Sistem hiçbir zaman ekmeğine yağ sürmeyecektir. Hatta sistemin mantığında ekmek ve yağ da yoktur. Koparıp almadığın sürece elin hep boş kalacaktır!

Zaman ve yaşanmışlıklar bir yolunu bulup öğretiyor her şeyi. İyi ya da kötü birçok ders alıyoruz yaşadıklarımızdan. Kimisi telafi edilebiliyor. Telafi edilemeyenlerin de canı cehenneme! Çünkü yaşam yeni fırsatlar, yeni sınavlar, yeni soru ve cevaplara gebedir. Yarın daha iyi olmayabilir, ama daha kötü olmaması için her birimizin çabasına ihtiyaç var…

Vasat

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Vasat

İlginizi Çekebilir
İç Acısı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir