Tarihte Bugün!
0

Tarihte Bugün!

Bugün 20 Mart 2021

Aslında ekip toplantımızdan sonra aklıma gelmişti bu fikir. Malum neler yaşayacağımızı bilmeden geceleri gündüzlere bağlıyoruz. Ne oldu dediğimiz bugünleri ne olacak dediğimiz yarınlara dönüştürüyoruz. Eskilerden beri kulağımızda yer edinen “Yarının garantisi yok” sözü yaşadığımız devirde iliklerimize işlemiş durumda. Hatta hayatımızın tek gerçeği oluşunu garantilemiş durumda. Bu sebeple biz bugün bunları yaşadık evet ama geçmiş zaman diliminde aynı tarihte de şunlar yaşanmış yazısı fikri geldi aklıma. Bu belki aklımda yer eden ve sürekli beni düşünmeye sevk eden tarihin tekerrür ediyor tezi belki de tarihin içinde insanoğlunun yarattığı solucan deliklerini göstermekti. Neden solucan deliği? Çünkü araştırdıkça vardığım sonuç, öyle bir yaşıyoruz ve öyle olaylara sebep oluyoruz ki geçmiş ile şimdi arasındaki duvarı çoktan yıkmış olduğumuz.

En başta tamamen bir paradoks yarattığımızı düşünmeye başladım. O düşünce de izlediğim bir filmde karşıma çıkmıştı. Paradoks özetle şöyleydi: İnsan korkuya kapıldığında ilk kendine kaçar ve kendine bir dünya yaratırmış. Fakat insan çabuk sıkılan bir hayvan olduğu için ve yalnızlıktan sıkılmaya başlayınca kendine yeni karakterler yaratır onlarla dertleşir, tartışır ve sonra onlardan da sıkılınca yeniden dışarı kaçarmış. “Başka biri olarak”. İnsanoğlu başka başka dünyalar yarattıktan sonra bambaşka biri olarak tekrar ortaya çıktığı zamanların birinde eski başkayla elbet kesişiyor yolu. Maalesef sonsuz çeşitlilik sağlayamıyoruz çünkü hepimizin bir özü var.

Tarihte bugün olarak başlayan yazıma;

1852 yılının 21 Mart tarihinde “Tom Amca’nın Kulübesi” kitabının yayımlandığından, bu kitabın iç savaş fitilini ateşleyecek kadar etkili olduğundan, kölelik karşıtı yazıları/kitapları ile ün kazanan yazarından bahsedecektim. Sonra 1933 yılının 21 Mart’ında ise ilk Nazi toplama kampının Münih yakınlarında açıldığından devam edip tarihin berbat oyununa değinecektim. Daha sonra ise 1918 yılında ilk kadın dershanesinden başlayarak kadınların zaman içinde edindiği yerler ile şimdi yeniden tıpkı o zamanlardaki gibi direnişlerinden fakat tabii ki bu sefer ciddi fark kadınlar bu zaman diliminde önce ölmemek, tacize ve tecavüze uğramamak için savaş verir olduğundan bahsedecektim; hatta isyan edecektim.

Fakat heyhat dostlar! Gelin görün ki, 19 Mart ne olduk gününü 20 Mart ne olacağız gününe devrederken ülkemiz kadınlarının bir erkek egemenliği tarafından şiddetle, ölümle, tacizle ve tecavüzle baş başa bırakıldığını öğrendik. Ve benim solucan deliği düşüncem yine can buldu, bu sebeple yazımın bundan sonraki kısmına bu odak noktası ile devam edeceğim.

  • 19.yy ile 20.yy başlarında ortaya çıkmış olan Süfrajetler ve Mavi Çoraplılar gibi iki kadın grup geliyor aklıma. Süfrajetler seçme seçilme hakkını savunuyordu. Mavi Çoraplılar ise eğitim hakkı için sakin ve akıllıca davranarak değişimi içeriden başlatma tutumlarındaydılar. Kaçınılmaz olan diğer bir gerçek ise iki tarafın da erkek egemenliği tarafından ciddiye alınmayışı ve üstüne küçük görülmeye devam etmeleriydi. Artan alaycılığın ve hedef tahtası olmanın sebebi ise erkeklerin aralarında yer edinen kadınların onlardan dahi iyi olacaklarını düşünmeleri.
  • Yakın geçmişe baktığımızda Lübnan kadınları ciddi bir direniş içindeydiler. Onların direnişi 2017 yılında zaferle sonuçlandı, artık tecavüzcüleri ile evlenmeyeceklerdi. Bu zafer Tunus, Ürdün, Fas ve Mısır’a da değdi ve orada da değişiklikler yapıldı. Fakat halen direnişleri ve seslerini duyurma çabaları -dünyanın diğer kadınları gibi- devam etmekte. Bu devam eden direniş 2019 yılında Independent gazetesinde “Lübnan’da kadının yeri devrime öncülük etmektir” başlıklı bir de yazı yazılmasına dahi sebep oldu.

Gelelim Türkiye kadınları olarak bize;

  • Osmanlı döneminden bu yana tarihimiz pek çok kadın hakları savunucusunu yazar. Bunlardan en etkili gördüğüm Fatma Aliye Topuz’dur. Kendisinden Cumhuriyet’in unuttuğu kadın olarak bahsedilen bir yazı gördüğüm an çok üzülmüştüm. Çünkü Cumhuriyet kadını onu unutmamalı. Fatma Aliye Topuz hem ilk Türk Kadın Roman yazarıdır hem de toplumda kadının yer edinmesi için çok uğraşmış, kendisi de Osmanlı Döneminde dünya çapında yer bulmuş bir Türk Kadındır. Sonrasında Kadın Gazetesini yayınlayan İffet Halim Oruz ve tarih ilerledikçe daha niceleri… Yaşadıkları dönem ile savundukları görüşlerini kabul ettirmeleri, kadınların yer edinmeleri için uğraşları şimdiki dönem geldiğimiz noktadan ne kadar ileri diye bir düşündürüyor insanı. Geçmişin günümüzden daha ileride olduğunu bir kez daha vuruyor yüzümüze. (Bu konularda)

Günümüzde ise bir tarafta “kendilerince” haksız kalma haklarını savunan ve uğruna her türlü kötülüğü görme olasılıklarının yüzdesini hiçe sayan kadınlar ile mevcut yaşama haklarını dahi savunan bizler karşı karşıyayız öncelikle. Yani paradoks devam ediyor. Sonuçta evet özümüz aynı ama bir kırılma noktası yakalamak zorundayız.

Peki, biz şimdi ne yapacağız?

Gelecek tarihte bugün ne olmuş diye yapılan araştırmalarda Türk kadınlarını, başına gelen bunca kötülüğün hesabını sormuş, haklarını “tekrar kazanmış”, direnmenin zaferini kutlamış kadınlar olarak mı görecekler (hatta yeni bir 8 Mart günü mü kazanacağız?) yoksa bugün karanlığı ile birlikte kazılı mı kalacak gelecekte de?

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olan bu tutumun ve tüm düşüncelerin zemininin sözleşmeyi asla okumamış, okusa bile asla anlamamış bir güruh ile siyasi düşüncelerin esiri olmuş benliklere sahip güruhun farkında olmadan yaptığı işbirliği sonucu hazırlanmış olduğu görülüyor. << Üzücü olan içlerinde hatırı sayılır sayıda kadın da yer almaktadır>>

Hiçbir kadın kötülüklere maruz kalmasın diye sesimizi çıkarmaya ve susmamaya devam edip kendimiz, yetiştirdiğimiz ve de yetiştireceğimiz nesiller için savaşmaya devam edeceğiz.

Şiir olmaya değil, şiir yazmaya hatta tarihi yeniden yazmaya çalışacağız.

Tarihte Bugün 20 Mart 2021 İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!

Tarihte Bugün!

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz. 

Tarihte Bugün!

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir