Pirus Zaferi
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Pirus Zaferi

0

Pirus Zaferi

Velvet Underground – Pale Blue Eyes

Her anın bir şarkısı varsa, her bölümün de bir şarkısı olmalı. İşin aslı, bölümleri bölüm oldukları için değil, kafama göre ayıracağım. Bak mesela, işin aslı yazdıktan sonra da noktalı virgül gerekirdi. Çok da umurumuzda ya.

Birisi ne zaman birini sevmeye başlarsa, içten içe üzüntü duyuyorum. Hayat hepimizi farklı noktalara getirdi. Annesine sevimlilik yapan çocuklar başka şehirlere üniversite okumaya gitti. Çok şeker yediği için kusan ufaklıklar artık fazla alkol almaktan kusuyor. Yürümeyi öğrenirken dengesini kaybedip düşen tatlı şeyler geride kaldı, artık yumrukla, alkolle veya terk edilmeyle yere düşüyoruz. Sonuç aynı da, zamanla yönetmen daha sert gelişme bölümleri yazmaya başlıyor her halde, düşüşlerimiz çok daha sert oluyor.

Hayatın beni getirdiği yerde ise, durum sürekli üzüntü duymakla alakalı. Ne zaman birisi birini sevmeye başlarsa üzüntü duyuyorum. Her şeyin sonunu görmeye başladığım bir yerdeyim. Ne zaman birisi bana tanıştığı birini anlatmaya başlıyor, ben karşımdakinin gülümsemesi yerine kocaman bir boşluk görüyorum. Boşlukta kavga eden ve ağlayan insanlar, terk edilmeler, aldatmalar ve yalanlar. Kaçınılmaz kötülükler ve büyük aldatmacalar. Güzel giden ilişkiler, kavgasız ayrılıklar da olmuyor değil. Oluyor. Mesela arada iyiler de kazanıyor. Oranlar aynı. Sıfıra yakın.

Büyük konuşmalar, büyük acılar üzerine konuşmak için kürsüye çıkabilecek biri değilim. Şöyle gözlerinizi kapatıp düşünün. Ne yaşadık ?

Sevdiklerimiz mi öldü ? Belki kaza onları aldı bizden, belki yaşları dolayısıyla daha fazla kalamadılar. Gittiler. Şöyle veya böyle, bu dünyada açlıktan sevdiklerinin ölümüne tanık olanlar var. Bugün o öldü. Yarın belki sevdiğin başka biri, sonra sen…

Sevdiklerimiz mi gitti ? Bu dünyada ufak yaşta babasının kapıyı çarpıp gitmesine tanık olanlar var. Annesinin de. O yara kapanmaz. Sevdiğin adamın/kadının gidişini ise zamanla başka kollarda unutursun. Hatta unutamazsın, aklına bile gelmeyecek bir şeyi unutamazsın.

Çektiğimiz acılar sadece bizlere büyük geliyor. Gözlerinizi kapatıp biraz yukarı çıkarsanız eğer, binaların duvarlarını görünmez hale getirip insanları dinlerseniz, ayrılıklar üzerine yüzlerce telefon konuşması duyar, ufak sıkıntılar hakkında binlerce duyguya tanık olursunuz. Hissedilen acı en büyük acı mıdır ? Belki. Ama dediğim gibi, büyük konuşmalar yapabilecek şeyleri yaşamadım. Küçük acıların büyük hissedildiği yerde, samimi bir ortamdayız şu an. Dahi anlamına gelen de birleşik mi yazıldı, ayrı mı yazıldı bilmiyorum. Başka imla-yazım hataları mı yaptım onu da bilmiyorum. Konudan konuya da atlayabiliyorum. Burası samimi bir ortam. Bir tık uzağınızdaki ben, bir yazı uzağımdaki insanlar ve kocaman Pirus Zaferlerimiz…

Değmez. Tek bir zafer için, elimizdekileri kaybetmeye değmez. Bizi mutluluğa taşıyan anlık heyecanlar değil, köklü şeyler olur genelde. Değmez tek bir zafer için her şeyi vermeye. Zaferi kazanırsın ama yaşayamazsın.

Damien Rice – Prague

Ne zaman yazıyor olsam, şarkı listemin çoğunda Damien Rice olur. Damien Rice ve şarkıları hakkında uzun uzun konuşmak gerekir büyük ihtimalle, ama şu an yeri değil. Şu an şişelerce şarabımız ve hafif rüzgarlı terasımız yok.

Bu bölümde ne yazayım diye düşündüm epey. Küçük acılara devam etmek istediğimi fark ettim. Küçük acıların şöyle bir yanı da var; yaşadığını anlarsın. Acı, kötü de olsa bir histir ve yaşayan insana, hayvana özgüdür. Acının hayvana özgü olduğu kısımdayız hazır, hayvanlara zarar vermeyin. Zaten buraya kadar okuyan insanın hayvanlara zarar verecek insanlar olmadığını düşünüyorum. Hayvanlara sevgiyle yaklaşın.

Acı, sonu mutluluğa çıkıyorsa olumludur bir noktada. Çabalarsın, tavana bakar düşünürsün, çabalarsın, alkolle kaçış ararsın, çabalarsın, ağlarsın, çabalarsın, saat 04.00′ da balkonda üşürsün, çabalarsın ve seninle birlikte olmaya karar verir. Bu kadar çabalayıp, hayalini kurup, onunla yürüyebilirsen eğer, varlığının verdiği mutluluk ve huzuru kaybetmemek için çabalamaya devam edersin. Kavgalar olur, gönlünü hemen alırsın. Kaba davranıp kalbini kırarsın, hemen özür dilersin. Birlikte mutlu olmak için birlikte güzel adımlar atarsınız ve rüyadan uyanırsın. Birbirimizi yemeyelim. Burayı okuyan güzel insanlar ya kötü şekilde reddedilmiştir, ya kötü şekilde terk edilmiştir. Misal ben şu an bu yazıyı saat 02.00 gibi yazıyorum. Mutlu insanların “iyi geceler aşkım” konuşması yaptıktan sonra uyuduğu saatlerde. Bizler de bu saatlerde bardağını yeniden dolduran, kedisini seven, çay demleyen veya tavana bakan insanlarız. Arabesk kültürü gibi biraz. Güçsüzlüğü mü yüceltiyoruz, bilemiyorum ama şans verilmedi bize, bunu biliyorum. Kocaman sarılmayı istediğimiz insanların kalbini kırdılar. İşin kötü tarafı, kırık kalpleri de biz onardık. Sonra el sallayıp kocaman ağlayan gülümsemelerle yeni kavgalara ve yeni kalp kırıklarına gönderdik onları. Çoğumuz dedik, biriyle olmanı isterim diye. Çoğumuz dedik, iyi biriyle birlikte ol diye. İçten içe de gözyaşı akıtıyorduk işte. Bazen dıştan da akıtıyorduk. Sevilenler gitti, sevenler buralarda. Ruhlarından öptüğüm güzel insanlar olduğunu düşünüyorum hep burada. Binlerce okurum var, ve binlerce kez teşekkür ediyorum. Bu teşekkür bir son değil, daha bolca şarkı, azca da içki var. Bir sonraki bölümle bir sonraki şarkıya geçiyoruz.

Andy Lange – Not Sure Yet

İşte bu şarkıdaki 4 satır söz, tüm hislerimizin özeti bana kalırsa. Her terk edilmede de, her reddedilmede de, her umutta da bu 4 satır sözü söylüyoruz. Buna inanıyorum. Belki bir gün bu şarkıyı çalar, söyler, buraya da koyarım. Birlikte dinleriz. Birlikte ünlü oluruz, birlikte konser verir, birlikte eğleniriz.

Bu bölüme geçişimin tek nedeni de sanırım şu şarkıyı yazabilmekti. Yok işin aslı bölüm falan. Film de bitti yine, elektriğin en güzel yerinde.

Pirus Zaferi

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Pirus Zaferi

Pirus Zaferi

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir