Kış Günlüğü
0

Kış Günlüğü

  • Bugün her şeyi bir kenara bırakıp yola çıktım. Bazen vazgeçmek, vazgeçip yeni bir yola koyulmak gerekir.

 

12 Aralık 2008

Aydın, Tren Garı

Sevgili Günlük,

Bugün her şeyi bir kenara bırakıp yola çıktım. Bazen vazgeçmek, vazgeçip yeni bir yola koyulmak gerekir. Bu satırları eski bir trenin üçüncü sınıf kompartımanında kâğıda döküyorum. Birazdan tren hareket edecek ve ben yeni bir hayata adım atmış olacağım.

Yarın 40 yaşına basıyorum. Bu kadar yılı geride bırakmış olmama rağmen hayatıma hiçbir anlam katamadığım kanısındayım. Adını tarif edemediğim büyük bir boşluk var içimde. İçinde bulunduğum ruh halini ise satırlara dökmeme imkân yok.

Ama yine de inanmak istiyorum Günlük, bir şeylerin değişeceğine inanmak istiyorum…

 

17 Aralık 2008

Ankara, Mamak

Saat 12.30

Dün gece sabaha kadar süren sağanak yağmura rağmen, güneş tüm ihtişamıyla karşımda duruyor şimdi… Gökyüzünün berrak maviliği hiç bitmeyecekmiş gibi. Bahçedeki nar ağacının dalları esen rüzgârla beraber hafifçe sallanıyor.

Gözlerimi sokağa dikip bir sigara yakıyorum. Yatak odasının camının önüne kırlangıçlar birikiyor. Çıkardıkları tiz sesler ise kulaklarımı tırmalıyor.

Ben de kuşlar gibi özgür olmak istiyorum Günlük; kuşlar gibi yarını düşünmeden özgürce yaşamak istiyorum…

Saat 00.15

Gece geç saatlerde odama çekildiğimde içime bir hüzün bulutu çöküyor. En çok da sessizlik ürkütüyor beni…

21 Aralık 2008

Ankara, Mamak

Saat 09.02

Sabahın ilk ışıklarıyla beraber gözlerimi yatak odasının penceresine diktim. Pencere aralığından içeri giren rüzgâr, güneş ışığıyla beraber yüzüme vurunca üşenerek kalktım yataktan. Ağır adımlarla koridordan geçerek lavaboya gittim. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp, aynadaki yansımama baktım. Yanaklarımdan dökülen su damlaları, su damlalarının gerisinde bir suret, suretin gerisinde de dış dünyanın anlamsızlığına karşın kendi içinde galip gelmeye çalışan düşünceler; gök gürültüleri gibi kulağı sağır edecek cinsten…

Saat 15.40

Varoluş nedenimi asla bilemeyeceğim. Bildiğim tek şey ise hiçliğe öylece atılmış olduğum. Ölümde de hiçbir anlam göremiyorum. Belki de asıl mesele hayattaki seçimlerimizin bizi nereye götürdüğü…

 

27 Aralık 2008

Ankara, Mamak

Bugün erkenden kalkıp dışarıya çıktım. Havanın soğuk olmasına aldırmadan Bayraktar’a kadar yürüdüm. Bayraktar’daki Hicaz Kahvehanesi’ne uğradıktan sonra annemin Aşiyan Mezarlığı’ndaki mezarını ziyaret ettim. Mezarın üstünde biten ayrık otlarını temizlemek yarım saatimi aldı.

Bugün annem öleli yedi yıl oldu Günlük. Koskoca yedi yıl. Oysa ne kadar çok sığdırılırdı o yedi yıla…

Ankara, Keçiören

7 Ocak 2009

Saat 15.36

Anka Kuşu Oteli

İki günden beri yağan sağanak yağmur dinmek nedir bilmedi. Arada bir balkona çıkıp sigara içiyor, yağmuru izlemekle meşgul oluyorum.

Saat 22.34

Nihayet yağmur dindi. Ay tüm parlaklığıyla gökyüzünde duruyor şimdi. Yatak odasının penceresinden içeri giren ay ışığı odayı aydınlatmaya yetiyor.

Kafamı kitaplardan kaldırıp, radyoyu açıp balkona çıkıyorum. Radyoda bir Janis Japlin şarkısı çalıyor…

Ankara

8 Ocak 2009

Ankara Şehirler Arası Otobüs Terminali.

“Bazen vazgeçmek, vazgeçip yeni bir yola koyulmak gerekir,” demiştim ya Günlük; bugün bu şehri de terk ediyorum. Ankara’nın gözyaşıyla bezenmiş yağmurlarını geride bırakıp gidiyorum…

Her veda yanında hüznü de getirmiyor mu?

Erzurum

11 Ocak 2009

1976 yılında babam memur olarak atanmıştı Erzurum’a. Ben ise yedi yaşına yeni girmiştim. Alışmak zor olmuştu Erzurum’un soğuğuna.

Komşumuz Hatice Teyze vardı. Bazen ziyarete gelirdi bize. Çocuk sahibi olmayı çok istemiş ama hiç olmamıştı çocuğu. Kocası babam gibi memurdu; asık suratlıydı, hiç gülmezdi yüzü.

Evlerinin bahçesindeki taş ocakta balık kızartılırdı sürekli. Ne zaman balık pişirmeye kalksalar sokağın başından duyulurdu kokusu.

Bahar aylarında kiraz toplamaya giderdim Hatice Teyzelerin bahçesine. Hatice Teyze beni ne zaman görse “Oğlum Hikmet, çıkma şu ağaçların tepesine, düşeceksin!” diye sitemkârca söylenirdi evinin balkonundan.

Bir gün yine kiraz toplamaya gitmiştim. Çocuk cesaretiyle en ince dallara kadar ilerlemiş, bastığım dal kırılınca da büyük bir gürültüyle düşmüştüm yere. Ayağımı tutup feryat figan bağırmaya başlayınca Hatice Teyze koşarak yanıma gelmiş, alelacele kollarının arasına alarak hastaneye kadar taşımıştı beni. O günden sonra da hiçbir ağaca çıkmaya cesaret edememiştim.

Saflığın ve masumiyetin içimi ısıttığı o günleri o kadar çok özlüyorum ki Günlük…

Erzurum

29 Ocak 2009

Bugün bu dağ evine taşınalı iki hafta oldu. Evin etrafını çepeçevre saran sıra dağlar ufka kadar uzanıyor. Bahçedeki yaşlı çam ağaçları ise ayrı bir güzellik katıyor buraya. Sabahları erkenden kalkıp göl kenarına gidiyor, eski bir sandalla göle açılıp kargıdan yaptığım oltalarla balık tutmaya çalışıyorum.

Burayı, burada bulduğum huzuru hiçbir zaman bırakıp gidemeyeceğimi artık biliyorum.

Erzurum

3 Şubat 2009

Vakit gece yarısını çoktan geçti. Dışarısı yeterince soğuk… Rüzgâr uğultular çıkararak pencereye vuruyor. Şöminede yanan ateş de sönmek üzere. Dağlardan inen yaban domuzlarının seslerini ara sıra işitiyorum. Radyoda da en sevdiğim Müslüm Gürses şarkısı çalıyor…

“Eğer seni kırdıysam,
Darıl bana,
Ama bir gün beni ararsan,
Bak ruhuma!

Birden gecem tutarsa,
Güneşi çevir bana,
Sevgilim bağışla,
Biraz zor olsa da…

Affet beni akşamüstü,
Gölgem uzarken,
Öğleden sonra affet,
Ne zaman istersen…”

Erzurum

5 Şubat 2009

Sabah erkenden kalkıp göl kenarına gittim. Sandalın yanında soğuktan titreyen bir yavru köpeğe rastladım. Heybemdeki taze ekmeğin birazını ona verdim. Kuru dallardan yaktığım ateşle de ısınmasını sağladım. Bütün gün peşimden ayrılmadı. Ona Fox ismini verdim. Yarın, sabah erkenden kalkıp bir kulübe yapacağım onun için.

Erzurum

8 Şubat 2009

Bugün, öğle saatlerinde bavuldaki eşyalarımı dolaba yerleştirirken küçük bir not defteri geçti elime. Defterin ilk sayfasında da iki yıl önce yazdığım bir şiir…

Bak yine elimde tunçtan bir fırça,
Boyadım düşlerimi beyazın en güzel tonuyla,
Can kırıkları yer etmişken avuçlarıma,
Ne olur sen de gitme Dalya,
Ayrılık çiyleri düşmesin toprağına…

10 Şubat 2009

Erzurum

Dün bütün bir günü Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı kitabını okuyarak geçirdim. Kitap o kadar içten, o kadar samimi, o kadar coşkulu yazılmış ki elimden bırakamadım. Kitabı bitirdiğimde de bir intihar düşüncesi sardı benliğimi. Ama bu düşünceyi hemen defettim…

————————————Editör Notları——————————————–

Daha önceki gönderilerinde olduğu gibi bir romanın kısa bir bölümünü okuyormuş hissine kapıldım. Bu tarz metinlerini bir olay örgüsüyle toparlayıp romanlaştırmanı öneririm. İnan kitabını en başta alacaklardan biriyim.

Sadece, metinlerinde yaptığın bir imla hatasına dikkat çekmek isterim; tırnak işaretini klavyedeki 2 tuşuyla yapıyorsun büyük ihtimalle. Bu şöyle bir kullanım oluşturuyor: (‘’) Bunun yerine direkt olarak (“) klavyenizde mevcuttur. Genellikle (é) tuşuyla birlikte bulunmaktadır.

Yazınız için tekrardan tebrik ederim…

Görüşmek dileğiyle…

Kış Günlüğü

Yazarın (Mustafa Aslan) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Kış Günlüğü

1990 Manisa doğumlu. Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Yiyecek İçecek İşletmeciliği Bölümü lisans mezunu.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir