Deli – Gülsen KILIÇASLAN
  1. Anasayfa
  2. Kitap Tanıtımları

Deli - Gülsen KILIÇASLAN

Yazan: Aycadısı

0

Deli – Gülsen KILIÇASLAN

Merhabalar,

DELİ  ve romanın yazarı Gülsen KILIÇASLAN için düşündüklerimi  paylaşmak istedim…Yaşı küçük, gönlü büyük bir yazarla tanıştırayım sizi…Şimdilerde ‘Anne’ olduğunu biliyorum. Dünyanın en güzel duygusunu tattığından, bundan kelli daha da güzel satırlar dökülecek kaleminden…onu da biliyorum.

‘Umut fakirin ekmeği…’ diye başlıyor Deli. Ana karakter Elif’in içsesi ile nahoş sohbeti, acı gerçekler ,gencecik bir kızın yıkılan hayallerinin üzerine çimento dökerek önündeki karanlığa boyun eğişini okuyoruz ilerleyen sayfalarda.

Çaresizliğin vücut bulmuş hali Elif.

Hiç görmediğim ama zaman zaman acı dolu haberlerde adını duyduğum yerlerde geçiyor hikaye. Zonguldak’ta. Hatta yeri gelmişken, romanı alma nedenimi de söyleyeyim size. Şöyle ki; yazarlar için İstanbul eşi bulunmaz bir kenttir. Ne istersen uydurursun ve okur buna gözü kapalı inanır.272,5 (!!!) millet barındırır sinesinde. Kimi kaçmak ister, kimi dibine gömülmek. Kısacası malzeme boldur İstanbul’da. Gitmeseniz de bir kitapta okuduğunuz semti ya da izlediğiniz bir filmde geçen mahalleyi görmüş gibisinizdir. Kız Kulesi’ni kim bilmez değil mi? Ne aşklar ne aşıklar devirmiştir Üsküdar, vesselam!

Sanırım ilk kez, Kelebeğin Rüyası’nda rastladım Zonguldak’a. Genç şairler, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayat hikayesiydi anlatılan. Hatta hızımı alamamış, Karabük’e kadar süren bir yolculuğa çıkmıştım. Ve itiraf ediyorum: Hayatımda hiç bu kadar Gri bir kent görmedim. Şehri ortadan ikiye ayıran ana yoldan ilerlerken, evlerin içinde bile maden ocağı var zannediyor insan…

Zonguldak’ta geçen romanı alma nedenim bu kısacası. Bana unuttuğumuz, hatta hatırlamak istemediğimiz yerleri, neleri ,ne kadar anlatacağını bilmeden ,Elif’in yaşadığı Kilimli Kasabası’nın Karadon Mahallesi’ni ve sakinlerini, hiç tanımadan kapılmıştım zaten Deli’ye. Tek yapmam gereken yazara güvenmekti!

Karaelmas Ailesi’nin ortanca çocuğu olan Elif’in, mahallenin delisi Emre ile yaptığı zoraki evliliği okurken, kah kapkara çamurlu yollarda yürüyüp üşüyorsunuz, kah Elif ile Emre’nin köpeği Lust’un başını okşuyorsunuz, kah hastane koridorlarında  Emre ile birlikte sıranızı bekliyorsunuz…Arada bir de Emre’nin marangozhanesinde üstünüz başınız talaş içinde kalıyor!

Çaresiz Elif’in, çaresizliği kabul etmeyen ve hemen herkesle kocası Emre için savaşması ,didinmesi, sevdası ve tabii kendisinin bile farkında olmadığı gücü, umarım pek çok insana  ilham kaynağı olur…
Deli Emre’nin ise  tüm ön yargılarını ve korkularını bir kenara atarak, karısına bir şans vermesi ve en azından en çok korktuğu şeyleri denemeye kalkışması da öyle…Korkuların üzerine giderek onları yenmenin mümkün olabileceğinin bir ispatıydı yaşananlar.

Başınıza ne gelirse gelsin, içinizdeki çocuk var olmaya devam ettikçe ,kirlenmiyorsunuz. Maden ocağının dibinde de yatsanız ,kapkara çamurlar paçalarınıza da sıçrasa, en yakınınızdaki hakkınızda ‘Deli’ de dese, öfkeden gözünüz de kararsa ,o tertemiz kalp ile bi sevdiniz mi tam seviyorsunuz…İşte Emre bunların yansıması.

Bunlara gün geçtikçe birebir şahit olan Elif’in de Emre’nin dünyasına girmekten ve onu deliler gibi sevmekten başka çaresi kalmıyor…Bir ara hangisi daha çılgın ben bile şaşırdım okurken. ‘İkili Delilik’  yani!

Beni güldürdü…Hayretler içinde bıraktı…Meraktan ve içimdeki koruma içgüdüsünden Deli’ye döndüm…

Kilimli Kasabası’nda konuktum roman boyunca… Karadon Mahallesi’ne uğrayıp, gece Karaelmas Ailesi’nin evinin yakınlarındaki parkta soluklandım…Elif’in, Mehmet’in kafasını yarışını izledim çaktırmadan…Kasabadaki kadınların traji-komik dünyalarında yaptıkları dedikoduları dinledim satırların sayesinde. Laf aramızda börekli, kısırlı, pastalı günlerde kocalar nasıl çekiştirilir ya da kocayı tavlama sanatı nasıl icra edilir, onu da öğrendim!?

Bir kolumla Emre’ye diğeri ile de Elif’e sarılıp, ağlayarak ‘Geçecek bu günler çocuklar!’ dedirtti bana Deli…

Sizi bilmem ama bir okur olarak ben romanların SONları ile aklımda tutuyorum okuduklarımı. Ve eğer sonlarını beğenmediysem hatırlanmaya değer olmuyor bende romanlar, sıradanlaşıyorlar. Deli’nin sonuç bölümünü nefes almadan okudum. Havada kalan, yerine oturmayan, tek bir detay atlanmadan yazılmış bir eser Deli.

Ve son söz…

Maden ocaklarının sağlıksız ve tamamen tehlikeden ibaret  olduğunu,

‘Yaşam Odaları’nın bile adının anlamından çoookkk uzak olduğunu,

Kelle koltukta çalışma şartlarını,

anlattığı,

Ve her sabah, kilerin kapısında asılı duran sıcacık ekmeklerin mis gibi kokusunu, almamızı sağladığı için , yazar Gülsen Kılıçaslan’ın, maden ocağı işçisi Babasına da İzmir’den selam olsun…

Tek bir cümleyle özetlemek gerekseydi, yani bu kadar uzatmadan, kısa keserek  ‘Deli’ hakkında yazsaydım, Acıyı Bal Eyleyenlerin öyküsü derdim, Hasan Hüseyin’i yad ederek…

Sevgiyle kalın…

Deli - Gülsen KILIÇASLAN

Diğer kitap tanıtımlarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Deli – Gülsen KILIÇASLAN

İlginizi Çekebilir
Yorgun öyküsü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir