Acımak – Reşat Nuri Güntekin
1

Acımak – Reşat Nuri Güntekin

Çoğumuza göre kuşkusuz en büyük eseri ÇALIKUŞU olan, ‘Reşat Nuri Güntekin Okumaları’ yapıyorum ara ara… Bugün an itibarıyla ACIMAK’ı bitirdim. Okurken en büyük keyfi aldığım Türk yazarlardan birisidir, Güntekin. Taa ilkokuldayken tek hayalimin Feride gibi idealist, muzip, akıllı, inatçı bir öğretmen olmak, olduğunu söylersem, belki bu hayalim size kendisini ne denli çok sevdiğimi hissettirir…

Hatırlarsınız; geçtiğimiz haftalarda Tolstoy Okumaları yapmış ve yüzlerce sayfalık romanlardan etkilendiğim başlıkları /kırılma noktalarını paylaşmıştım yorumlarımda.

Anna Karenina 1035 sayfa, Diriliş ise 555 sayfaydı. Acımak, ise 160 sayfa. Bu karşılaştırmaları yapmamın nedeni; bir iddia da bulunmak istemem…

İddia şudur: ACIMAK Romanı’nı, bugün 1500 sayfa olarak da okuyabilirdik…!

Hani Stefan Zweig,75 sayfada adamı yerden yere çarpar, ikiye katlar ve beşe böler ya, işte Güntekin Okumaları’nda da bu duygu hasıl oluyor bende… Zira karış karış Anadolu kokuyor satırlar. O canım Anadolu insanları ile idealist İstanbullularla, Cumhuriyet Döneminde doğruluk için çırpınan devlet memurları ile, yepyeni ve yoksul ama idealleri olan bir ülkenin doğuşu ile dolu romanlarda gezinirken, ana karakterlerin kesin çizgilerle, iyi ya da kötü olarak birbirinden ayrılmasına, sevginin, şefkatin, saygının ve merhametin engin denizlerine dalıyorum Reşat Nuri eserlerini okurken…

Elbette Zweig gibi karışık tin çözümlemeleri, metaforlar ya da katmanlar olmayabilir Güntekin eserlerinde. Söylemeye çalıştığım şey: O kadar BİZ kokuyor ki… Bayıla bayıla okuyorum anlayacağınız.

Reddedilemez bir gerçek var ki; gerek 1. Dünya Savaşı’nı, gerekse 2. Dünya Savaşı’nı görmüş/geçirmiş olan sanatçılar Dünya Edebiyatı’nın mihenk taşlarını oluşturan eserler vermişler. Bakmak ve baktığını görmek, gördüğüne yorum yapabilmek için sorgulamak, sormak, anlattırmak, hatta yaşamak aslında yaptıkları. Hem dibine kadar hayatın içinde yer almışlar, hem de muhteşem birer anlatıcı olmuşlardır benim gözümde. Başka bir gerçek de şudur ki; Savaş ve sonrası yaşananlar o kadar çok malzeme ile bezenmiştir ki, yazmak adeta yaşamak gibidir bir aydın için.

Şanslıyız kısacası. Feyz almak, savaş yaşamadan, ölmeden ve öldürmeden, okuyup öğrenmek için yapmamız gereken sadece tüm algılarımızla OKUMAK zira…

ACIMAK ‘da işte sözünü ettiğim gibi bir novella. İstenilseydi, dediğim gibi ciltler dolusu işlenecek yüzlerce malzeme barındırıyor sinesinde. Osmanlı, Osmanlı’yken dünyaya gelmiş bir yazarın, 1928’de yayımlanan eseridir bu kitap.

Çalıkuşu ‘nu 1922’de kaleme almıştır Güntekin. Gazetede kısa bir tefrika roman olarak yayımlanır önce. Ta ki 1939’ da öyküyü uzatmaya karar verene kadar da öyle kalmış. O dönem Çanakkale’den Milletvekili olarak görev yapmaya başlayan Güntekin, bence Türk Edebiyat Tarihi’ni etkileyecek müthiş bir karar vermiş. Çalıkuşu’nu mu yoksa Acımak’ı mı yeniden ele alacağı konusunda. İnanın Acımak’ı da uzatabildiği kadar uzatır, gözümüzün yaşına da bakmazdı isteseydi…!!!

İnsanın Duygusal Yapı’sı ile Mantıksal Yapı’sının dengeye oturması gerektiğini gözümüze soka soka anlatan ACIMAK’ı dört ana başlıkta toparlıyorum:

1- ZEHRA ÖĞRETMEN’i tanıyoruz: Ana kahramanımız. Taşrada küçük bir kasaba Öğretmeni. Olayların mantıksal bacağıdır kendisi. Nam-ı diğer Makine. Son derece çalışkan, mesleğine aşık, bir öğrencisinin ayakkabı bağı çözüldüğünde eğilip onu bağlayacak kadar tutkulu, okulun bahçesinde çürümüş, kırılmış tek bir dal çiçek, ağaç barındırmayacak kadar mükemmeliyetçi bir öğretmen. Ve fakat korkunç bir eksiği var: ACIMAK! yoksunu…

2- ZEHRA’NIN, BABASI MÜRŞİT EFENDİ’yi reddedişi: Babasının ölüm döşeğinde olduğunu haber alan, Zehra “Benim öyle bir babam yok!” der. Büyük bir reddedişle davransa da ilk kırılmayı yaşar ve aile hayatlarının son durağı olan İstanbul’a, babasına son bir görev için yola çıkar.

3- MÜRŞİT EFENDİ ve GERÇEKLER: Acımak’ın duygusal yapısıdır Mürşit Efendi. Zehra ne kadar mantıksal çerçeveden şaşmayan bir robot gibiyse, babası Mürşit de tam tersidir. Hayatı boyunca aldığı tek mantıklı karar, Zehra’nın bir yatılı okula gönderilmesini sağlamaktır. Roman Mürşit’in günlüğünü bulan Zehra’nın okumaya başlamasıyla bizi önce Sivas’a, ardından da Diyarbakır’a götürür. Mürşit, son derece iyi kalpli, duygusal, dürüst bir devlet memurudur. Kendisinin korkunç sonunu hazırlayan hatalı bir evlilik yapar. Eşi Mevedded’in ve Kayınvalidesinin hırslarına, açgözlülüğüne yenik düşer ve hırsız damgası yer.

4- …………. (Bu maddeyi ACIMAK’ı okuyanlar oluştursun istedim…)

Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin eserleri için; “Türkçe’nin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpermesi” demiş ve eklemiş: “Doğrusu istenirse, bu ilk şöhretin havasında ve birdenbire gelen okuyucu kütlesinin sevgi tazyikinden Reşat Nuri’nin kendisi de tamamiyle kurtulamadı ve Çalıkuşu’nu romandan romana, parça parça olsa bile devam ettirdi. Bu, okuyucu kütlesine farkında olmadan verdiği bir çeşit vergi gibidir. Okuyucu, muharririni daima bıraktığı yerde görmek ister. O, büyük bir hamle yapmış, muharririni bulmuştur. Artık ona hazırladığı çehrenin bozulmasını istemez.”

Zehra’ya küçük bir ders: “Acımak… Ben insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir… Fikrimce yalnız doğruluk hastalığı bir hak ve hakikat meselesi etrafında toplanmak kabiliyeti bir cemiyeti mesut etmeğe kâfi gelemez… Bunun için acımak, birbirimizin feryadını, iniltisini duyabilmek de lazım…” (s.12–13)

Mürşit’in Günlüğünden: “Para bittikçe kasabanın zenginlerine koşuyor, dilenci gibi iane veya borç istiyordum. Bir gün yine amelelerle beraber toz toprak içinde çalışıyordum. Bir araba ile gayet temiz giyinmiş iki efendi geldi. Bunlar, mülkiye müfettişleriydi. Bana hemen işten el çektirdiler ve istintaka başladılar. Günahım bir değil, çoktu. Vilayetten kati talimat almadan işe girmiştim. Münakasalar, usul dâhilinde olmamıştı. Gayr-i kanunî olarak fazladan fazla para nakletmiştim… Ahaliyi tazyik ederek para almıştım. Bazı suistimallere sebebiyet vermiştim, ilah, ilah… Mamafih, müfettişler çok anlayışlı ve insan adamlardı. İsteseler beni ebedî olarak devlet hizmetinden çıkarttırırlar, mahkemeye verirlerdi.” (s.79)

“Ölülerden, hesap sorulmaz kızım…”

Acımak, Zehra’nın 3 ya da 4 gününü anlatırken, Mürşit Efendi’nin 35 yılını bizimle ve hayattaki tek evladıyla paylaşır. Yazıldığı dönemi geniş bir yelpazede sunan bir zaman yolculuğu yapmak isterseniz, OKUYUN… OKUTUN derim…

ACIMAK / Reşat Nuri GÜNTEKİN

İnkılap Yay.

160 Sayfa

Sevgiyle kalın…

Acımak - Reşat Nuri Güntekin

Diğer kitap tanıtımlarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Acımak – Reşat Nuri Güntekin

İlginizi Çekebilir
Şiir: Bul Beni

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Bu tanıtımınız da bir diğerinden farksızdı. Satırlarınız emek ve muhabbet dolu yorum kokuyordu. Acımak kitabını okumak konusunda hep çelişki içindeydim. Artık elimdeki kitapları bitirince adresimin neresi olduğunu biliyorum. Emeğinize sağlık. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir