Yunus Cadı ve Kurt!
  1. Anasayfa
  2. Anı

Yunus Cadı ve Kurt!

Yazan: Aycadısı

0

Yunus Cadı ve Kurt!

Merhabalar…

Bugün bir diyalog paylaşacağım sizlerle. Ben, yazarken  çok eğlendim. Âmâ önce konuya vakıf olmanız için bir girizgaha ihtiyacım var.

Dikkat! Dikkat! Uzun bir yazı olacaktır, okuyacaklar uyarılır!!!

Babamdan bahsetmeliyim önce. Kendileri tam 72 yaşında koca bir çınardır. Bursa’da Uludağ’ın eteklerinde bir dağ evinde yaşıyorlar Annemle. Her ay düzenli olarak Babama ortalama 20 adet kitap yolluyorum İzmir’den. Laf aramızda en son fantastik, distopik romanlara merak sardı! Game of Thrones  serisini bitireli aylar oldu diyeyim, gerisini de siz düşünün!

Babam ben bildim bileli okur. İlk gençliğinden beri  aldığı ve kimselere kaptırmadığı kitaplarını ise bana emanet etti. Neler yok ki bu güzelim ilk baskıların içinde? Kemal Tahir’ler mi ararsınız? Yaşar Kemal’ler mi? Jane Austen’lar mı? Jack London’lar mı? Haa bu arada Michel Foucault da okur. Anlayacağınız tam bir -Okumaoburu-dur kendisi. Çağı ve gençleri anlayabilmek için okumanın erdemine ve bilgiyi paylaşmaya inanır. Paylaşılmayan ve aktarılmayan hemen hiçbir şeyin ona göre bir değeri yoktur. Yaşamayı bir sincap gibi ciddiye alır ve bahçesine -bizim oralarda zeytin yetişmediğinden- ceviz ve kestane ağaçları diker. Hem de bize kalsın diye değil, ölmekten korktuğu halde, ölüme inanmadığı için. Yaşamak yanı ağır bastığından yani…(Tam bir Nazım sevdalısıdır)

Bir konuşmaya başladı mı, ağzının içine düşesiniz gelir. Dereden tepeden laflarken, bir bakmışsınız Toros Dağlarının eteklerinden gelen, Çukurovalı İnce Memed’i  (Yaşar Kemal)  tartışıyorsunuz.

Oğlumla Babam arasında 60 yıllık bir zaman aralığı var. Biri, yeni tabiriyle Baby Boomers Kuşağı (1946-1964 yılları arasında doğanlara deniliyor) , diğeri ise tam bir Z Kuşağı! Kendimi hiiiç saymıyorum!!!Peki tamam! Kayıp Kuşak’ım ben!(yazar burada X Kuşağı’ndan olduğunu itiraf ediyor..!?)

Bir kaç hafta önce, okulun tatil olması ,hafta sonu vs. derken  kendimizi ,ailecek baba ocağında bulduk. Köyümüze gittiğimizde buram buram şehir kokan oğlumda tıka basa ‘Köy Kahvaltısı’  yapma azmi baş gösteriyor! Bu  sıkı kahvaltının ardından da Dedesi ile birlikte uzun metrajlı bir yürüyüşe çıkıyor ve birbirlerinden uzakta kaldıkları zamanı telafi etmeye çalışıyorlar. Bu kez  yürüyüşten döndüklerinde  evden içeri girmeyip, bahçede hararetle yaptıkları sohbeti dinledim. (Gizlice!!!)

Aynen aktarıyorum:

Oğlum: Dedecim… Hangi hayvan olmak isterdin? Ve neden?

Babam: Hımm… Hiç düşünmedim ama sanırım herhangi bir memeli olabilir. Yunus mesela. Olur mu o?

Oğlum: Olur tabii…Seni mi kırıcaz?  (gülüşüyorlar) Neden peki?

Babam: Yırtıcı değiller, şefkatli hayvanlar bence ve milyonlarca yıldır dünyada varlar. Hem sonra Yunus olsam kulaklarıma şu zıkkımı da (son teknoloji bir işitme cihazı!!!)  takmak zorunda kalmazdım herhalde, onlar müthiş işitme duyularına sahip hayvanlar. Derede bile yaşayan türleri var biliyor musun? Her ortama uyuyorlar yani.(Yunuslarla ilgili baba bilgiler verdi burada torununa !!!) Benden bu kadar….Sen söyle bakalım, sen ne olmak isterdin?

Oğlum: Ben kesinlikle, Kurt  olurdum Dede!

Babam: Hadi canım…(Babam harbiden burada küçük dilini yutuyordu!) E sen Dinozor’ları falan çok seviyordun ne oldu?

Oğlum: Hala seviyorum. Ama gerçekçiyim artık. Büyüdüm ben Dede! Onların nesli tükendi. Bi Komodo Ejderi var, o da taa Endonezya’da…(Burada derinden bir iç geçiriyor, çünkü geçen yıl Endonezya’ya gidelim ben Komodo görcem, diye tutturmuştu!)

Babam: Akıllıca karar vermişsin.(bıyık altından sırıtıyor, Deniz’e çaktırmadan)…Niye Kurt olmak istiyorsun peki?

Oğlum: Bir kere Kurtlar, hayatlarının en az üçte birini sürü halinde yaşıyorlar. İstemezlerse ya da sürgün olmazlarsa, hatta tamamını yaşayabilirler. Biliyorsun sürüden ayrılanı….Yaniii! Alfa Savaşlarına bağlı….

Babam: Neymiş bu Alfa Savaşları dediğin? ( o kadar merak ediyor ki, oğlumdan istediği bilgiyi alabilmek için onu o anda istese Endonezya’ya bile götürebilir! Ve sırıtmayı bırakıyor!)

Oğlum: E işte liderlik  savaşı yani. Kazanan lider oluyor ve Alfa. Baskın yani.

Babam: Anladııım… Başka?

Oğlum: Kurtlar beslenme zincirine en sadık hayvanlar. Arılar gibi…Onlara Eko Sistem Mühendisi de diyebiliriz. (Babam pürdikkat!) 1995 yılında, Amerika’da bir doğal yaşam parkında Kurtlarla ilgili bir deney yapılmış. Parkın nehir ve göller dahil tüm su yataklarının çevresindeki  hayat yok olmaya başlamış. Parkla ilgilenen ekoloji mühendisleri  bunun nedenini araştırdıklarında, su yataklarının çevresindeki tüm  yeşil renkli bitki örtüsünün Geyikler tarafından yendiğini gözlemlemişler. Ve soruna çözüm üretmeye karar vermişler. Bunun içinde, 14 Kurttan oluşan bir sürüyü getirip parktaki en büyük su yataklarının olduğu bölgeye  bırakmışlar.

Babam: Vay anasını…Sonra? (o kadar heyecanlanıyor ki ki, koşup su getirsem mi diye düşünüyorum! cidden öğrenmenin yaşı yok-muş.)

Oğlum: Biliyor musun Dedecim, Kurtlar tokken asla avlanmazlar. Çakallar ya da Tilkiler gibi tokken avlanıp, öldürdüklerini saklamazlar. Küçük ve savunmasız hayvanlara çok aç kalmadıkça saldırmazlar .Onların hedefi hep sürüyü doyurmak olduğundan büyük hayvanları avlarlar. Bireysel değildirler yani.

Babam: Parka gel sen…

Oğlum: E parktayım zaten!

Babam: Sonra ne olmuş parkta onu diyorum yahu! (burada da hafiften sinirleniyor!)

Oğlum: Bizim 14 Kurtluk sürü, su yataklarının civarındaki geyiklerden birkaçını avlamış. Bunu gören Geyik sürüleri mecbur olmadıkça yataklara yaklaşmamaya ya da su ihtiyaçlarını giderip hemen toz olmaya başlamışlar…(korkan ve toz olan Geyiklerle ilgili manzarayı her ikisi de o anda gözünde canlandırdığından birlikte kahkaha atıyorlar) Geyikler eskisi gibi su yataklarının etrafındaki bitki örtüsünü  tamamen yok edemedikleri için, zamanla Su Samurları, Porsuklar, Su Sıçanları, Tavşanlar, Kargalar, Kuzgunlar, Kartallar hatta Ayılar  ortaya çıkmış. Sonuçta yok olan bir şey kalmamış ortalıkta. Ağaçlar ve bitki örtüsü çoğalınca Erozyon merozyon bile kalmamış. Doğanın dengesi rayına oturmuş anlayacağın.

Babam: Yav cidden Mühendislik yapmış senin şu Kurtlar desene.

Oğlum. Aynen!(son günlerde en tembel insanın uydurduğu bu kelimeyi çok kullanıyo ve ağzına terlikle girişesim varrrrr!!!)

Babam: Başka? Anlat daha yahu…doymadım ben!

Oğlum: Hımmm… Mesela Kurtlar asla kendi soylarından gelen başka bir Kurtla çiftleşmezler. Kan bağı çok güçlü hayvanlardır. Hem sonra çok asildirler.

Babam: Allah Allah…Nereleri asil?

Oğlum: Bir kere en yaşlı ve hasta olanlar sürünün en önünde gider, arkasından gelenler onların adımına uymak zorundadırlar. Yaşlıların ardında gurubun  savaşçıları  ortalarına aldıkları dişiler ve yavru Kurtları koruyarak tek sıra halinde hareket eder. En sonda da Alfa Kurt yer alır, lider yani. Herhangi bir tehlikeye karşı sürüsünü korumak ve arkada  kimseyi bırakmamak için. Ve tehlike anında da sürüsü için bile bile ölüme gider…Asil değil mi şimdi bu hareket?

Babam: Asilmiş valla!

Oğlum: Hem sonra, tam 42 tane birbirinden keskin dişleri vardır. Doğduklarında  kör ve sağırdırlar. Ama sonra normal görüşü bırak, gece görüşüne  ve  16 km lik  uzaklıktan bile işitme duyusuna sahip olurlar. Biliyor musun Dedecim, biz insanlarda aşağı yukarı 5 milyon koku alma hücresi varken Kurtlarda tam 200 milyon koku hücresi var. Sonraa  çok iyi yüzebilirler çünkü patilerindeki her tırnağın arasında küçük yüzgeçler vardır…Sence de süper  değil mi?

Babam: Süper ki süper! Yav senin şu Kurtlar X-Men gibi bişeymiş desene..

Oğlum: Olur mu Dede? Onlar Marvel, çizgi roman…Bunlar tamamen gerçek.

Babam: Bak ne diyeceğim  sana?

Oğlum: Ne?

Babam: Ben de mi Kurt olsam ne?!

……………………….

Hamiş: Velhasıl-ı kelam, Babam oğlumdan aldığı yeni bilgilerle ,Kemal Tahir’in Kurt Kanunu’nu (Roman, Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinde, “Kurtlukta düşeni yemek kanundur” acımasızlığını yaşayan, kıstırılan, hesaplaşan gerçek kişileri anlatıyor. Özellikle İzmir suikastı zanlılarının kaçış ve son öyküleri de diyebiliriz.)   yeniden okumaya karar verdi. Bir de o açıdan inceleyecekmiş!

Sevgiylekalın.

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Yunus Cadı ve Kurt!

İlginizi Çekebilir
çim

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir