Orpheus ve Antonio…
  1. Anasayfa
  2. Genel

Orpheus ve Antonio…

Yazan: Aycadısı

0

Orpheus ve Antonio…

Öncelikle kısacık bir giriş yapmalıyım…

Orpheus’u tanıyan, bilen vardır aranızda. Aşağıda kısaca bahsedeceğim kendisinden. Ama “Şu Antonio’da kim ?” diyenler için bir ipucu vereyim şimdiden: Kendisi, yönetmenliğini Iciar Bollain’in yaptığı “GÖZLERİMİ DE AL” filminin erkek, anti-karakteri.

“Ne alaka?” dediniz… Duydum! Sabredin bakalım neler çıkacak tavşanlı şapkadan???

Orpheus; Yunan Mitolojisi’nde efsanevi bir müzisyen, şair ve kâhinin adıdır. Genellikle rastladığımız, savaşlarda gösterdikleri olağanüstü kahramanlıkla dillere destan olan Tanrı ya da Yarı Tanrı karakterlere benzemez.

Orpheus: Zeus ‘un Leto’dan olma oğlu, ışığın ve sanatın Tanrısı Apollon ile ilham perisi Kalliope’nin çocuklarıdır. Ozandır.

Tanrı Apollon, oğluna kendisinin de sahip olduğu müzik, şiir, güzel bir yüz, daha da güzel bir ses, kehanet gücü ve Lir ile Kitare çalma konusunda üstünlük bahşetmiştir. Üstelik bu üstünlük, sadece insanları değil doğadaki tüm canlıları ve cansız varlıkları büyülemeye yetecek bir özelliktedir.

♠️♠️♠️Hikayesi…

Genç ve güçlü Orpheus, yeteneklerine ihtiyaç duyulabileceği için, mecburen katıldığı bir savaş seferinde gemide bulunan askerleri kandırmaya/baştan çıkarmaya çalışan Siren’leri, Lir’ini kullanarak büyüler ve gemidekilerin hayatlarını kurtarır. Dönüş yolundayken Ağaç Perisi (Dryad) Eurydike ‘ye aşık olur ve çok sevdiği karısını da yanına alıp, seferden sonra Trakya’ya yerleşir.

Ama Ağaç Perisi Eurydike’nin dillere destan güzelliğini duyan ve ona sahip olmaya karar veren Arıcılık ve Avcılık Tanrısı Aristaios, çiftin peşine düşer ve Orpheus’un evde olmadığı bir gün, ırmak kenarında yıkanan Eurydike’nin karşısına dikilir. Yabancıdan çok korkan Eurydike olacakları anlayıp, telaşla ırmaktan çıkar ve ormana doğru koşmaya başlar. Panikten etrafını kontrol edemez ve otların arasından karşısına çıkan, zehirli bir yılan tarafından ısırılır. Kısa bir süre sonra Eurydike ölür…

Karısına duyduğu derin aşktan dolayı içinden çıkılmaz bir karanlığa boğulan Orpheus, onu yeniden diriltmek için Tanrı Hades (Yunan Mitolojisi’nde: Ölülere Hükmeden Yeraltı Tanrısı)’e yalvarmaya karar verir. Karanlık dünyaya inerek, Lir’ini çalmaya ve olağanüstü sesiyle şarkı söylemeye başlar. Geçtiği yollarda, yeraltında bulunan ne kadar ölü ruh varsa, ne kadar cansız varlık varsa, ateş dahil etkisi altına alır. Ezgilerin dolaştığı her yerde Eurydike’ye olan aşkının izini ve onu kaybetmiş olmanın hüznünü bırakır. Tanrı Hades bile kulağına çalınan bu müthiş ezgilerden ve sesten etkilenmiştir. Orpheus’u huzuruna çağırır.

Orpheus’un nağmeleriyle yumuşayan Hades, Eurydike’yi dirilmeyi kabul eder. Ama bir şartı vardır: Yeryüzüne çıkıncaya değin, Orpheus Lir’ini çalmaya devam edecek, dönüş yolunda asla arkasına bakmayacaktır. Yanlışlıkla dahi bakarsa, Eurydike sonsuza değin karanlık dünyaya mahkum olacaktır. Hades’in şartı, kolay görünmüştür Orpheus’a ve hemen kabul eder.

Böylece yeraltından, yeryüzüne doğru uzun bir yolculuğa çıkan Orpheus günler ve geceler boyu yürümeye ve şarkılarını çalıp söylemeye başlar. Önceleri etrafındaki ölü ruhlar, ateş, soğuk ve cansız varlıkları sanatıyla büyülediğinden, içindeki mutluluğa sanatçı kibri de eklenir ve coşkuyla, heyecanla ve hızla yürür. Ama bir süre sonra…

Yeryüzüne yaklaştıkça etraf ıssızlaşır ve sadece kendi ayak sesleri gelir kulağına. Etrafında ne sesinden ne ezgilerinden büyülenen canlı-cansız hiçbir varlık kalmamıştır artık. Bu kez dikkati, Hades’in verdiği söz üzerine, arkasında kendisini takip ettiğini düşündüğü sevgili karısına kayar. Ne kadar çabalarsa çabalasın onun varlığına dair hiçbir şey duyamaz. Ne adımlarının sesini ne de soluğunu…

Yolcuğun sonuna epeyce yaklaştığı sırada artık içinde inanılmaz bir “Hades tarafından kandırıldığına dair şüphe” ve kıskançlık tomurcuklanmıştır. Onun yeraltının ve karanlıkların efendisi olduğunu bildiği halde, nasıl olup da ona güvendiğine inanamaz ve ani bir kararla Lir’ini çalmayı bırakıp, arkasını döner.

Biricik karısı Eurydike, tam arkasındadır!

O anda, Hades’e verdiği sözü çiğnemiş olduğundan gözlerinin önünde sevdiği kadın, ondan uzaklaşmaya başlar. Önce elleriyle yakalamaya çalışır, sonra da ardından koşmaya… Ama ne çare ki Hades, Hades’tir. Durdurulamaz ve engellenemez. Artık sonsuza kadar çok sevdiği karısı Eurydike’yi karanlığa hapsetmiş, kendisini de mutsuzluğa ve hüzne mahkûm etmiştir.

Tanrıların Dağı olan Olympos’da acıklı şarkıları ve kırgın ezgileriyle Lir’ini çalmaya devam eder. Onun büyülü nağmelerine gönlünü kaptıran periler ve tanrıçalar ne yaparlarsa yapsınlar Orpheus’un dikkatini çekemezler. Kendisi yeryüzüne dönmüşse de ruhu ve gözleri yeraltında Eurydike ile kalmıştır. Onu da kurtarabilecekken, kendi kibrinin, güvensizliğinin, başarısızlığının, kıskançlığının ve sabırsızlığının esiri olmuş ve acıya, mutsuzluğa yenilmiştir…

Orpheus duyduğu suçluluk ve korkunç mutsuzluk ile bir süre sonra hiçbir şeyi göremez olur. Onun kendileriyle ilgilenmemesine kızan Trakyalı Kadınlar, Tanrıçalar ve Periler bir gün ona saldırır ve vücudunu ele geçirmeye çalışırlar. Onların olağanüstü gücüne yenik düşen Orpheus, kanlar içinde kalır ve kendini onlara teslim eder…

***

Hades, Eurydike’yi gerçekten de Orpheus’a iade edecek miydi bilemeyiz elbette. Ama bu hüzünlü aşk hikayesinde mutlu olan tek varlığın Hades olduğu ve bir kez daha haklı çıktığı da bir gerçek değil mi?!!

 ♠️♠️♠️…Vee Antonio…

Karısı Pilar ve oğlu Juan ile yaşayan, öfkesini, kibrini, dengesizliğini, başarısızlığını, sabırsızlığını şiddetin ardına gizleyen bir adamdır. Yeryüzündeymiş gibi görünen ama aslında Yeraltında yaşayan canlı bir ruhtur, anlayacağınız…

Pilar, onun için yerüstü demek, gün ışığı demektir. Bir anlamda Orpheus’un hiçbir şeyi görmeyen/görmek istemeyen ama aynı zamanda kör ol(A)mayan, gözleridir Pilar, Antonio için. Hem içindeki şiddeti tetikleyen namlu hem de vazgeçemeyeceği kadar derin bir aşktır. Ne zaman bir başarısızlıkla ya da canını sıkan bir şeyle karşılaşsa acısını çıkardığı bir hedef tahtasıdır aynı zamanda…

Evlilikleri boyunca defalarca incitir, döver karısını. Zira kadın doğru düzgün bir iş bulmuş, çalışmaya başlamış ve güzelleşmiştir!!!

Özgüveni yerine gelen ve delice kocasına âşık olan kadın, önceleri çektiği işkencelere dayandıysa da bir süre sonra pes eder. Bir Kış gecesi oğlunu da yanına alarak, adamı terk eder. İçindeki ses ve derin aşk, kulağına sürekli olarak yalvaran, yakaran ve her şiddet gösterisinden sonra af dileyen kocasının sesini ve yakarışlarını fısıldasa da kararı yeraltında Antonio’suz kalmak ve karanlıklarda boğulmak olur…

Bir gün…

Gözlerimi de al… Seni görmeyeyim artık!” Pilar’ın bir repliği…
 
Orpheus ve Antonio; her ikisi de eşlerini ÇOK seven, aşık birer adamdı oysa…

Kontrol edemedikleri öfkeleri, kıskançlıkları ve kibirleri ile dipsiz, kör kuyulara ve sonsuz bir şiddete mahkûm oldular. Sadece kendilerini harcamakla da kalmadılar, âşık oldukları kadınları da karanlıkta ve yine sonu gelmeyecek olan bir şiddete hapsettiler.

♠️♠️♠️ SON SÖZ ♠️♠️♠️

 🗣️🗣️🗣️Şiddet; sadece kaba kuvvetle uygulanmaz!
🗣️🗣️🗣️Şiddet; acizliktir , yok edicidir !
🗣️🗣️🗣️Şiddet; kadınlara, çocuklara, yaşlılara, hayvanlara hatta doğaya bile uygulandığında affı olmamalıdır ve şiddet gösteren kişiye sert yaptırımlar uygulanmalıdır.
🗣️🗣️🗣️ŞİDDET ;VAHŞETTİR!
 
Şefkatle ve  Sevgiylekalın…💖💖💖🙂

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Orpheus ve Antonio

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir