KapAn
  1. Anasayfa
  2. Deneme

KapAn

Yazan: Çapahan Enderin

0

KapAn

Duran arabalarla kalabalık sokaktayız, kaldırım kenarlarında. Kışlatıyor güneş. Kaşınıyorum boyuna. Toza – kuma daima teyakkuzdadır bünyem. Kaşınıyorum kışır kışır… Bir yandan tutabilme çabası seni… Tutunabilme heyecanı sana… Soluk soluğayım, inan… Çöp batasıca gözünün önündeyim… Görüyorsun… Gavurluk etme… Dur. Konuşalım. Anlat. Of… Gitme yine işte… Kara batıyorsun… Karabatak… Gündüz gözüyle açık kapılı dükkânlar. Sanki akıp giden bir hayat var ama herkes nerede? Bilemiyoruz. Umursayamayacak kadar da meşgulüz. Tıknefes halimle; bir vitrin camlarına tosluyorum, bir de araba kapılarına… Tutup durdurmaya çalışırken seni…

Ne vakit tam dokunmaya çalışır gibi olsam; silikleşir gibi kaybolup az ötede belirginleşiyorsun. Soluk soluğa kaldım -görüyorsun- utanmazca kaçıyorsun. Peşinden koşmaya takatim çok az. Bunu niye yapıyorsun? Söyle… Bir kelime olsun söyle… Zerre kadar ses yok rüzgârın ve rüzgârınınkinin dışında. Belki de sen olmaktan çoktan çıktın, aklım oldun doğrudan. Her bir adımıma karşılık beş adım kaçan… Kafatasımdan… Aklım olduğun için belki… Hoşuna geliyor aciz halim… Tadı kaçmış bir çikletmişim gibi çiğneyip çiğneyip tükürüyorsun beni… Farkında değilsin… Oysa sen beni sakin severdin. Gerçi… Ben öyle görürdüm… Bunun da farkında değildin çünkü… Yetişemiyorum hızına… Dur… Öleceğim tıkanıp… Kaldıramıyordun yüklerini… Seni inandırmaya çalışırken, ben, gelen her zorluğun bir anlamı, bir faydası olduğuna; ben, ne haldeydim, farkında değildin. Ve bu farkındalık benim için cılız bir beklentiden ibaretti. Varabilseydin farkına, büyük ikramiye çıkmış tesiri yaratabilirdi. Beklentimin cılızlığı da piyango bileti satın alan o büyük güruhun içinde olmakla eşdeğerdi ancak… Öyle ya da böyle, çöpe atılacak bir bilet. Amortisiz. Sen böyle bir belirip bir yok oldukça, kaşınıyorum kışır kışır. Daha uzağa gittin şimdi, duruyorsun. Lütfen bu son olsun. Varabileyim yanı…………..nnnaaaaaaaaaaaaaaa…….

 ————————

Gözlerim açıldı. Ağrımayan tek bir yerim yok. Sana yaklaşabilme çabamı keyifle izledin. Sadece sendeydi odağım. Önümdeki rögar çukurunu gördün, bana göstertmedin. Mutlusundur herhalde. Kim bilir kimlere sattın beni. Kırgın değilim. Seni kendime ben var etmiştim. Gözlerim açıldı mı? Emin değilim. Çukurundan düş’müş olmalıyım fakat zerre kadar ışık yok. Toza – kuma daima teyakkuzdadır bünyem. Tırnak içlerime giriyorlar şimdi kaşındıkça kışır kışır. Sessizliğin sesi, çok rahatsızlık veriyor. Umarım tatbik etmek zorunda kalmazsın. Ağrımayan tek bir yerim yok. Düşmedimse, sağlam dayak yemiş olmalıyım. Başka bir izahat mümkün değil. Kim bilir kimlere sattın beni… Kızgın değilim. Boş konuşan insanlarla kalabalık sokaktaydık, bir kuyumcu vitrininin önünde… Vazgeçirmiştim seni kendi canına kıymak fikrinden. “Anlam’ı biz yaratıyoruz” demiştim sana… “Kendi kendimize”, atfederek sağa sola, bonkörce. “Tahammül” ve “Tekâmül” bir yerlerden, bir ya da birkaç şekilde dokunabilen kelimelerdi birbirlerine. Ben “Tekâmül” gibi görmüştüm seni (gözlerim açıldı mı? Emin değilim), senin için “Tahammül” olabilmiştim ancak… “Her şey, öyle ya da böyle, kendi yoluna girecek.” dediğimde, inanmakta çok diretmiştin. Zamanla nasıl anlamlandırılabileceğini keşfetmiştik beraber, anlamsız şeylerin. Ben bir defa daha keşfetmiştim. Seninki ilkti, keşfin… Sonra yol belirmeye başladıkça, kim bilir kimlere sattın beni… Dargın değilim. Buradan bir çıkış varsa bile, anlamsız. Şimdi kendimi yok etmeme yarayabilecek bir alet edevat bulabilsem, tereddüt etmem. Biliyorum ki ötesi var. Tamamlayabildiğimce tamamladım bu ömrü. Bu erdiğim kemalden sayılamaz belki… Fakat yine de kavrattın bana… Anlamı atfederken, ziyandan mantık yordamıyla kaçınmayı, kavrattın. Bu ömürde bir işe yaramasına ihtimal kalmadı belki… Fakat yine de kazıdın bilincime. Bana bedenimden çok daha sadık olan bilincime, nakış gibi işledin şıkır şıkır… Bu zaman, nasıl aktı ellerimin altından bu şekil, kum gibi bir avuç, bilemiyorum. Düşmüş müydüm gerçekten, peşinden iteklenirken yoksa düş müydün tamamen… Bilemiyorum… Düşürmeye nazaran, anlatsaydın, bilebilirdim. Tutunabilseydim, elinden – kolundan, sevinebilirdim. Kim bilir kimlere sattın beni… Anlatabilirdin… Şimdi, gelecek hiçbir ömürde karşılaşalım istemiyorum. Her şey sona ermek üzere ve o zaman geldiğinde, beni ayakta tutabilecek tek şey, “ben” oluyorum. “Ben” yani… Biriktirebildiklerim… Kışlatıyor beni sattıklarından arta kalanlarla tepene diktiğin güneş ve “ben” görüyorum ki; yeni bir güneşe doğru uçuyorum, yeni bir güneş daha olmak için.

KapAn

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. KapAn

KapAn

İlginizi Çekebilir
Selen’e

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir