Elma Çöpü
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Elma Çöpü

0

Elma Çöpü

Neyse ki pencere açıktı! Oturduğu yerden doğrulmasına hiç gerek yoktu. Zamanında boşuna mı çalışmıştı o kadar smacı? Pencereden karşı kaldırımda taburesinde oturan, sokakta oyun oynayan çocukları izleyen Nergis teyze görünüyordu. Nergis teyzenin yaz aylarındaki tek eğlencesiydi bu alışkanlığı. Kimsesizdi. Yaşlıydı. Çocukların heyecanlarıyla kendini hâlâ canlı tutmaya çalışıyordu. Tam isabet edemez miydi? Enver bunu düşünmeye bile gerek duymadı. Fikrin aklında oluşmasıyla elma çöpünün Nergis teyzenin kafasına vurup, oradan kucağına düşmesi bir oldu. Nergis teyzenin canı acımıştı. Kafasını kaldırıp yukarıya bakındığında Enver’in pis sırıtışıyla karşılaştı. Pis adamdı Enver. Şaşırmalı mıydı? Çocuk yapmazdı onun yaptığını! Başını önüne çevirirken “Yazık!” dedi kendi kendine Nergis teyze.

Ahmet sokağın köşesindeki tamircide çalışan bir mülteciydi. Savaştan, yoksulluktan, kimsesizlikten kaçmıştı. Akıllı adamdı. Çalışkandı… Resim çizmeyi seviyordu. Hamdi usta dükkânın deposunu ona vermişti. Resim çalışmalarını orada yapıyordu. Onun tek mücadelesi kendini var etmekti. Mahalleli Ahmet’i sevmişti. Ahmet hürmetkâr, vefakâr, hakkaniyetli biriydi. Kapıda müşterisini uğurlarken Nergis teyzenin halini görünce yanına koştu. “İyi misin Nergis teyze?” diye sordu gün geçtikçe geliştirdiği Türkçesiyle. “İyiyim oğlum!” “Çocuklar mı yaptı?” Nergis teyze sessizliğini korurken bakışlarını Enver’in penceresine yöneltmekten alıkoyamadı. Ahmet o zaman anladı. “Yuh be sana!” diye bağırdı Enver’in penceresine doğru. Enver aldırışsız sokağı izliyordu. Farkındaydı Ahmet’in, Nergis Teyze’nin. Bir travma yaşıyordu o da. Çok boş verilmiş bir adamdı Enver. Birkaç zamandır kendi de boş vermişti. Herkes biraz kötüydü nihayetinde. Herkes yere çöp atıyordu. Herkes bir diğerine sataşmak, onu alt etmek için fırsat kolluyordu. Üstelik kimsenin sebebe ihtiyacı yoktu. Keyfi öyle istesin, yeterdi. Ahmet onun bu aldırışsız hallerine çok kızıyordu. Ahmet “Bak ya! Hiç umurunda değil! İn aşağı özür dile yaşlı kadından!” diye bağırmaya devam ediyordu. “Sana ne be!” diye çıkıştı Enver. Ahmet’i hiç sevmiyordu. Ne işi vardı burada? Gidip memleketinde savaşsaydı, yoksulluğuyla orada mücadele etseydi! Kendini var etmenin ne demek olduğunu çoktan unutmuştu Enver. Resme adamıştı varlığını Ahmet. Bütün çıplaklığıyla hayatı resimle anlatma gayretindeydi. Buydu onun savaşı. “İn aşağıya, özür dile kadından!” diye yineleyince, Enver sinirlerine hâkim olamadı. “Seninle mi uğraşacağım be!” diye bağırarak pencereden ayrılıp koltuğuna geri oturdu. Çok geçmedi ki aklına geldi. “Dur bir dersini vereyim senin sersem herif!” diye söylenerek eline telefonu alıp polisi aradı. Biliyordu, kaçak gelmişti buraya Ahmet. Oturum izni yoktu. Ustası Hamdi oturum izni alabilmesi için ona yardım etmeye çalışıyordu ancak şartlar henüz olgunlaşmamıştı. Enver’in polisi aradığından habersiz Ahmet ve Nergis teyze aşağıda konuşuyorlardı. Çocuklar hâlâ sokakta kendi hallerinde oyunlarıyla meşgullerdi. Az bir zaman sonra polisler belirdi sokağın başında. Ahmet durumdan habersiz, kendi kendini ele vermemek için dikkat çekmemeye çalışsa da polisler ona doğru yaklaştıkça başına açılan belayı seziyordu. Enver’in penceresine baktı. Enver yine pis pis sırıtıyordu. Pencereden ayrılıp ciddiyetle polislerin yanına indi. “Kaçak kişi karşınızdadır Memur Bey.” diye Ahmet’i işaret etti. Nergis teyze şiddetle ayağa kalkıp Enver’i yalanlamaya çalışsa bile işe yaramadı. “Belgelerini göster!” diyordu polis. Ahmet susuyordu. Ardına bakmadan koşarak uzaklaşsa oradan… Bu neye çare olacaktı? Yaşlı kadın ısrarla Ahmet’i savunuyordu. “Enver…” dedi. Elindeki elma çöpünü göstererek “Asıl suçlu o! Bu çöpü o attı kafama yukarıdan…” “Nereden bilelim teyze? Kendin yedin, çöpünü de elinde tutuyorsan ne olacak?” “Var mı başka şahidin?” “Var işte, Ahmet şahittir. Özür dile dedi Enver’e. Başka bir şey demedi bile…” Enver “Bu kaçaktan şikâyetçiyim!” diye sayıklıyordu sadece. “Ben asıl Enver’den şikâyetçiyim!” diyordu Nergis teyze. Ahmet “İsterseniz ustama sorun, onu çağıralım, anlayacaksınız…” diye kendini savunmaya çalışıyordu. Nafile! Sesler birbirine karışmıştı. Sıkılmıştı artık iki polis. “Hadi, herkes araca!” diyerek kollarından tutup üçünü de karakola götürdüler. Yazılı ifade vereceklerdi. Verdiler.

Önce Nergis teyzeyi bıraktılar. Dışarı çıkınca hemen gitmedi. “Ahmet de çıksın, birlikte döneriz eve!” diye geçirmişti içinden. Biraz sonra Enver’i bıraktılar. Nergis teyze hiç aldırış etmedi Enver’e. O da onu umursamadı zaten! Göğe bakıp derin bir nefes alıp vermesinin ardından evinin yolunu tuttu. Ardından kaç saat bekledi Nergis teyze! Ahmet’ten bir haber yoktu. Derken ifadelerini alan polisi gördü kapıda. Ahmet’i sorunca “Bekleme teyze!” dedi polis. “O daha gelmez, gelemez!” Nergis teyzenin bakışları boşluğa düşmüştü. Bir şey! Tam o an bir şey, üst kattaki pencerelerden birinden olacak, Nergis teyzenin bakışlarının donduğu boşluğa düştü. Neydi o? Nergis teyze dikkatini toplayıp tekrar baktığında pencereden atılanın bir yarım elma çöpü olduğunu görmüştü. Aklı şaşmış, kalbi acımıştı. Bir yukarı pencereye baktı, bir önünde uzanan yola… Bir pencereye, bir yola… Sonra usulca yol aldı.

Yazarın (eceeskiköy) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Elma Çöpü

Yazar-Çevirmen Fransızca Öğretmeni

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Öykü: Saksağan

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir