Eleştiri
0

Eleştiri

Karbon kâğıdından çıkmışçasına birbirine benzeyen, daha doğrusu benzemeye çalışan günümüz jenerasyonu eleştirisidir bu yazı. Öncelikle söylemek gerekir ki Freud, Marx, Hegel, Kant ve birçok bilim insanı ve teorisyen, insanların bir araya gelerek oluşturdukları toplum düzenlerinde sınıflaşma, birbirine benzeme ve sosyalleşme olgusunu incelemiş, bireyden sosyal toplum sürecine katılma zorunluluğunda olan insanlığın eş değer ve paydalarda benzeşerek daha sıkı bağlar geliştirdikleri tespitinde bulunmuşlardır. Avcı toplayıcı ve gezgin süreçten, yerleşik, savunma, üretim ve benzeri ihtiyaçlardan bir arada yaşama sürecine geçen insanlığın bu bağı kuvvetlendirmek adına sosyal ortak paydalarda birleşmesi doğaldır.

Bu kadar bilimsel dayanağa oturtma çabasını bir kenara bırakıp, Ebeveyn bakış açısı ile “Zamane gençliği” formatında eğlenceli eleştiriler yapmaya başlayalım artık. Aynı tişört, aynı marka ayakkabı, aynı saç sakal modeli, aynı görünüş ve hatta aynı düşünüşün gençler arasında bu kadar yaygın olmasının sebeplerini inceleyelim. 90’lar sonrası Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Amerikan kapitalizmi ve popüler kültürü savaşı kazanmış, sinema, televizyon ve yeni yeni şekillenen internet küresel ağı gibi unsurlarla birçok ülkeye nüfus etme şansı yakalamıştır. “Amerikan Dream” dedikleri Amerikan Rüyası; zenginliğin gücünü, kıyafet ve yaşam tarzlarını yücelterek, bir gün siz de böyle olabilirsiniz vaatleri ile örnek modeller oluşturup kendi ekonomik pazarını yaratmıştır. Sistemin bir parçası olarak fırsatlardan yararlanabilir isen lüks arabalar, güzel kız ve yakışıklı erkekler, lüks malikânelere yani kendi oluşturdukları mutluluk reçetelerine ulaşılabileceği ve bu olgunun insanın esas hedefi olması gerektiği popüler düşüncesi zihin altyapılarına işlenmiştir. 60’lardan başlayıp 90’lara kadar süren siyasi ve ideolojik kavgalar artık bitmiş, sosyalizim ve komünizm gibi toplumsalcılığı savunan ideolojiler geride bırakılarak bireyselcilik ön plana çıkarılmıştır. Machiavellinin “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır!” sözünü kanıtlar şekilde; ne pahasına olursa olsun sivrilmek, bireysel sistemin refahından faydalanma düşüncesi hâkim olmuştur. Benmerkezciliğin esas olduğu bu sistem, reklamlarda görünen ürün ve yaşantıya sahip olmanın insanı mutlu kılacağı fikrini aşılamıştır. Talebe göre arz gerçekleştiren üreticiler artık talebi de belirler olmuştur. Komşunuzun yeni arabası çok güzel siz de almalısınız, arkadaşınızın yeni telefonu çok özellikli siz de mutlaka edinmelisiniz, şu kıyafeti giyerseniz refah içinde yaşayan beğendiğiniz şu ünlü kadar beğenilirsiniz ve benzeri empozeler, tüketim çağını ateşlemiştir. Bu olgu zamanla bizlere sunulan tüketim nesnelerinin alınmaması halinde yine bizleri eksik ve mutsuz hissettirme yanılgısına katar ne yazık ki sürüklemiştir. Entelektüel bilgi edinme gerekliliğinin kenara bırakıldığı bu süreçte; herkes tarafından beğenilmek, takdir görmenin yine popüler yaşamın unsurları ile gerçekleşeceği vurgusu oluşturulmuştur. Toplumda yalnızlaşan insan, kendini kabul ettirmek ve o toplumun bir parçası olmak adına bu tüketim çılgınlığına dâhil olmuştur.

Bu süreçte internet global ağının yaygınlaşması ile görsel ve yazılı medya unsurları üzerinden tek tip ve tüketici olan birey yetiştirme çabası gelişerek 2000’ler sonrası zirveye ulaşmıştır. Öteki ve dışlanmış olmak istemeyen insanoğlu, moda kavramı ile sektör pazarına hizmet eden tüketim nesnelerine sığınmıştır. Popüler ve beğenilen olma arzusu genç libidolarla birleştiğinde birbirinin aynısı görünen, aynı düşünen, aynı konuşan ve yaşamaya çalışan gençliğe rol modeli oluşturmuştur. Örnekleme yapmak gerekirse “İphone insanı zengin gösterir.” “Kahve Starbucks’ta içilir.” “BMW’ye binersen seni kızlar beğenir.” benzeri genellemelerle, duygu düşünce ve karakteristik gelişimini gerçekleştirmemiş yönlendirilmeye açık gençlik bir pazar haline getirilmiştir. Siyasi duruş, entelektüel birikim, araştırma, bilgi edinme, sorgulama yetisine yönlendirmesi gereken eğitim sistemi ve hatta aileler de bu sistem kuralları içerisinde yer almış, isteyerek ya da istemeden de olsa destek olmuşlardır.

80’li – 90’lı yıllarda gençliğini geçirmiş bir birey olarak gözlemlediğim farklılıkları, konunun daha iyi anlaşılması adına dile getirmek istiyorum. Sürecin nasıl geliştiğine dair olumlu bir örnek olur sanırım. 80’li yıllarda devlet tekelinde olan televizyon kültürü, Türkiye’de sinemanın tamamen erotik filim tekeline girmesi ile baskınlığını artırdığı yıllardır. Sovyet bloğunun Glastnost ve Perestroika ile açılımlar sergilediği, bir bakıma blok ülke ve vatandaşlarını kontrollü ve yumuşatılmış kapitalizm ile tanıştırdığı yıllardır. Amerikan sineması dünya genelinde hâkimiyetini gerçekleştirmiş, batı tarzı yaşamın göreceli güzelliklerini sunarak beğeni ve hayranlığını artırmıştı. Eğlence, seks, lüks yaşama kavuşma gerekliliği, 60’larda dünya genelinde gelişen sivil direniş, özgürlük ve anarşizm akımlarını, siyasi düşünce savunularını geride bırakmıştır. Sunulan eğlence kültürünün en önemli unsuru olan tüketim gerekliliği, bizim ülkemizin de ana hedefi haline gelmiştir. 80 darbesi ile siyasi kargaşa, ölüm ve çatışmaları geride bırakan Türkiye, bu travmayı sunulan eğlence ve tüketim anlayışı ile geride bırakmak istemiştir. Dünyadan daha bihaber olmaya başlayan Türkiye, popüler kültür beğenilerine sahip çıkmaya başlamış ve hatta özümsemiştir. 90’lı yıllarda gelişen Türkiye siyasetinde Turgut Özal’ın, ithalat sınır ve yasaklarını kaldırması ile bu süreç tamamlanmış görünmektedir. Özel kanalların yayına başlaması, Amerikan tarzı yayınlar ve eğlencelerle insanları tanıştırması ile müzik, sanat, eğitim gibi unsurlar dönemin ruhuna hitap eder hale gelmiştir. Avrupa’da yaşayan vatandaşların Türkiye ziyaretlerinde gördükleri ve özendikleri ürünlerle (nesscafe, corn fleks vb.) tanışan insanlar, ithal otolar, teknoloji gereçleri ile tüketim zincirine dâhil olmuşlardır. Ekonomik imkânları olmayan orta gelirli aileler bu tüketim ürünlerine ulaşmak, merkezinde yer almak için kazançlarının çoğunu harcamış, bankacılık ve finans kuruluşları ekonomiye yön verir hale gelmiştir. Üretim ve sanayi altyapısı yetersiz olan Türkiye, ithalat rakamları arttıkça, tamamen dışa bağımlı hale gelmiştir. Televizyonlarda yer alan çeşitli müzik kanallarında izlenilen batılı tarzdaki görsel müzik ve eğlence, gelenekçi toplum yapısını bozarak özellikle gençler arasında farklılaşma yaratmıştır. Batılı müziğin ve kültürün yaygınlaştığı bu dönemde, yabancı müzik guruplarının tişörtleri ile gezen, aynı onlar gibi görünmek isteyen bir yapı şekillenmiştir. Görsel medya ve iletişim ağının gelişmesi ile bu hissiyat çok geniş toplum kesimlerine yayılabilmiştir. 90’ların ortalarında başlayan İnternet ağı gelişimi, bu saydığımız kültür empozesini doruğa çıkarmış, başka ülkelerle, başka toplumlarla kolay şekilde iletişime geçen özellikle genç gurubun yaşantı şekilleri bu doğrultuda şekillenmiştir. Yine bu kuşağın günümüz çocukları da bu yaşantıyı devam ettirmektedirler.

2000’ler sonrası gelişen sosyal paylaşım platformları ve yaygınlaşan internet ağı, insanların bireysel olarak kendilerini ifade edebildikleri ve geniş kitlelere seslerini duyurabildikleri mecralar haline gelmiştir. Teknolojinin gelişimi ile internetin cep telefonlarına kadar ulaşması, insanları bağ halinde her an aktif katılımcı olabilecekleri bireyler haline dönüştürmüştür. Müzik, sanat ve benzeri beğeniler kişi inisiyatif ve beğenileri ile değil, genel toplum trendlerine uygun seçilmeye başlamıştır. En çok beğenilen videolar, insanlar, müzik ve kültür paylaşımları artık jenerasyonlara yön vermektedir. Yine aynı bağlamda oluşturulacak eserlerin sanat ya da benzeri kaygılarla değil, izlenme ya da dinlenme sayılarına yönelik yapılmaya başlandığı görülmektedir. Sistem kendi kültürünü yaratmış ve beslemektedir.

Tek tipliliği tüketim ve üretim zincirinde zaruri gören bu sistem günümüzde de en etkin şekilde devam etmekte olup 70, 80 ve 90’lar manüpülatif gençliğinin çocukları aynı şekilde düşünmeye ve yaşamaya devam etmektelerdir.

Eleştiri

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Eleştiri

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir