-Dert Notları-
  1. Anasayfa
  2. Anı

Dert Notları

Yazan: mdemir

0

-Dert Notları-


“Tekirdağ Değirmenaltı Sahili”

1.dert not: “sevdası taze olanın kaybı da tazedir”

değerli arkadaşım şarapçı Ökkeş abi demişti en son gördüğümde:
“40 gün yas tutulur da 40 yıl yas tutulmaz. Kendinize eziyet etmeyin abicim.”

öyle şatafatlı sözleri seçmekten vazgeçip biraz da içimdeki hisleri imgelerin yoğunluğuna boğmadan anlatmaya çalışsam, ki becermeye takat bulabilecek miyim görüşürüz.

bu defa şiir yazmaya gelmedim dostlar,
romantik meşreplerde takılmaya, iyi şeyler söylemeye, sizleri mutlu etmeye de gelmedim.
iyi haberlerim yok maalesef olsa da söylemezdim. insanoğlu doyumsuzdur, iyi şeyler dinlemeyi sevmez, kötü şeyleri dinlemeyi de sevmez. insanoğlu genel olarak dinlemeyi sevmez.

ara sıra ortalıklardan kaybolup bir şeyler deniyorum;
ölmüş olsaydım ne olurdu,
arkamdan yas tutan olur muydu,
ya da benim ölümümü hatırlayan birisi,
nasıl ölmek isterdim;
boğularak mı? yanarak mı? bıçaklanarak mı?
ya da bir enkazın altında paramparça olarak mı?
nasıl ölmek istediğimi, neden ölmek istediğimi soruyorum kendime.
cevap veremiyorum, seçemiyorum
seçilecek şeyler gibi gelmiyor bana.

2.dert not: çok okuyup bendir çalan sufi bir abimin söylemek istediği gibi:
“ölümü anlatmak isterdim sizlere eğer yaşıyor olsaydım.”

aslında çok da yabancı olmadığımız bir ahvalin bahsiyle iç içeyiz. her gün ortalama 8 saat ölüp dirildiğimizi düşünürsek babacan yoldaşların: “biz daha ölmedik kardeşim” demeye yüzü kalmamıştır zannediyorum.

ölüm birçoklarının hatırlamaya korktuğu ama benim bir türlü aklımdan çıkaramadığım bir konu maalesef, her gün onlarca vaka görüp ölümle bu kadar iç içe yaşayan bir adamın bu meseleyi bu kadar kafaya takmaması da ayrıca şaşılacak bir konu olurdu zaten.

(konuyu fazla dağıtmadan -parçalı bulutlu konuşmayı çok severim- asıl meseleye dönelim
-yüksek müsaadenizle
-müsaade sizin
-müsaade bizim)

3.dert not: “ölenler biz arkalarından konuşalım diye öldüler”

yine Tekirdağ sahilinin adamı uçuracak o rüzgarında dolaşırken iki kayalık arasına sokulup ancak yakabildiğim âdi tütünden sarma sigaramdan uzunca bir nefes çekivermiştim yolların ziftinden hallice ciğerlerime. (yalan söylüyorum (ürün yerleştirme) camel soft içiyorum böyle diyince daha havalı oluyor) -ufak bir sigara molası-
birkaç biranın hafif sarhoşluğuyla beraber vücudum hepten epinefrin salınımını yitirmiş ben yine soluyan bir cesede dönüşmüştüm.

ayaklarımdan başlayıp usulca tüm uzuvlarıma yayılan karıncalanmalar,
kalbimin atışını duyan gözbebeklerim,
buz gibi lodos,
birkaç sokak köpeği,
bir de dalgaların çığlıklarıyla baş başa kaldığımda
saçları kızılların en güzeli
gülüşü ciğerimi pare pare eden kadını anmadan ölemezdim tabi ki.
bu sefer tamamdık galiba ölüyorduk.

artık yolunu gözlediğim en çok arzuladığım hisse de her nefesimde adını andığım gökyüzlü kadına da kavuşacaktım. bu nasıl ölümdü abi, hiç böyle planlamamıştım birileri görecekti. halbuki ben kimselerin olmadığı bir yerde sessiz sedasız ölmeliydim.(ölüm planlanabilir bir şey mi olacaktı?) lakin bunları yazıyorsam demek ki bir şeyler ters gitmiş demektir ya da doğru. o buz gibi havada beni sahilin kıyısından çekip alan sımsıcak bir hatıra olmuştu sadece.

bana ölümü en çok arzulatan o anılar şimdi beni hayata bağlayan tek şey olmuştu ve ben bunu daha az önce fark etmiştim. ona sarılamadığım her gün, onunla geçirmediğim her saniyeye ettiğim lanetler şimdi beni bu dünyaya bağlıyordu.

tek bir şeyin umuduyla;
onun gerçekleştirmeye gücünün yetmediği hayalleri benim gerçekleştirmek için artık gücüm vardı.

4.dert not:
“her şeyleri kaldırabileceğini düşünen bu aciz beden sensizliği tahayyül dahi edememişti meğer
hâlâ miski mazinin şeytanlar gibi direğinde burnumun”

bu nasıl acı canımın ardı
derimi parçalıyor demirden tırnaklarıyla
çekip çekip tırnaklarımı ateşten kerpetenlerle
gözlerime dolduruyor kızgın közleri
cehennemleri soluyorum her nefesimde
vurup yüreğimi buzdan zincirlere
eriyorum eriyorum

daha dur,
bir başına rüzgara kapılıp uçan bir yaprak misali kah oraya kah buraya çatacaktın
her sokağı benim hatıramla dolaşacak
her yıkık döküğü benim ruhumda onaracaktın
daha yaşatacaktın benim adımı
daha dur
daha vaktin var
daha vaktimiz var
yaşa ki yaşayalım

sanırım hâlâ biraz vaktimiz var dostlar gerçekleşmemiş olanları gerçekleştirmek,
bir çocuğu güldürmek,
bir bahçeyi çiçeklendirmek,
bir garibi doyurmak,
sevmek sevilmek için
en azından bir fırsatımız hâlâ var.

(uzun yaşam tavsiyeleri:
1-hayatı değil ölümü sevin, bir türlü ölemiyorsunuz
bitti bu kadar. )

5.dert not:
– ökkeş abi
-he babasultan
-hiç aha ölüyorum bu sefer dediğin oldu mu abi?
-oldu oldu
-nasıldı?
-ne bilim
(uzunca bir iç çektikten sonra
şarabını kafaya dikip ateşe doğru fısıldayarak
o muhteşem sözleri söyledi)
“ölmek manyak bir şey yav”

hayat kısa
artık kuşlar değil tayyareler uçuyor
dedik ya:
ölümü anlatmak isterdim sizlere yaşıyor olsaydım
sadece şunu biliyorum,
ölen hep başkası olmayacak.
kendinize, sevdiklerinize ve muhtaçlara iyi bakın.
ee ne de olsa
öbür taraf bu”

ayrıca bakınız:
-ökkeş abi evsiz değil dostlar. kendisinin maşallah hali vakti iyidir sadece gariban takılmayı seviyor.
-büyük harflerden nefret ediyorum.
-şiir yazmayacağım demiştim ama yazmış bulunduk yine, kusura bakabilirsiniz

 

Sitemizdeki diğer anı yazılarını da okuyabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

– Ders Notları

İlginizi Çekebilir
Uzaktakine Mektuplar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir