Ayn RAND (Alisa Zinovyevna ROSENBAUM)
0

Ayn RAND (Alisa Zinovyevna ROSENBAUM)

‘Ben’ diyen, Hayatın Kaynağı’nı keşfeden ve Yaşamak İsteyen ATLAS, SİLKİNDİ…!

İtiraf etmeliyim zor bir dosya süreci oldu. Alisa’yı sevmeli miyim, yoksa nefret mi etmeliyim -kendisini okuyan pek çok insan gibi-, şu an da bile karar vermiş değilim…! 77 Yıllık yaşamına 4 roman ki sonuncusu neredeyse 1800 sayfa olup, üç cilttir ve henüz bir kaçı dışında dilimize çevrilmeyen, (kendisinin başlattığı ) felsefik akım kitapları sığdırmış bir kadından bahsedeceğim bu dosyada.

 *1905 Yılında Rusya’da doğan Alisa, 9 yaşındayken roman yazarı olmaya karar vermiş.

*1917 Ekim Devrimi Lenin önderliğinde başlar… Bolşevik Devrimi ile ailecek darmadağın olmuşlar ve nihayet 1925 yılında kapağı ABD’ye atmayı başarmış. Tarih ve Felsefe eğitimi var.

*Tam bir Victor Hugo ile Aritoteles fanatiği ve sinema aşığıymış.50 yıl evli kaldığı Frank O’Connor’da Hollywood kökenli bir oyuncu. Kendisi de aynı sektörde çalışan bir senarist olmayı başarmış.(bir -nihayet- de buraya zira adın feci azimli…)

*1950’lerde Joseph McCarthy ki kendisi Cumhuriyetçi Parti Senatörlerindendi, ABD’de Komünist Avı’nı başlattığında sağ koluna Alisa’yı taktı ve ‘205’ler Listesi’ ni birlikte oluşturdular. Listede adı geçen pek çok senarist, oyuncu, kostümcü, yönetmen, yapımcı vs… ekmeğinden olmakla kalmadı yıllar süren işkenceler sonucunda hayatını kaybetti. İdam edilenlerin ise isimlerinin büyük bir kısmı kayıp!!! Yargılama sürecinde kurulan komisyon, dönemin en keskin komünistlerinden Bertolt Brecht’i ifade vermeye çağırdığında, sanatçı bunu reddederek ABD’yi bir daha dönmemek üzere terk etmiştir. Senatörle yaptığı işbirliği Alisa’ya, ‘McCarhty Bülbülü’ unvanını kazandırır.

*Mistisizm (Gizemcilik), Altruizm (Başkalarını düşünerek yaşama), Fundamentalizm (Köktendincilik) ve Kolektif Rus Kültürüne yaşamı boyunca karşı çıkar ve savaş açar. Savaşmak için de en iyi yaptığı şeyi yapar: Kitap yazar! Atası olduğu, Objektivizm (Nesnelcilik ) ile Bireyci Felsefeyi yaygınlaştıracak eserler kaleme alır. Bunu yaparken de Ütopik bir Kapitalizm ve Hugo etkisi midir bilinmez(!!!) ama tanrısal karakterler kurgulamaktan kaçınmaz.

*İlk romanı ‘Yaşamak İstiyorum’, uzun uğraşlardan sonra ancak 1936’da basılır. Romanda anayurdu olan Rusya’daki mevcut rejimin getirdiği zorluklar, insanlardan götürdükleri ve bireysel hakların nasılda insafsızca, kişilerin ellerinden alındığını konu eder. Neredeyse otobiyografik bir romandır. Sosyal hayatta var olabilen rejim insanlarının gün be gün bireyselliklerinin (kişiliklerinin hatta onurlarının) törpülenerek yok olduğunu anlatır. (Tamamını okumadım!)

*İkinci romanı ‘Ben’dir. Nam-ı diğer ‘Ego’ … 1938’de yayınlanmış, bir bilim kurgu romanıdır. İdeal Kapitalizm sosuna batırılmış, distopik kaz ciğeri dönemine başlangıçtır bu eseri. Bir nükleer savaştan sonra ortaya çıkan totaliter bir sistemde yaşayan birinin, sözlüklerden ve toplumsal hayattan silinen ve yeri “BİZ” kelimesi tarafından doldurulan “BEN” kelimesini ve kendisini keşfetmesinin hikayesidir. Bu roman bana göre aynı zamanda yazarın Bireyci Felsefe’yi (çoğu insan Bencillik Felsefesi olarak da adlandırıyor) sindirmeye başladığı yapıttır.(Tamamını okumadım!)

*Üçüncü romanı, ‘Hayatın Kaynağı’nı 1935’de yazmaya başlamasına rağmen 1943’de yayınlatabilmiştir. Objektivist ve bireyci felsefeyi damarlarında hisseden Mimar Howard Roark ile zengin taşocakları sahibi Guy Franco’nun kızı Dominique’in aşkını konu ediyorsa da ilk ideal kapitalist insanını yaratmaya başlar Alisa. Şöyle ki; Roark, mimar olarak kendi dehasına güvenen, yüce ve onurlu bir ruha sahip, aşırı kibirli, kişiye ait tarzın asla kopya edilmemesi gerektiğini savunan, kendi doğrularının peşinden inatla koşan ve bu uğurda aç kalmaya razı, kararlı, tuttuğunu koparan, aşırı zeki, kısa ve öz konuşan genç bir adamdır. Kadın kahraman Dominique ise sıradanın oldukça dışında yaşayan, gelenek ve tabulardan nefret eden, doğrularından asla taviz vermeyen, güzelliğinin ve zekâsının oldukça farkında, dişli, hırslı ve başarılı aristokrat bir kadındır. İki cambazdırlar ve bir gece aynı ipin üzerinde dolaşırlarken, Roark, Doinique’e tecavüz eder. Kız çığlık atabilecekken, atmaz…! Ama Howard’a duyduğu nefret (üstelik onun sanatına da çok hayran) ve inat onu Peter Keating ile evliliğe taşır.

Peter Keating; Roark’ın aykırılıkları ve sıradan olanı kabullenmemesi sonucunda, son sınıftayken atıldığı mimarlık fakültesinden arkadaşı ve sosyalist söylemlerde bulunan, başı sıkıştığında en büyük rakibi Roark’a yalvaracak ve iş-ekmek için eşi olan Dominique’i, medya patronu Gail Wynand’a satacak kadar kişiliksiz bir mimardır.

Gail Wynand için şunu diyebilirim; Howard Roark’ın ticari anlamda çok daha pişmiş halidir. Elde etmek istediği her şey için, kanının son damlasına kadar savaşacak, prensipli, çalışkan, zeki ve net biri. Kitleleri manipüle edebilecek kadar da güçlü bir iş adamı. Dominique’e delice aşık olur ama ne yazık ki Roark ile olan geçmişlerinden haberi yoktur ve onları saf denilecek kadar masum bir şekilde, birbirlerine anlatır. Hayranlıkla….!

Özetle: Peter halk için yapılacak bir proje konusunda Howard’dan yardım ister. Tek şartı vardır Roark’ın: Çizdiği mimari proje asla değiştirilmeyecektir. Ve fakat değişir… Kıyamet kopar tabii… Roark, inşası bitmek üzere olan binayı havaya uçurur. Mahkemece tutuklanır. Ammaa mahkeme salonunda öyle bir konuşma yapar ki; ne bencilliğin erdemine inanmayan kalır, ne de onun yaratıcılığının bir sonu olduğuna inanan. Bu savunmayı yaparken de kendi dürüstlüğünün kendisine olan borcundan bahsederek, doğrularından ve değerlerinden asla taviz vermeden, herkesi en can alıcı noktası olan BEN’den vurmayı başarır ve tabii ki serbest kalır. Dominique’i de sonunda elde etmiştir, gözyaşları ile sarılırlar…!!!

*Dördüncü ve son romanı ‘Atlas Silkindi’ ya da nam-ı diğer ‘Atlas Vazgeçti ‘dir. Alisa’nın ‘magnum opus’, zirve romanıdır.

Öncelikle kısaca Atlas’dan bahsedeyim: Yunan Mitolojisindeki, tanrıların tanrısı Zeus ile savaşmaya karar veren bir grup yarıinsan yarıtanrı devasa boyutlardaki savaşçı Titan’ın komutanıdır, Atlas. İnsanlara ateşi hediye ettiği için cezalandırılan ve (Tanrıların Dağı Olympos’tan ateşi çaldığı için) Olympos’ta ciğerleri kargalara yem edilerek ölüme terkedilen, Prometheus’un da kardeşidir. Titanlar ile Zeus ve diğer tanrılar savaşırlar. Tabii ki tanrılar kazanır. Atlas dışındaki tüm Titanlar Tartaros (yerin altında bulunan ve düşme süresi 100 yıl olan ölüler mezarlığı) ‘a atılırlar. Atlas’ın cezası ise; Dünyanın en batı ucunda ayakta dikilip, gök kubbeyi omuzları üzerinde taşımak ve asla düşürmemektir. Cezanın anlamı, Uranos (Gök) ve Gaia (Yer) yaşayanlarının buluşmasını ilelebet engellemektir. Zira bu buluşmaların meyvesi olarak doğan Titan’lar soylarının kuruması ile cezalandırılmışlardır ve bunu da kendilerinden olan, Atlas yapacaktır. Atlas’ın yükü; insanoğlunun kendi benliğini taşımasıdır aynı zamanda. Sanılanın aksine Atlas, Dünya’yı taşımaz omuzlarında. Taşıdığı gök kubbedir…

Peki ‘Atlas Silkindi’ nedir?

Neden yazılmıştır?

ABD’de entelektüellik çizgisini belirleyen bir roman olmayı nasıl başarmıştır?

Üçlemenin temel dayanağı: İnsan aklının, çalışkanlığının, hırsının, başarısının, azminin ve bireyselliğinin toplumu oluşturan tek ve en önemli inanış olması gerektiğidir. Kısacası yine karşımızda İdeal Kapitalizm vardır…!

‘Who is John Galt?’ Sorusuna yanıt arayıp dururuz roman(lar) boyunca. Bunu yaparken de Taggart Demiryolları’nın sahibesi Dagny Taggart ve Rearden Çelik’in kurşundan dökme, çelikten olma sahibi Henry Rearden bize eşlik eder. Her ikisi de ‘işimi satarım, kendimi değil!’ bakış açısıyla, ticari dehalarını hırsları ile bezemiş, çözüm odaklı çalışan, net, kararlı, dürüst, duygusallıklarından arınmış işkolik patronlardır. Aynı dili konuştuklarından aşık olurlar ve Rearden evli olmasına rağmen birlikte olmaya başlarlar.

Olay örgüsü, içinde bulunduğumuz yıllarda geçer. Bir ülke ekonomisinin can damarı olarak sanayiyi ve sanayicileri gören Ayn Rand, sürekli zenginleştikleri için, Medya dahil sendikalarca bile kıyasıya eleştirilen, ABD’nin önde gelen çetin ceviz sanayici işadamlarını savunmaya karar vermiş, yani savunduğu bireycilik felsefesine göre ‘Gök kubbeyi taşıyanlar bir gün bundan vazgeçerlerse ne olur?’a yanıt aramıştır…

Büyük bankacılar, petrolcüler, kömür madeni sahipleri, sanatçılar, piyanistler, bilim adamları, dahi mühendisler, şirket ceoları, sırayla ve hiç bir haber bırakmaksızın ortadan kayboluverirler. Bunu yaparlarken de arkalarında ne bir mal varlığı bırakırlar ne de bir ipucu. Yakarlar, yırtarlar, atarlar… Herkesi ve her şeyi terk ederler. Geride bıraktıkları tek iz bu fenomen sorudur: John Galt kim?

Devlet dahil tüm toplumca aşağılanan, hor görülen, eleştirilen bu aşırı başarılı idealist insanlar, dağlık bir arazide alırlar soluğu… Günden güne varlığını katlayarak ülke ekonomisini ele geçiren bu büyük adamlar GALT KOVUĞU’nda genel greve girerler ve Dünya’yı kendilerinden mahrum ederler. Bu mahrumiyetin ilk depremi ABD’de yaşanır ve ülkede kaos, ekonomik depremler ve sefalet kol gezmeye başlar. Amerikan toplumu ve ekonomisi çökmüştür. Zira ülkede ‘fırsat eşitliği ilkesi’nden yola çıkarak, 10289 nolu madde ile (Her iş adamının sadece bir adet iş yeri olabilir. Geri kalan tüm hisseler ve haklar devletindir.) yönetmeye çalışan bir Komünist hükümet vardır. Ulusal Bilim Enstitüsü adı altında, kendi müfettişlerini gerekli gördüğü her yere yerleştirerek; zeki, çevik, akıllı, dürüst, ahlaklı, hırslı, başarılı, üretken, çalışkan…. dahi ticari zekaya sahip ideal kapitalistleri inanılmaz baskılara maruz bırakır devlet… E onlar da kaçarlar tabii…! Hatta kendi idealist ülkelerini kurmaya karar vermektir bu kaçışın diğer adı.

Ayn Rand, Atlas Silkindi’de her ne kadar politik kaoslara, ekonomik çıkmazlara değinmeyi ana amaç edinmişse de romanda müzikten mühendisliğe, tıptan cinselliğe, aristokrasiden küçük burjuvalığa hatta ‘bir demiryolu geçidi/köprüsü nasıl yapılır?’a kadar pek çok alt başlığı ayrıntılarıyla okumak mümkün.

İşin ilginç tarafını da eklemeden duramayacağım: Genel greve gidip, Galt Kovuğu’nda koloni halinde yaşamaya başlayan bu kilit adamların/kadınların yaşam tarzına HALK ARASINDA ‘Komün’ deniyordu değil mi?

Hayatın Kaynağı ile başlayan Ayn Rand felsefesi, Atlas Silkindi ile ki yüzlerce sayfada yüzlerce kez yazılmıştır, dikta edilmiştir. Howard Roark’lar o kadar çokturlar ki bu yarıtanrı nitelikli insanların hangisini kendinize idol yapacağınızı şaşırırsınız! Roarkgiller’in ağızlarından çıkan her söz, mahkeme salonlarında yapılan her savunma söylevi destansıyken (Ha bir de çok yakışıklılar namussuzlar!!!), sosyalist davranış ve söylemleri olan yancı kahramanlar ne idüğü belirsiz, kaypak, yalancı, kalleş, çirkef ve iftiracıdırlar (Tabii ki de çirkin ve hımbıllar!!!) … Kısacası başlarına gelen her şeyi hak ederler!

*RAND: ” ‘Seni seviyorum’ diyebilmek için ilk önce ‘BEN’ demeyi bilmek gerekir.”

*RAND: “Hayatım ve hayatıma olan sevgim adına yemin ederim ki, hiçbir zaman bir başkası için yaşamayacağım ve başkasından da benim için yaşamasını istemeyeceğim.”

*RAND: “Haritalanmamış bir ahlaksızlık çölünde her esen rüzgâra göre sallanan çaresiz bir dal gibisiniz! Ne tam kötü olmaya razısınız, ne de yaşamayı seçebiliyorsunuz!”

*RAND: “Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğunu olan, varlığının yegâne amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir.”

*Paul KRUGMAN (Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ABD’li Ekonomist): “On dört yaşında bir kitap kurdunun hayatını değiştirebilecek iki kitap vardır: Yüzüklerin Efendisi ve Atlas Silkindi. İlki, inanılması imkânsız kahramanlarına yönelik yaşam boyu bir takıntıyı körükleyen ve duygusal olarak körelmiş, sosyal olarak sakat kalmış, gerçek dünyayla başa çıkamayan bir yetişkinliğe neden olan çocukça bir fantazyadır… Tabii ki, diğerinde ORKlar vardır.”

Rand’ın eserlerini okurken her şeyin zıddını içinde barındırdığını, sağcı bir anarşist olduğunu, inanılmaz bir simetri takıntısına sahip bu küçücük kadının son 50 yıldır dünyayı etkisi altına alan romanlarını zevkle okuduğumu da şuraya ekleyeyim… ABD’nin yapay entelektüelliğine sonradan olma, ilticacı kapitalist kimliğiyle damgasını vurduğu da koskocaman bir gerçek tabii…

Sevgiyle ve Kitapla kalın…

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Ayn RAND kimdir?

Ayn RAND (Alisa Zinovyevna ROSENBAUM)

İlginizi Çekebilir
Güzel Tatlar Gezegeni

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir