1. Anasayfa
  2. Öykü

Kendimle Baş başa

Yazan: Zeynep K.


0

Kendimle Baş başa

“Perdenin önünde bir kadın vardı. Ben yola baktım, sonra o da kayboldu.” dedi. Biraz daha etrafına bakındı. Kimseyi göremedi. Konuşmaya devam etti. Acaba sen de bazen görünmez olduğunu düşünüyor musun? Yani insanlar sana rağmen, çarpıp geçip özür dilemediklerinde. Bir şey söylediğinde sorduğun şeye değil de başka bir şeye cevap verdiklerinde. Biri el salladığında tam elini kaldıracakken, arkandaki birine kaptırdığını anladığında o yarım gülüşü. Durakta otobüse yaptığın dur işaretini o geç anlayıp çamurunu eteklerine savurduğunda. En iyi bildiğin soruya cevap verecekken, sözlüye bilmediğin yerden kaldırılınca. Bunun gibi daha bir sürü şey sayabilirim sana. “Ben zaten görünmem.” diye karşılık verdi ses. “Görüneni gösteririm, ama görünmem.” O ise bulunduğu yerde bir tur dönerek sıkılgan bakışlarını ne yana fırlattığının bile ayarını yapamadan, memnun bir ifadeyle; “bugün canım konuşmak istemiyor anlaşılan” dedi. Çünkü ne zaman böyle kısa kestirip atmalık cevaplar verse, konuşma aslında orada bitmiştir demek oluyordu. Düşündü sonra, insan hayatındaki her şeye karar veremese de nerede duracağını bilmeliydi. Sevecen bir bakış attı sonra karşısındakine. Nerede duracağını bilmişti ona göre. “İnsan” dedi sonra “Takdir etmeyi bilmeli. Kendini sevsin veya sevmesin yiğidin hakkı ölmeden verilmeli”. Daha fazla dayanamayan iç sesi “iyice zıvanadan çıktın, kalk git evine sana ne insanlıktan? Sen kendinle yükümlüsün. Değiştiremeyeceğin şeyler üzerinde yargı beyan etmen sana hiçbir şey kazandırmaz” dediğinde bu kez kendine delici bir bakış attı.

“Ne ara böyle oldun sen? ‘ben’ demeyi ne zaman öğrendin? Bu suçu ne zaman nerede işledin! Kalk gidiyoruz teslim olacağız”. diye yüksek sesle bağırıyor, gölgesi ile amansız bir çekişme içinde; belki itiraf edersek cezada indirim bile alırız. “Yürü diyorum kalksana” diyordu ki. Tam bu esnada yeni sesler çalındı kulağına; “İnsanı harekete geçiren iki güdü vardır. Bunlardan biri korku, diğeri vicdandır. Genele vurulduğunda başka seçenekler de çıkar tabi. İçlerinde en önemlileri bunlardır. Biri devrede olursa anlık karar vermeler çıkar karşına. Eğer biri devrede değilse ömür boyu başının etini yemeye nur topu gibi bir aday yetiştirdiğindendir”.  Cebinden çıkardığı ellerini yargıcın yakasına yapıştırmak istercesine bir hamleyle kalktı yerinden “Sen ne biçim yargıçsın!” diye çıkıştı ona. “Beni sen var ettiğine göre, hamuruma fazla suyu katıp cıvıtan da sen olmalısın” dedi yargıç alaylı bir gülüşle.

Alay eden yargılayan insanlardan nasıl hoşlanmayıp, onları bir kaşık suda boğmak istediğini anımsadı. Bir adım geri attı sonra. Yüzünü utançla elleriyle kapatıp telaşla; “Amanın bu adam beni duyabiliyor” dedi. “Ya ağzımdan kaçırdıysam düşünce suçlarımı, nasıl açıklarım?” İşte korkusu devreye girmişti. Üzerindeki açık mavi gömleği terden sırılsıklam olduğu gibi koyulaşmaya başlamıştı. Bu esnada sanık koltuğuna oturan vicdanı da fırsat kolluyordu. Göz ucuyla ona doğru baktı bir an. Fakat oyalanmamalıydı hemen toparlanmalıydı. Tam bu esnada kollarından yakaladılar onu. Biri sağ elini sol elinin üzerine arkadan kelepçeledi. Ne yapsa kurtulamıyordu. “Bir dakika diyorum size beni dinlemelisiniz. Lütfen dinleyin beni. Bakın açıklayabilirim. Sayın yargıç lütfen dinleyin!” Arkasından sırtına doğru hissettiği sert darbenin etkisiyle yere kapaklandığında, hatta yüzünü yere sürtüp yanağında oluşan tozu kire aldırmadan konuşmaya devam etmek istiyor ama sanki biri başını yere daha sıkı bastırıyordu. Bir “ahhhh” bile diyememişti tüm bunlar olurken. Sonra yargıcın sesi duyuldu. “Bırakın ne istiyorsa söylesin”. Bu kez yerden kalkmasına yardım ettiler. Söz sırası yargıçtaydı yine; “Bana tüm içtenliğinle doğruları yalnızca doğruları söyleyeceğine yemin eder misin?”

Alaycı bir gülüş atmak geldi içinden. Sonra neden içimde kalsın ki deyip söze gülerek başladı. “ komik olmayın sayın yargıç az önce bana söz hakkı bile tanımadınız. Ben vicdanımla savaşırken, siz beylik laflar ettiniz. Sizce de ben size yeterince dürüst davranmadım mı? Yargıç elindeki tokmağı sertçe kürsüye vurarak; “benden söz isteyerek küstahça konuşmak mı derdin be adam sırf bu sözlerden ötürü başını vurdursam ne halt edeceksin. “Hiçbir şey” diyebildi. Omuzlarını silkerek “zaten bir hiçtim hiçliğe giderim. Fakat sayın yargıç son bir şey söylemek istiyorum. Ancak söyleyeceklerimin ne kadarını anlayacağınız konusunda emin değilim. Evet, ben yaptım. Çelişkilerimi aynı derede iki kez yıkadım. Bunun için pişman değilim. Beni bunun için yargılamak istiyorsanız; İşte bu ellerle yaptım. Hayat çizgim kısadır benim. Havalanana kadar bir güvercin, bir kelebek camdan içeri süzülene kadar”…

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Kendimle Baş başa

Kendimle Baş başa

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir