Bayan Z’ye Dair
  1. Anasayfa
  2. Konuklarımız

Bayan Z’ye Dair

Yazan: Bayan Z

2

Bayan Z’ye Dair

İçler Dışlar Çarpımı:

Araya hatırlı biri girmese yazacağım yoktu ya içimden bir ses; yazmak kim, sen kim diyor.  Destur! Bir had bil, sen kimsin ki; yazıyorum, çiziyorum diyeceksin bre zındık!

Ustalara saygım sonsuz eyvallah…

Ama diğer tarafım da, hayal kurmaktan öyle mutlu ki. Bazen ansızın çağıldar içimden, ben bile şaşarım yazdığıma. Sakalım olsa sıvazlar, az önce içime çektiğim piponun dumanını savururken; vay be fena da değilmiş ha derim, karşısına geçip eleştirmen koltuğundan. Kendini beğenmiş sen de! Hemen de havaya girerim böyle… Sürüyle imha ettiğim iç geçirmelerini, öfkeleri, haykırışları, yaraları,  bereleri saymaz isek; birkaç ‘hadi bir şeyler yaz’ dürtmesi yazım da olmadı değil. E bu sebep gördüğünüz üzere buradayım.

Amacım; ne ahkâm kesmek bilgiçlikle, ne iç karartmak hüzünle, ne de suya sabuna dokunmayan genişlikte yazılar yazmak. Benim gözlerimden görünen, kafamda harmanlanan dünyamı sizlere aktarmaya çabalamaktır niyetim. Niyet ettim, niyet eyledim…

Orta Yaş Buhranı: 

Yaşım ortaya doğru hızla seyrediyorken, yaşıtlarımdan geri kalmayıp, bir aman ha hayat kaçıyor yaşlanıyoruz telaşından geri kalmadım çok şükür. E ne halt ettin diye sorarlar adama yarıya getirdiğin koca hayatında… Ne acıdır ki; eğitim, çalışma, kariyer, çocuk ve uykuda geçen zamanı üst üste topladığımda kendimle ilgili çok az şey kalıyor geriye. Oysa bunları yaşarken de bendim, Bayan Z olarak imzamı atmıştım. Kendimi her alanda ifade etmiş, yaptığım işlere taşımıştım. Cık olmamış, yetmemiş. Sunulmuş hayatları yaşarken,  kendimiz olabilme çabası… Ne çok yormuş…

Akışına Bırakmak / Tanrım Beni Baştan Yarat!

İlk duyduğumda nefret ettim bu ifadeden. Öyle ya, ne demek akışına bırakmak! Hayat ciddi bir şeydir. Kontrolsüzce, öylece akıp gitmesine izin mi vereceğim? Hiç bana göre değil. Her şeyi ince ince düşünüp planlamalı, tüm yönleriyle düşünmeli ve bir satranç ustası gibi 10 hamle sonrasını öngörebilmeli ve strateji geliştirebilmeliyim. Ben böyle didik didik hayatın her basamağını ameliyat ederken, mutsuz ve mücadeleden yorgun, belki IQ’su, belki EQ’su bana göre son derece düşük olan insanların hayatları kolaylıkla akıp gidiyordu. Hatta işleri de yolunda, keyifleri de tıkırındaydı. Nasıl oluyor da oluyor? Durdum… İzlemeye başladım, sanki dünya durdu… Mükemmel olması için; senaryoya uygun olması gerekiyordu. Senaryoya uysun diye akıntıya karşı kürek çekip duruyordum. Fark ettim;  aslında hayatımdaki hiçbir şeye müdahale edemediğimi. Gördüm; inatla değiştirmeye çabaladığım her ne varsa, kaybetmiş hatta zarar görmüştüm.  Kendilindenliği ve akışı görebilmem böyle oldu. Enerji; verimli kullanılması gereken bir kaynak. Gençlik de böyle. Merak ediyorum haliyle; acaba daha önce farkına varsaydım nasıl bir hayatım olurdu diye?

Orta Yaşın En İyi Tarafı:

Size ahkâm kesen büyükleriniz kadar artık tecrübelisiniz. Ne istediğinizi biliyor, oradan oraya paytak adımlarla koşuşturmuyorsunuz. Deneyimleriniz sayesinde pek de kimseyi takmıyorsunuz. Yorucu olan ilişkileri ve insanları şıp diye tanıyıp ayıklayabiliyorsunuz. Enerji tasarrufu bu, süper işte…

Bitmeyen Merak:

Tam da burada;  öldüm mü ben ya, e bundan sonrası tekerrür mü; ne yani emekli maaşınızı alıp güneye mi yerleşeceğiz ???

Cık, hiiiç bana göre değil. (İsteyeni asla yargılamıyorum, hatta destekliyorum, evet lütfen söylenmek ve sızlanmak yerine bir an önce bu şehri terk etsinler.)  Bana uymayan ne bu tabloda diye düşünürken; aslında beni genç yapanın, genç tutanın meraklarım olduğunu fark ettim. Öğrenmek açlığımın dinmemesi… Şükürler olsun ki bitmeyen bir merakım, kompleksiz bir öğrenme açlığım var. Oldum olası; ben oldum tamamlandım, ben var ya ben her şeyi bilirim havalarındaki insanlardan hiç hazzetmedim. Ukalalıklarından değil; bir insanın ben oldum demesiyle, öldüm demesinin benim için aynı şey olmasından.

Sevgili dostlar; hayat akıp giderken, devinen, dönüşen, gelişen kocaman bir umman. Kana kana içmemizi bekliyor. Yıllar önce kendime bir söz verdim; ölürken keşke demeyeceğin bir hayat yaşa… Mutlu ölebilmek; anladım ki benim üretmeme bağlı, ne kadar çok üretirsem o kadar mutlu öleceğim. Aslında her şey böyle değil mi? Üretmeden, tüketerek geçirdiğimiz ilişkilerimizi bir düşünün, birbirimize sevgimizi saygımızı arttırmak üretim olmadan mümkün değil. Kendimiz için de, ülkemiz için de bu böyle. Üretim yoksa hayat da yok bana göre…

Kalın sağlıcakla…

 

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Bayan Z’ye Dair

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. Güzel bir hayat dersi, aklına sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir