01101100 01100001 01101001 01101011 01100001
  1. Anasayfa
  2. Deneme

01101100 01100001 01101001 01101011 01100001

0

01101100 01100001 01101001 01101011 01100001

Başlangıçlar benim için her zaman zor olmuştur. Henüz yeni tanıştığım biriyle konuşmaya başlamak kadar, yazılarıma başlarken de zorlanırım. Cümleler yazılır, silinir, eklenir, çıkartılır… Üç boyutlu ve karmaşık bir şeydir yazmak, şayet bütün olarak bakarsanız. Geçmişteki bütün kararlarınız, seçimleriniz, doğrularınız ve yanlışlarınız sizi siz yapan şeylerdir; geçmişiniz sizi bugün bulunduğunuz yere getirir. Geçmişteki tecrübeleriniz ve yaptıklarınız, bugün olup bitenleri nasıl algılayacağınızı ve nasıl reaksiyon göstereceğinizi belirler. Dolayısıyla bugün yaptığınız şeyler, anlık kararlar gibi gözükse dahi, geçmişe sıkı sıkıya bağıdır. Bugün, bir şey yaşarsınız. Yaşadığınız şeyi hemen herkesten farklı algılarsınız, çünkü geçmişte kimse sizin yaşadıklarınızı sizin gözünüzden yaşamamıştır. Dolayısıyla kimisi için kolay olan sizin için zor, kimisi için acıklı olan sizin için komik olabilir. Dalgalar tüm kum tanelerini farklı yerlere sürükler, nihayetinde vardıkları yer aynı olsa da. Bugüne tekrar dönersek… Bir şey yaşarsınız, yaşadığınız şey gerçektir. Olmuştur, yaşanmıştır. Yaşandığı andan itibaren, mühim bir şeyse şayet, zihninizde kendisine bir yer edinir. Olay, gerçeklik olarak karşınıza çıktıktan sonra; bir an, bir anı olarak zihninizde yer eder. Boyut değiştirir. Somut olay, soyut bir anıya dönüşür. Sonrasında, yazarken, tekrar bir dönüşüm gerçekleşir. Zihninizdekileri cümlelere döker, ona tuhaf bir şekilde can verirsiniz. Evet, can verirsiniz. Belki güldürür, belki ağlatır, canlı olması için daha fazla neye ihtiyacı var ki? Can verirsiniz ve bambaşka bir hale gelir. Sizin yaşadığınız şeyleri, yazdığınız şeyleri, kimse sizin deneyimlediğiniz şekilde deneyimleyemez. Öncelikle, bambaşka geçmişlere sahip insanların algıları ve anlamlandırma biçimleri bambaşkadır. Sonrasında, yazdığınız şey aslında olayın kendisi değil; olayın zihninize, geçmişinize, algılarınıza bulaşmış halidir. Gördüğünüz, yaşadığınız şey zihninizde bambaşka hale gelir. Onun güzel dudakları sadece etten, belki damarlardan oluşmaktadır. Ancak onun dudaklarını yazacağınız zaman, bundan bahsetmezsiniz bile. Bahsettiğiniz şey, onun dudaklarının size bulaşmış hali olur. Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi hakkında yazarken, bir makale yazmıyorsanız şayet, binanın malzemelerinden değil, binadaki eserlerden bahsedersiniz. Eserlerden bahsederken de, bahsettiğiniz yine bir tuval, bir mermer değil; eserlerin size bulaşmış hali olur. Kim Giovanni Strazza’dan bahsederken mermerler hakkında yazabilir ki?

Hissettirdiklerini yazarsınız,
Hissedileni değil.

Hissedilene gelmişken,
Asıl gelmek istediğim yer de burasıydı zaten,
Seninle konuşmak veya bir şey yapmak,
Sallanan sandalyede oturmak gibi.
Hareket ediyorum ancak,
Bir yere varamıyorum.
Strazza’nın heykellerini dinlemek,
Gilmour’un gitar sololarını görmek kadar anlamsız.

Anlamsız olması bir yana,
Çaresiz hissediyorum,
Daha doğrusu, uzay boşluğundaymış gibi hissediyorum.
Hareket ediyorum ancak,
Bu derin, soğuk uzay boşluğunda nereye varabilirim ki?

Ayın en güzel halini görmüş,
Yıldızlara kimsenin bakamadığı gibi bakmış,
Üç kere kalp krizi geçirerek uzay boşluğuna yollanmış,
Seçme şansından mahrum olan Laika gibi hissediyorum.

Boşlukta, Laika gibi.
Laika için.

01101100 01100001 01101001 01101011 01100001

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

01101100 01100001 01101001 01101011 01100001

İlginizi Çekebilir
Ben

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir