Lolita – Vladimir Nabokov
  1. Anasayfa
  2. Kitap Tanıtımları

Lolita - Vladimir Nabokov

Yazan: Aycadısı

0

Lolita – Vladimir Nabokov

(BEYAZ IRKTAN DUL BİR ERKEĞİN İTİRAFLARI)

Bir türlü sıyrılamadığım ön yargılarımdan dolayı okumayı erteleyip durduğum bir romanda almak zorunda kaldım soluğu: LOLİTA! Zira şu anda bu klasikten sonra okumayı çok istediğim TAHRAN’DA LOLİTA OKUMAK isimli Azer NEFİSİ romanını okuyorum. Bitmek üzere… (onu da yorumlayacağım)

Ön yargımdan bahsetmiştim. Şöyle ki; dünyada iz bırakmış pek çok yazara/düşünüre ,yukardan baktığını hatta ukalalık derecesinde onları eleştirdiğini düşünürüm Nabokov’un. Kimlere laf atmaz ki? Başta Sarte, Camus, Thomas Mann hatta Dostoyevski ve Gogol bile onun engin bakış açısından nasiplerini almışlardır! Haa bu arada Tolstoy’u ve Flaubert’i de eleştirdiği halde en sevdiği başucu kitaplarının Anna Karenina ve Madam Bovary olduğunu da ekleyeyim. Benim anladığım kadın egemen hikayelerden çok hoşlandığı…

Rus asıllı, ABD’li bir yazar Nabokov. Bütün Rus ve Fransız külliyatlarını yalayıp yuttuktan sonra 1950’lerde yazmaya başlıyor LOLİTA’yı. Roman epey bir yayınevi dolaşıyor, zira okuyan yayın yönetmenlerinin ortak görüşü PEDOFİLİ ‘yi özendiriyor olması. Yoğun uğraşlardan sonra nihayet 1955 yılında roman basılıyor. Ama küçük kıyamet de kopuyor!!! Neredeyse Edebiyat dünyası bu roman konusunda tam ortadan ikiye bölünüyor. Tabii burada yazar Nabokov’un, dev yazarlara/düşünürlere yaptığı acımasız eleştirilerle kendisini itici kılmasının da büyük katkısı olduğunu eklemeliyim. Yine 1955 yılında Vladimir Nabokov, bu eseri ile Pulitzer Ödülü almış, bu ödülü aldıktan sonra eseri ve kendisi de çok tanınmıştır Kitap, Time dergisinin 1923-2005 arasında yazılmış en iyi 100 roman listesi, Le Monde’nin hazırladığı, Yüzyılın 100 Kitabı, listesine de girmiştir. Pek çok dünya dillerine çevrilen eser 1962 de, Stanley Kubrick ve 1997’de de Adrian Lyne tarafından yine ‘Lolita’ adı ile birkaç defa sinemaya da uyarlanmıştır.

Konusuna geleyim: Ellilerine yaklaşmış bir dil Profesörü olan Humbert Humbert orta yaş bunalımı ve kötü bir evlilik tecrübesinden sonra, ABD’ye yerleşir.Anne-Kız tarafından işletilen bir pansiyondan oda tutmaya geldiği sırada Anne ( dul bir kadın olan Charlotte Haze) , evin en güzel odasını kendisine gösterdiği sırada ki profesörü gördüğü ilk anda çok beğenmiştir, adam penceren o sırada bahçede güneşlenmekte olan Dolores’i ( Lolita’dır kendisi yani Mrs. Haze’in kızı) görür ve büyülenir. Bu büyü onun taa ilk gençliğine uzanmaktadır. Ergenlik çağında delicesine tutulduğu sevgilisi trajik bir şekilde ölmüştür ve Humbert, Dolores’i görür görmez bilinçaltına attığı tüm ilk gençlik trajedisi (Travma da diyebiliriz.) su yüzüne çıkar. O anda karşı konulamaz bir şekilde Dolores’e aşık olur.Bu aşk Mrs. Haze’in, kızına iyi bir baba, kendisine de iyi bir koca olma beklentisiyle yaptığı evlilik teklifini kabul etmesine neden olur. Her ne kadar yeni karısını insan olarak değerli bulsa da 13 yaşındaki Dolores’e olan tutkusu günden güne büyür. Toplumsal kurallara , insani olgulara saygı duyan hatta uygulayan Profesör delice aşkını ve tutkusunu ,tuttuğu günlüğe gömer. Ama ne yazık ki günlük Mrs. Haze’in eline geçer.Kadın okuduğu satırların şokuyla ,bilinçsizce sokağa fırladığı anda trafik kazası geçirir ve ölür. Asıl roman şimdi başlar işte.Zira yaz kampından dönen Dolores ile Humbert artık baş başadır…! En büyük hayali dansçı ya da amigo kız olmak olan,13 Yaşındaki Dolores’i anlamanız için şu cümleyi bırakıyorum: “Her şeyin bir karşılığının olduğu dünyada kurnazlaştı Tiksinerek sabretmeyi öğrendi. Almayı öğrendi, satmayı öğrendi. “Safdillikle hinoğlu hinliğin, çekicilikle bayağılığın, efkârlı surat asmalarla gül pembesi neşenin karmaşası olan Lolita, kafası kızdı mı insanı canından usandıran bir velet olurdu.” Üvey baba ve kızı ABD’yi bir baştan diğer başa kat etmeye karar verirler ve kaldıkları oteller, odalar, odada yaşadıkları AN’lar, tanıştıkları insanlar, tanık oldukları olaylar romanı besler.

Humbert’ın çaresizce ilk gençlik aşkını aradığı ve delice tutulduğu Dolores, benim için bu seyahatler başladığı andan itibaren ‘Lolita’ oldu. Onun çocukluk etme hakkını bir okur olarak hep gizli tutmama rağmen, ayağındaki ayakkabıyı çıkarışındaki işveyi ya da tahriği görmemem imkansızdı doğrusu…!!! Kısacası annesinin ölümü ile bende birden küçük kadın oldu, Lolita… Bu kelimenin (Lolita) dünyadaki tüm dillerde aynı karşılığı bulması da romandaki Dolores karakterinin bize mirasıdır kesinlikle.

Romandan daha fazla bahsetmeyeceğim Dostlar. Etkilendim… Şaşırdım… İnanılmaz tepki duyduğum Pedofili’ye istemeden ve Dolores’in inanılmaz katkılarıyla, yakalanan Humbert Humbert’in trajedisiydi aslında okuduğum.

Notlar…

*** “Lolita’yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma. -Vladimir Nabokov- (Edmund Wilson’a Bir Mektubundan)

*** “Metnin arkasındaki bey ya da hanımefendinin yaşama edebi (-siz’liği de dahil) bizi ilgilendirmez. Peki; mevcut edep ya da siz’liğin, ne denli edebi kılındığı, ne ölçü ve derinlikte yazınsallığa geçirildiği de bizi ilgilendirmez mi?

*** Romanın önsözünde yazar “…yarattığım Humbert bir yabancı ve anarşisttir, su pericikleri (Lolita’ya vb. verdiği isim) bir yana, daha birçok konuda onunla aynı düşünceleri paylaşmıyorum.” diye de bir not düşürmek zorunda kalmıştır. Zira bir çok okur ve eleştirmen bu türden bir deneyimin, yaşamadan yazılmayacağını iddia ettiler!

*** Alev ALATLI’ya göre Nabokov ……….; “Romanı önce bir kısa hikâye olarak, Volşebnik (büyücü) ismiyle 1939’da Paris’te kaleme alıyor. Karşımda duran oğlunun yakışıklı nahoş yüzünün çağrıştırdıklarından birisi de bu tarih: 1939. 1939 Paris’i, büyük ekonomik kriz, İspanya iç savaşı, ikinci dünya savaşı. Hitler Avusturya’yı ilhak ededursun, adam Lolita’yı yazıyor – Viyana, Paris’ten bir kol boyu uzakta. Hitler Polonya’yı işgal ededursun, adam Lolita’yı yazıyor – Varşova da Paris’ten bir kol boyu uzakta. .!Einsatzgruppen derlerdi, mobil ölüm üniteleri kol geziyordu. Hitler gezici gaz otobüslerinde bir milyon üç yüz binden fazla Polonya Yahudisi’ni o arada boğazlayadursun, adam Lolita’yı yazıyor. Ocak’ta Barselona Franco’nun faşistlerine düşüyor, Şubat’ta Katalonya, Mart’ta Valencia, sonra Madrid… adam Lolita’yı yazıyor. Yüz bin İspanyol Fransa’ya sığınıyor, adam Lolita’yı yazıyor. Mussolini, Arnavutluk’u işgal ediyor, adam Lolita’yı yazıyor. 1997 Fransa basımı Komünizmin Kara Kitabı, Rusya, Asya, orta Avrupa ve üçüncü dünya komünist rejimlerinde sistematik olarak öldürülen yüz küsur milyon insanı belgeliyor, adam Lolita’yı yazıyor. Dünya umurunda olmayan bir yazar, neden yazar? ” dır!

Sevgiyle kalın.:)))

Diğer kitap tanıtımlarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Lolita – Vladimir Nabokov

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir