Lâ Ebed
Uyudum
Say ki
kaybolmuşlar diyarında bir merhaba sefası kadar…
Uzak çok uzak iklimlerden yâd edilmekte bir merak ile…
ince ve perdesiz..yalın ve duraksız..
Düştüm
ki inattan örülmüş bir çukur
Hem çok sarîh ,hayli derin..
Hem saçma hem sapan..
Böyle kullanılmaz bu ikileme bilirim..
ikilemler hep saçma sapan…
Saydım,
Bir iniş bir çıkış
Yollar hem kavisli, hep büklüm..
Sadeceden sadelik bekler bir üns kadar duru
Mevsimini şaşırmış yapraklar gibi kuru..
Bekledim
İçimde durmaz bir coşkuyla
Susmak bilmez bir sadâyla..
Koştum ki
Nihayet…Ebed…Lâ ebed..?
Tam içinde yokluk ve münakaşanın..
Tam da içimde..
Trenler yolunu şaşırmış…
Yükler ,vagonlar birbirine karışmış..
İstasyon olağanca dolu
olağanüstü değil..
Abd hep aynı..
Bir koltuk diğerine daima yabancı
Yolcular inmez..
Siren çalmaz..
Uyandım..
Ne belli…?
Hiç hareket etmeksizin..
Boğuldum..
Bir zarif ses karışıyor zihnime,
Gözlerimden elmacık kemiklerime doğru bir nehir akıyor
Emel Mathlouthi’den ‘Holm‘ çalıyor…
Şah damarımda bir çığlık…
Dönenceden mütevellit..
Hem, hep, hiç…
Dâimen mea lâ ebed…
İmkansız, ihtimalsiz…
Mea’l-esef..
Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.
Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.
– Lâ Ebed
b n m ö ç i l ı o p ğ ü e r t y u ı i ş l k j h g f d s