İlk Yazamamak Yazısı (Bartleby)
  1. Anasayfa
  2. Deneme

İlk Yazamamak Yazısı (Bartleby)

0

İlk Yazamamak Yazısı (Bartleby)

Artık yazamadığımı fark ettim. Uzun zamandır sürdürdüğüm tüm uğraşlarım sancılı birer zaman aralığına dönüşür oldu. Aklımın içinde kelimeler panayır havasında dönerken, ben onları yakalayıp birleştirmek konusunda oldukça beceriksiz bir hale gelmiş bulunmaktayım ve bu sebepten dolayı kendimi işe yaramaz, sadece boş bir iskeletten ibaret sayıyorum. Hâlbuki ben duygularımı, kelimeleri kâğıda dökerek anlatmak için can atardım. Yazmak beni olduğum ortamdan soyutlamakla kalmaz olmak istediğim yerlere götürürdü. Mevsimler istediğim gibi değişebilirdi. Kaybettiğim sevgiliyi ya da özlediğim aileyi hissedebilirdim. Kelimelerle öyle güzel anlaşırdık ki sanki hiç bitmeyecek bir dostluk kurmuşuz gibiydi fakat şu an boş her şey, bomboş.

Sorguluyorum kendimi acaba kelimeler mi beni terk etti yoksa duygularım mı? Aklımın iplerini saldım diye bir cümle geçiyor en sevdiğim şarkıların birinde, acaba gerçekten de öyle bir hal içinde miyim? Yazmak bir insana verilen en büyük lütuftu benim için hatta kıymetli bir hazine… Ben şimdi bu hazineden yoksun bomboş bir iskelet olduğumu düşünmekten kendimi alamıyorum ve bu sebeple benliğim, ruhum acı çekmekte.

Yazarak anlatamadığım bir döneme mi denk gelmiştim yoksa? Etrafımızda öyle felaketler oluyor ki onlara hayret etmekten duygularımı hissedemez oldum, bu yüzden midir ki kelimelerim bir türlü toparlanmıyor. Şu serzenişimi bile yazmakta öyle güçlük çekiyorum ki mübalağa olacak fakat Werther’in çektiği acılar kadar derin çektiğim acı. Şu an yaşadığım tıpkı bir aşkın pençesine düşmüş çaresiz bir kalbin sahibinden hallice.

Bu durumun sebebini bulmak istiyorum artık ya da zamanını bilmeliyim. Yoksa ben artık hiç yazamayacak mıyım korkusuyla tüm vücudum karıncalanmaya başlıyor. Hatta beynim uyuşuyor. Yazma eyleminin hissettirdiklerini anlatmanın güzel yolunu keşfetmeyen bir birey şu an beni anlayamaz biliyorum fakat belki benim gibi bir dönemi yaşayan başkaları da vardır diye bir yardım çığlığı ve korkunun getirdiği serzenişten ibaret bu yazamamak yazısı.

Korku, evet sanırım içten içe dünya üzerinde her bireyin kabul etmekte güçlük çektiği fakat hissettiği bir gerçek. Korkular öyle büyük bir hal aldı ki başka hiç bir duygu tam anlamıyla açığa çıkamıyor. İçimizdeki ışıkların voltajı düştü sanki. Aydınlık değiliz ve aydınlatamıyoruz da etrafımızı. İçimizdeki iyiliğin yerini unutmak üzereyiz hatta ruhumuzu kaybediyoruz sanki öyle korkunç derece robotik bir hal aldık. Peki, bunlar nasıl oldu?

“Tarihte bugün” diye her gün baktığım bir internet sitesi var. Orada o gün değişik yıllarda, insanlık tarihinde belirli yer edinmiş büyük ve önemli olaylar ile yine bu olaylara sebep olan içinde bulunan edebi, bilimsel, akademik, siyasal kariyere sahip insanların doğum, ölüm günlerine hatta trajik kazalara, doğal felaketlere yer vermekte. Bugüne baktığımda, gördüğüm şey ise tam da içinde bulunduğum ve hatta dünyanın içinde bulunduğu durumu anlatır nitelikte. Kaos, tüm insani duyguların çarpışarak birbirini yok ediyor olmasına ramak kalmış gibi bir zaman yani bugün doğanlara bir baktım da olayların yanı sıra onlar bile benim için açıklıyor bugününün durumunu. Darwin, Paul Auster ve Bartholdy. Şimdi Darwin evrimi anlatmış ama sanırım insanlığın böyle bir evrime ulaşacağını tahmin etmezdi, Paul Auster eserlerinde kargaşayı, duygusal çarpışmaları yaşarsınız ve Bartholdy onu dinlerken huzur içinde huzursuzluk yaşarsınız yani en azından ben öyle düşünüyorum.

Sonra tarihin tekerrür etmeyi ne kadar sevdiği gerçeğini fark ediyorum. Tarihte güzel olayların nadir, felaket niteliğindeki tüm olayların ise sıklıkla tekerrür ettiğini hepimiz kabul ederiz sanırım. Peki neden? Zamanın bizim için akrep ile yelkovanın birbirini takip etmesinden, dünyanın etrafında dönüyor oluşundan başka bir şey olmadığını öğrendiğimizden beri bu tekerrüre sebep olan şey ne? Zaman, sürekli başa dönen, ne yapacağına karar veremeyen bir insan gibi mi? Muhakeme yeteneği gelişmemiş olduğu için sürekli aynı şeyleri yaşadığı ya da bir şeklide aynı noktaya ulaşan bir insan mı? Bizi de peşinde sürükleyen…

Yok olamayan, bilmem kaç yüzyıldır toprak üzerinde yaşamsal sürekliliğini evrimleşerek koruyan insanoğlu en berbat evrim dönemini yaşıyor. Öyle berbat ki çoğumuz artık bu evrimin tamamlanıp yaşamsal ısrarın son bulması için beklentiye girmedik mi? Ne acı yok olalım ki bitsin dediğimiz bir dönem içindeyiz. Ve böyle bir dönem daha önce de yaşandı fakat maalesef yok olanlara rağmen bitmedi bu korkunçluk. Çünkü tarih tekerrürü çok seviyor. Bunlar gibi bir sürü soru, çıkmaz konular derken aklım tam bir panayır yeri ve ben oturup o eski güzel duygu durum anlatımlarımı yapamamaktayım. Sürekli bir isyan içimde, açlığa, vicdansızlığa, duygusuzluğa, ahlaksızlığa, tahammülsüzlüğe ve en çok da robotlaşmaya. Peki, nasıl çağrı yapabiliriz bu insanlığa? Ya da işe yarayacak bir çağrı gerçekleşebilir mi? Ben karamsarım, ben korkağım artık…

Tam bir karanlık çağ ve aydınlık çağa çok uzağız gibi.
Tüm büyük düşünürlere göre insan mutlaka bir hayvan olarak tanımlanmıştır. Düşünen, kazanan, deneyen, araştıran… Fakat Nietzsche son noktayı koymuş ve biz de tam o noktanın üzerine basmış bir çağda ilerleyip duruyoruz “insan, düpedüz bir hayvandır”

İşte tüm bunları düşünmekten, kaygı ve korkudan ibaret olan bu tarihsel döngüde yazma eyleminin mükemmelliğini, zarafetini ve de dinginliğini aynı haz ile devam ettirmek mümkün değil. Yaşamayı öğrenmeden önce yazmak ile yaşamı fark ettikten sonra yazmak arasındaki uçurumun eşiğinde inzivaya çekilmekten başka çare kalmadığı apaçık ortada. Aklımıza, ruhumuza ve insanlığımıza (Nietzsche’yi daha fazla haklı çıkarmadan!) mukayyet olabildiğiniz günlere.

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

İlk Yazamamak Yazısı (Bartleby)

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir