“Durak”
  1. Anasayfa
  2. Anı

“Durak”

Yazan: yula

0

“Durak”

Soğuk bir sonbahar günüydü. Yağmur yağıyordu ve vakit hayli geç olmuştu. Durakta bekliyordum. Ama ne beklediğimi hiç bilmiyordum. Belki üç otobüs geçip gitti yanımdan. Benden başka bekleyen kimse de kalmamıştı. Öylece durmak istiyordum sonsuza dek o durakta. Kimseyle konuşmadan. Düşünmeden. Böylece, amaçsızca durmaktan dolayı mutluydum. Belki de bir amaca ihtiyacım vardı. Bir boşluktaydım. Ama beni mutlu edecek amacın ne olduğunu bilmiyordum. Bir süre sonra vücudum nikotin arzusuyla yanıp tutuşmaya başlayınca, uzun süredir sigara içmediğimi fark ettim. Böyle karanlık, boş bir durakta sigara içmekten daha güzel ne olabilirdi. Sigaramı çıkardım çantamdan. Ama çakmağı bir türlü bulamıyordum. İçimden okkalı bir küfür ettim. Canım sıkılmıştı. Ellerimi tekrar cebime sokup, gözlerimi yolun karşısındaki duvara sabitledim. Saate hiç bakmıyordum. Planım son otobüsü beklemek, o gittikten sonra da bilmem kaç km uzaktaki evime yürümekti.

En sevdiğim mevsimlerden birindeydim. Battaniye, kahve, melankoli ve Spring Waltz dinleme zamanı gelmişti. Muhteşem dörtlü. Bunları düşününce eve gitme isteğim arttı derinden. Sonra sebepsiz yere duygulandım. O sırada kararlı adımlarla hareket ettiğini düşündüğüm bir çift ayak sesi, tüm keyfimi kaçırdı. Sakin adımlarla yaklaşıp durağın iç kısmında durdu. Hala karşı duvara bakıyordum. Bir süre oralı olmadım. Nasıl olsa birkaç dakika içinde yeni bir otobüs gelecek ve çekip gidecekti. Yağmur hızlanmaya başlamıştı. İçimden bir ses son otobüse binmenin akıllıca olduğunu söylüyordu. Ama küçüklüğümden beri kendi inadıma söz geçirmeyi başaramamıştım bir türlü. Bir çakmak sesiyle irkildim. O an onu gördüm. Üzerinde dizlerine kadar uzanan bir yağmurluk vardı. Yakalarını kaldırmıştı. Geniş ve dik omuzları vardı. Saçları yağmurdan ıslanmıştı. Yüzünü nerdeyse kapatacak uzunluktaydı. Sigara dumanı ne güzel geliyordu Tanrım. Konuşmak istemiyordum ama o çakmağa ihtiyacım vardı. Öylece duruyordu. Umursamaz bir tavrı vardı. Benim gibi yalnızca karşıdaki duvara bakıyordu. İçten içe bozulmuştum. Güya umursamaz olan bendim. Oysa boktan bir çakmak yüzünden şimdi ona yaklaşmak zorundaydım. Yine küfrettim. Eğer sigara içmek istiyorsam ki çok istiyordum, acil bir karar vermek zorundaydım. Otobüs geldiğinde adam sigarasını atıp gidecekti ve ben sigara içmek için son şansımı da kaybedecektim. Ama nedense bir türlü harekete geçemiyordum. Yağmur durağın bir kısmını ıslatmaya başlamıştı çoktan. Bu yüzden adam bir adım daha durağın içine sığındı. İşte o an, bu andı.

“Ateşinizi alabilir miyim?” dedim. Cevap vermedi. Duymamış mıydı?

Tekrar seslendim, yine cevap gelmedi. Ayağa kalktım. Çok sinirlenmiştim. Unuttuğum çakmağa ayrı küfür, adama ayrı küfür ediyordum içimden. Omzuna dokundum hırsla. Şaşkın bir ifadeyle yüzüme baktı. Saçlarından damlalar süzülüyordu yanaklarına doğru.

“ Çakmağınızı alabilir miyim?” dedim. Anlamsızca baktı yüzüme. Tamam, evren bana oyun oynuyordu. Apaçık ortadaydı bu. Minicik bir çakmağın insanı bu kadar çaresiz bırakacağı düşüncesi delirtmişti beni.

“ Çakmağını istiyorum be adam, çakmağını sigara içeceğim” diye bağırdım. Dudaklarıma bakıyordu dikkatle. Gülümsedi. Şaşkın ifadesinin yerini bir rahatlama almıştı. Cebinden çakmağını çıkarıp uzattı.

Oh be! İşte bu kadar basitti. Sigaramı yakıp derin bir nefes çektim. Birden tüm sinirim geçti. Çakmağı uzatıp teşekkür ettim. Gülümsedi başını salladı.

Tekrar yerime oturdum. Sigaramdan aldığım her nefesle rahatlıyordum. Aklıma kibritçi kız masalı geldi. O ısınmak için yaktığı her kibritte bir hayal görüyordu. Ben de sigaramın dumanıyla benzer bir şey yaşıyordum. Adamın varlığı bile rahatsız etmiyordu artık. Son nefesi alıp sigaramı yere attım. Otobüs hala görünürlerde yoktu. Son otobüs.

Otobüs gittikten sonra yürüyecektim eve kadar. Binmeli miydim? Saate bakmaya korkuyordum, çünkü geç olduğunu fark edecek ve otobüse binmeye karar verecektim. Oysa inatla yürümek istiyordum. Bunları düşündüğüm sırada, duraktaki adam dönüp bir an bana baktı. Dikkatim dağıldı. Belli etmemeye çalışsam da huzursuz olmuştum. Son otobüse ya o da binmez ve benimle durakta kalırsa ne yapacaktım? Ben yürümeye başlayınca ya beni takip ederse! Yine komplo teorileri üretmeye başlamıştım. Tanrım bu fantastik hayal gücüm neden bir türlü yakamı bırakmıyordu?

Bunları düşünürken, tekrar baktı bana doğru, gözlerimin tam içine. Sevecen sıcak bir gülümsemeyle! İçimden “ ne bakıyorsun kardeşim” diye bağırmak geçti. Sustum. Belli belirsiz hareketlenmeye başlamıştı. Ellerini cebine sokuyor, çıkarıyor, ileri geri ufak adımlar atıyordu. Sanırım, otobüsü beklemeden yürümeye başlamak için doğru bir zamandı. Kendime kızıyordum. Zaten son otobüsü beklemek büyük bir saçmalıktı! Madem evine kadar yürümeye karar verdin bu yağmurda defol git. Neden son otobüsü bekledikten sonra gidiyorsun geri zekalı!

O sırada uzattığı sigara paketiyle irkildim. Yüzüne baktım. Gülümsüyordu. Kafamı salladım. Israrla tekrar uzattı.

Sert bir ses tonuyla“ İstemiyorum” dedim. Anlamsızca yüzüme baktı. Kararlılığımı anlayınca, omzunu silkti. Kendisi bir tane çıkarıp yaktıktan sonra paketi ve çakmağı cebine koydu. Saatine baktı.

Üşümeye başlamıştım. İnadın canı cehennemeydi. Son otobüse binecektim. Neden bu kadar geç kalmıştı bu lanet otobüs! Ayağa kalktım, biraz hareket edip ısınmalıydım. İleri geri yürümeye başladım. Bir sağa bir sola bakıyordum ama karanlık ve boş sokaktan başka hiçbir şey görmüyordum. Yağmur azalmaya başlamıştı. Canım yine sigara istedi. Ama bu adamdan tekrar çakmak istemektense nikotin krizinden ölmeyi göze alırdım. Durağın ön kısmında durdum. Lanet otobüs gelir gelmez binecektim. Birden bir el omzuma dokundu. Hışımla dönüp itekledim. Adam dengesini kaybetti, sendeledi.

“ Ne yapıyorsun sen” diye bağırdım. Ellerini açıp, dur işareti yaptı. Cebinden bir kalem ve kâğıt çıkarıp alelacele bir şeyler yazdı ve bana uzattı. Şaşkınlıkla kâğıda baktım. İşitme engelli olduğu yazıyordu.

Yüzüne baktım. O sırada bir kâğıt daha uzattı.

“Çakmak ister misin? diye soracaktım “ yazıyordu.

Öylece kaldım. O hala çekimser ve endişeli yüzüme bakıyordu. Ben ise bir zavallı olduğumu hissediyordum onun karşısında. Şaşkınlığım geçer geçmez, elindeki kalemi işaret ettim, uzattı. Kâğıda “özür dilerim” yazıp tekrar uzattım. Gülümsedi. Kendimden nefret ediyordum. Duraktaki banka yığıldım. Yanıma geldi bankı işaret etti oturabilir miyim diye. Biraz yana kaydım. Oturdu. Bir süre öylece karşı duvara baktık birlikte.

Birkaç dakika sonra otobüs geldi. Hiç oralı olmadım. Sakince kalktı, yüzüme bakıp gülümsedi. Otobüse binişini ve oturuşunu izledim. El salladı. El salladım. Otobüs gittikten sonra, yanıma baktım. Bir kâğıt daha bırakmıştı.

Açıp okudum.

“İşitme engelli değilim aslında ancak İşitme engellilerle ilgili bir çalışma yapıyoruz, şu an senin de onları anladığını düşünüyorum. Eğer bir amaca ihtiyacın varsa ve bize katılmak istersen bu numaradan arayabilirsin “ yazmıştı. Gülümsedim. Evren, önce bir tokat atıp sonra da bir amaç göndermişti. Kâğıdı cebime sokup ayağa kalktım, eve doğru yürümeye başladım…

Diğer yazılara da okuyabilirsiniz. Durak

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz. Durak

Durak

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir