Yiten Gülüşlerin Sorumlusuyuz!
0

Yiten Gülüşlerin Sorumlusuyuz!

Anlamadığınız şey; değer… İnsanın değeri kalmadığında ister idamlar ister en ağır cezalar getirilsin, olan olacaktır. Vicdanını yitiren birisi, hangi kanunu umursar ki? Yitirilmiş bir vicdan, dönmüş bir göz hangi sondan korkar? İnsanlık günden güne değer kaybederken bu sokaklarda; kayıp çocukların, kızların, kadınların ve erkeklerin sayısı nedir diye hiç merak ettiniz mi? Köylerde dönen dolaplardan, yurtlarda çevrilen oyunlardan bihaber misiniz gerçekten? Henüz yeni reşit olmuş çocukların arka mahallelerin bataklarında savrulduğunu, uyuşturucuya ulaşmak adına satılan vücutları, zenginlik düşü kuran çocukların büyük vurgunlarını(hüsranlarını) hiç işitmediniz mi?

Topluma karşı işlenmiş hangi suç daha adidir? Hangisini diğerinden üstün tutabiliriz? Bir insana yapılan haksızlık, taciz, tecavüz, şiddet, kıyım; aslında koca bir topluma yapılmamış mıdır? Bir hayvan ne derecede önemsizdir? Bir karıncanın yuvasını yıkan insanın, yurdu neresidir artık? Bir ormanı yaktığında hangi beton kucak açar ruhlarımıza?

Bu günlerde herkes sonuçtan bahsediyor. Ben “değer”i sorguluyorum. Ne kadar değerliyiz şu dünyada? Canlının hukukunu ne derece gözetiyoruz? Dünya günden güne daha kötü bir hale gelirken, sürecin hızına ne ölçüde etki ediyoruz? Daha iyi olması gereken her şeyin daha kötü olması kimin suçu? Bu büyük günahı hangi birimiz sırtlayabiliyoruz? Bugün yaşananlar, kayıplar dün olmadı mı? Dün kızdığımız bunca şeyi unutmak da bir suç sayılmaz mı sizce? Ama dünyanın en önemli kuralı galiba bu: yaşama devam etmek için, geçmişin acılarını unutmak gerek! Geçmişin acılarından ders almak ise ne yazık ki üzerinde durulmayan bir diğer kural… İşte bu noktada geçmişten ders almayan insan, geleceğe umutsuzca yürüyor… Geleceğin bizlere acı getireceği ise bir yanılgıdan öteye gidemiyor. Aslında biz geleceğe acı yüklü bir hikâye taşıyoruz!

Yiten Gülüşlerin Sorumlusuyuz!Bugün, kısa süre içinde; kaybolan ve cani insanların sapkınlıkları sonucunda yitirdiğimiz çocuklarımız için gözyaşı döküyoruz. Ama bu ne ilkti, biliyorum ne de son olacak… Bu cümleyi yazarken kalbim acıyor. Tüm cümleleri silmek istiyorum! Fakat yaşamı ve geleceği savunmak adına bir not düşmem gerekiyor! Tiksiniyorum ortaya koyduğumuz bu tablodan! Geldiğimiz bu noktaya lanet ediyorum! Ülkem ile alakalı değil söylediklerim. Bu dünyayla, daha doğrusu insanlarla alakalı… Ne yazık ki sayılı ülkede, bu vahşi sonuçlara rastlanmıyor ya da çok ender rastlanıyor. Dünyanın genelinde ise tam bir hüsran içindeyiz! Mağaradan gökdelene giden yolculuğumuzda, birçok şeyi yükseltmemize rağmen; insanlık ve vicdanı hızla çürümeye bırakmış bulunuyoruz. Bu hastalık, bu yıkım son bulur mu bilemiyorum… Ama yeni baştan inşasına başlayabilirse vicdan sahibi bireyler; kurtuluş umudumuz olacaktır…

Bugün, yitenlerimizin arasına iki masum daha katıldı; Eylül ve Leyla… Yaralarımız iki çizik daha büyüdü…

Dün; Özgecan Aslan, Münevver Karabulut, 9 yaşındaki Mert Aydın, 8 yaşındaki Read Aşram, 9 yaşındaki Yiğitcan T., sadece Türkiye’de 2017 yılında kayıtlara geçen (!) 409 kadın cinayeti – 387 çocuk istismarı ve daha nice adını anmadığım masumların, sayı ve istatistiklerini giremediğim vakaların yaşandığı gerçeğini göz ardı edemeyiz! Ne eskiden yaşananlar daha az acı vericiydi ne de bugün yiten gülüşler! Hepsi aynı büyük acının ortak mağdurlarıdır! Dünü unutmuş gibi yaptık. Ama artık yara kabuk bile bağlayamıyor. Büyüdükçe büyüyor her geçen gün…Çözüm ise içimizde. Çözüm bu acılardan ders almış toplumların bakış açılarındadır. Çözüm; eğitimin ve aklın merkezinde, sorumlulukların alınmasında ve sorumluların yani bizlerin yeterli ölçüde çaba sarf etmesindedir.

Hepimiz yiten gülüşlerin sorumlusuyuz ve artık bu yarayı kurutmak zorundayız!

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Yiten Gülüşlerin Sorumlusuyuz!

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir