Yaşlı Adam
  1. Anasayfa
  2. Anı

Yaşlı Adam

0

Yaşlı Adam

Henüz dün başımdan geçen bir olay bu, sıcağı sıcağına yazıyorum diyebilirim.

Aslında çok basit, ufacık, çok fazla insanın başına geldiğini düşündüğüm, iz bırakıcı niteliğe sahip olmayan bir olay belki de. Ancak son zamanlarda, ülkede kötü şeyler yaşanıyor. Kapalı kapılar yüzünden çocuklar ölüyor. Ortalama 15-20 günde bir bomba patlıyor; insanlar ölüyor, yaralanıyor ve belki de hayatları boyunca atlatamayacakları travmalar yaşıyorlar. Gazetelerin 3. sayfaları daima cinayet/yaralama haberleriyle dolup taşıyor. Tıpkı benim gibi bir yazar, yazdığı kitabı okuyan birisi tarafından öldürüldü hatta. Bebekler öldürülüyor, çocuklara iğrenç şeyler yapılıyor, insanların başına kötü şeyler geliyor. Güvende hissetmek söz konusu dahi değil. Ankara’da yürürken, kendimi güvende hissetmiyorum. Yanından geçtiğim her insanın yüzüne, taşıdıklarına dikkatlice bakıyorum ister istemez. Kalabalık yerlere uzak olmaya çabalıyorum. Ama mecbur, insanlar buralarda bulunmak zorunda kalıyor bir süre sonra. Kısacası, kötü şeyler oluyor. İşte az sonra anlatacağım basit olay da, bu kötü günlerde yaşandığından kıymetli belki de.

Okuldan eve dönerken ailemi aramıştım. Marketten alınacak bir şey olup olmadığını sormuştum her zamanki gibi. Yoğurt yoktu evde, biliyordum. Onlar da unutmuş sanırım, almamışlar. Yoğurdu sorunca, doğru yoğurt yokmuş dediler. Ben de eve girmeden binanın altındaki marketten yoğurdu aldım. Sıra dışı hiç bir şey olmadı. Markete girdim, yoğurtların olduğu dolaplara yürüdüm, son kullanma tarihlerini kontrol ettim ve en uzun ömürlü olanını alıp kasaya doğru yürüdüm. Bir de ufak çikolata aldım hatta, yoğurdun üzerine koydum elimde taşımamak için, kasaya kadar geldim. Her zamanki gibi üç kasa olmasına rağmen sadece bir tanesi çalışıyordu. Çalışan tek sırada da bir müşteri vardı, onun ardında biri sıradan bekliyordu. İşte, olayın kahramanı o bekleyen adamdı.

Uzunca boylu, ne kilolu ne de zayıf yaşlı bir adamdı. Koyu mavi renk kot pantolonunun üzerinde gri bir montu vardı. Kısa saçları, uzunca da sakalları vardı. Saçı da, sakalları da beyazdı; sakalları biraz sararmıştı aslında. Alışveriş arabası dolucaydı ancak, net hatırladığım tek şey fazlasıyla pırasa aldığıydı. Kasaya yaklaşıp, 15-20 saniye arkasında bekledim. Sağ çaprazımda kalan bölümde dergiler vardı, göz ucuyla da dergilere bakıyordum. Birden adam alışveriş arabasını tuttu ve geriye çekti. Hiç konuşmadık. Ben ne olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde göz göze geldik, gülümsedi ve arabayı iyice geriye çekip kafasıyla ileriyi gösterdi. Ağzını açmadı, sadece gülümsedi. Ben de hiç bir şey söylemedim. Sadece iyilik ve güzelliğe uzak kaldığımdan herhalde, belirli belirsiz teşekkürler diyebildim. Çok kısık sesle söylemiştim bunu, zor işitmiştir belki de. İnanın bilemiyorum, ancak karşılıklı gülümsememiz samimiydi. Hissetmiştir bunu eminim. Sırasını aldıktan sonra hızla yoğurdu ve çikolatayı geçirdim, kasadaki kadın tanıdık olduğundan merhabalaştık.  Adam o arada 2-3 kere öksürdü, fazla sert öksürükler değildi lakin, bir an yaşlı bir adamın öksürdüğünü duyunca kötü hissettim. Kadına parayı verdikten sonra, para üstünü alacağım o kısa sürede, adama bu sefer daha kendinden emin ve duyulabilir bir sesle gülümseyerek iyi günler diledim. Kendisi de gülümseyerek, kafasını hafifçe eğerek “Size de!” şeklinde karşılık verdi. Evet, tüm olan-biten bu kadardı.

Kısa bir diyalog, minik bir jest, karşılıklı iyi dilek ve veda. Tüm olan biten sahiden buydu. Ancak etrafta olan onca kötü şeyden sonra, iyice karamsarlaştığım şu günlerde, bu kadar küçük bir şey bile bana o kadar iyi geldi ki… Sanırım, dünya bu küçük güzel anlar sayesinde hala yaşanabilir bir yer. En azından benim için böyle. Kısa bir diyalog, minik bir jest, iyi dilek. Karşılıksız iyilik ve iyi niyet. Sanırım buna daha fazla ihtiyacımız var. Daha fazla iyilik yapmaya, daha fazla iyilik görmeye… Böyle küçük iyilikler yapa yapa, umarım zaman geçtikçe dünyayı daha iyi bir yer yapmış oluruz. İyiliğe ve iyi şeylere ihtiyacımız var. Umuda, güzelliklere, iyi niyete ihtiyacımız var.

Bu kadar yazdığıma bakmayın, tüm olan biten belki de bir dakika bile sürmemiştir. Bu kadar kısa sürede, bu kadar iz bırakabilmek… İşte iyiliğin, iyi niyetin gücü burada yatıyor.

Küçük bir ihtimal ama, olur da bu yazıyı okursun yaşlı adam; onun için yazıyorum. Teşekkür ederim, iyi günler!

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Yaşlı Adam

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir