Otuz yaşlara, elli yıllara
0

Otuz yaşlara, elli yıllara

  • “Artık hayallerimle yaşadıklarımın birbiriyle alakası bile kalmamıştı.” Bu ilk cümleyi kullanarak bir öykü yazın.

Artık hayallerimle yaşadıklarımın birbiri ile bir alakası kalmamıştı ve ben otuz yılı geride bırakmaya hazırlanıyorum bu aralar. Kimilerine göre daha çok gencim, kimilerine göre yaşımı bile göstermiyorum daha. Ömrümün baharı bitmiş değil. Fakat bana göre ruhum kadar yaşlı bedenim otuz yıl değil de elli yıldır çırpınıyorum nefes alırken ayakta kalabilmek için.

Bazen dallara tutunuyorum cılız ve kırılgan, bazen bir ağacın gölgesinde oturuyorum aniden yaprakları dökülen, bazen gülüyorum hüzünlerden biraz önce, bazen ağlıyorum kahırdan ne yapacağımı bilmeden hemen önce.

Sığınacak limanları, tutunacak dalları, ağaç gölgelerini elimin tersiyle itiyorum bazen ve ruhum öyle güçlü öyle kudretli oluyor ki, yıkılmadan biraz önce.

Güneşi seyrediyorum batmak üzereyken, sonra oturuyorum akşam soğuğunda yağmur yağarken, üzerimden buharlar çıkıyor.

O kadar kızgınım hayata.

Kızgınlığım, kırgınlığım ve hiçbir mutluluğun unutturamadığı yalnızlığımla bir otuz yıl daha mı? Belki bu otuz yıl içinde yakalarız hayalleri yeniden diye soruyorum ruhuma,

Bir elli yıl daha çabalamaya hazır mısın?

İçimde yankılanan, “O hayaller gideli çok oldu beni uğraştırma artık, sıkılmadın mı belkilerden?” serzenişini duymazdan gelmek istiyorum. Çoğu gerçeği bilmezden gelmeyi seçtiğim gibi. Yoksa bu otuz yıl nasıl yaşanırdı?

İnsanlar var etrafımda, kahkahaları var boğucu, loş ışığı sevdiğim için mi gözlerimdeki bu rahatsızlık? İnsanlar sahte beyaz ışık gibi parlıyorlar gözümün önünde, önümü göremiyorum. Başım ağrıyor. Çok mu içtim acaba diye kendimi sorguluyorum yine, her zamanki gibi. Otuz yıl geçti. Ben sorumlulukları kendime yüklemekten bir an bile vazgeçemedim.

Uzun uzadıya yazmayı sevmem, başaramam da zaten. Dolaylı anlatımlardan, anlaşılmayı bekleyen üstü kapalı sözlerden nefret ederim. Tıpkı apaçık olmayı reddedip imalı yoldan gitmeyi seçenleri sevmediğim gibi.

O yüzden mi otuz yılın yazısı da kendi gibi kısa kendi gibi ağır? Yoksa otuz yıl hüzün, kaybolmuş hayaller ve hep biraz önceleri terk etmeyi öğrenememekten ibaret olduğu için mi? diye sorgularken fark ediyorum, gök gürültülü sağanak yağışlı sevgileri eklemeyi unuttuğum için olabilir. Kalbim asıl görevini otuz yıldır sevmekten ibaret sanmaya devam ettiği için ruhum elli yıldır çırpınıyor gibi.

Nice elli yıllara ruh, sevmeyi öğretip gittiğimiz günleri görelim.
Nice otuz yıllara beden, son nefesi verirken hayallerimizi yanımızda götürmeyelim.

Tüm otuz yaşlara, tüm elli yıllara…

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

————————————Editör Notları——————————————–

Çok etkilendim. Bunun dışında bir şey söyleyemeyeceğim. Ellerine sağlık…

Otuz yaşlara, elli yıllara

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Deneme: Kendime Notlar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir