Kasım’da Drama Başka Güzel
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Kasım’da Drama Başka Güzel

0

Kasım’da Drama Başka Güzel

“Merak ediyorum..” diye bir şarkısı vardır Candan Erçetin’in.. Normalde herhangi bir Candan şarkısını bir başkasının yorumlamasından pek hazzetmem. Çünkü O’nun sesi bambaşkadır, hislerin en kuytusudur, gecenin en karanlığı, güneşin en aydınlığı aynı zamanda… Neyse uzatmayalım.. Ocak ayında Mabel  Matiz yorumu ile dinledim bu şarkıyı. O zamandan beri de geleceğimi düşündüğüm her anda arka fon müziği olarak dönmeye devam etmekte.. Şu andaki gibi..  Yaylı tambur ayrı bir enstrümanmış, bu müzikte bunu sadece anlamakla kalmıyorsunuz, birebir yaşıyorsunuz..

Şu sıra muallaklardan kurtulma, merakları köreltme çabasıyla hırpalasam da sağı solu, kendi içine hapsolmuş köstebekler gibiyim, tekrardan. Eksik bir şey var. Sanki o parça bulunduğunda, ya da kendini tamamladığında her şey yoluna girecekmiş gibi. Hissedemiyorum. Bu çok beter bir şeymiş, yeni yeni anlıyorum. Kalbi kırık olmak da başka bir güzellik, insan olduğunu kanıtlamaya dair.. Ne de olsa son zamanlarda buna çok ihtiyaç var.. İnsan olduğunu kanıtlamak mı yoksa hatırlamak mı daha elzem şu zamanlarda, çok emin değilim. Hatırlamak, kanıtlamanın ilk şartı belki.

***

Bunca buhranın arasında güzellikler de var tabi. En güzeli de geçtiğimiz hafta dördüncüsü Trabzon’da düzenlenen Yaratıcı Drama Günleri’ydi. Eğitimle haşir neşir olanlarınız bu kavramı çok iyi bilir. Uzak olanlar içinse burada ayrıntılarıyla yazmaktansa sadece “yaratıcı drama öğretmenimin günlüğü” niyetine üç beş satır karalayacağım.

Trabzon’da Ümit Hoca’nın önderliğinde düzenlenen bu etkinliği çok kıymet verdiğim can hocam, Ayşegül Hocam sayesinde duydum ve tabi ki tüm Samsun ekibini de toparlayaraktan Trabzon’a bir çıkarma yaptık. Öncelikle muhteşem bir organizasyon yapılmıştı, nereye ne zaman nasıl gidebiliriz, hepsi bir gece önceden tüm katılımcılara mail olarak gönderilmişti. Kim hangi grupta, gruplardaki kişi sayıları ve atölye liderlerine ulaşacağımız telefonlara kadar her şey hazırdı. Atölyelerimize sabah 10 gibi başladık. Yaklaşık 12 kişiydik Samsun ekibi olarak ve hepimiz farklı atölyelere katıldık. Sosyal Bilgiler ve Müzede Drama atölyeleri benim iki günlük maceramdı. 3 yıl sınıf öğretmenliği yapmış biri olarak, bir öğretmenin (branşın bir önemi yok) kesinlikle katılması gereken çalışmalardan biri diyebilirim. Özellikle de müze çalışmaları… Kendimi ele alarak başlarsam şayet, öğretmen olana kadar müzelerin gerçek manada neden yapıldıklarını bir türlü kavrayamamış biriydim. Öğretmen olduktan sonra biraz okuduklarım biraz da İstanbul’daki Topkapı Sarayı bu yöndeki düşüncelerimi deyimi yerindeyse “yontmamı” sağladı… Müze’nin sadece eski bir bina parçası olmadığını aslında her parçasıyla tarihi canlı canlı yaşatan bir yer olduğunu anlamam içinse geçen haftayı yaşamam gerekti. Müze’de drama etkinliği deyince aklınıza ne geliyor bilemiyorum ama çoğu arkadaşım “Nasıl, müzede tiyatro mu yaptınız yani?” demişti. Öncelikle şuna bir açıklık getirelim; tiyatro bir yaratıcı drama değildir. Tamamen farklı iki kavramdan bahsediyoruz burada. Bu ikisini bir başka yazıda anlatacağım notunu düşerek konuya devam ediyorum. Son hali Trabzon Müze’si olan Kostaki Konağı’nda gerçekleştirdik etkinliği ve eğer gitmediyseniz mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Belki toplama kampı gibi her yerden eski nesnelerin bir araya geldiği bir yapıyla karşılaşacaksınız ama sırf binanın mimarisi için görülmeye değer. Trabzon Meydan’da Uzun Sokak dediğimiz sokağın ortasında, kendini diğer binalarla yarıştıramayacak kadar yorgun düşmüş bir yer… Yağmur fırsat verseydi çok daha farklı etkinliklerimiz de olacaktı ancak sadece müze içinde “kör rehber” oyunu ve kısa canlandırmalarla yetinmek zorunda kaldık. Bu etkinlik bir yandan da düşündürdü beni haliyle.. Acaba Türkiye’de kaç tane gerçek manada “müze” diye adlandırabileceğimiz mekanlar var ve en önemlisi bu mekanların ne kadarı kendilerini ziyaretçilerine yeterince aktarabiliyor? Ya da bunun için Kültür Bakanlığı ne kadar çaba sarf ediyor? Okuduğum çalışmalar ve ziyaret ettiğim yerleri göz önünde bulundurursam Türkiye’deki bir çok müzenin sergilediği eserlerin sahte parçalardan oluştuğunu söyleyebilirim. Ayrıca bir çok müzenin adı ile hiç alakası olmayan nesneleri sergilediğini de görüyoruz (En yakın örneği, Trabzon Müzesi). Dolayısıyla bu alanda ciddi çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Nitekim Japon eğitimciler ilkokula başlayacak öğrencilerini önce İkinci Dünya Savaşı ile ilgili müzelerine sonrasında da teknolojik çalışmalarını yaptıkları bilim merkezlerine götürerek  hangi şartlardan hangi şartlara geldiklerini anlatarak “eğitime” başlamaktadırlar. Eğitim tarihinde onlarca sistemi eskitmiş ama hala mantıklı bir sistem oturtamamış bir ülkenin eğitimcisi olarak, benim hala umudum var.  Böyle güzel etkinlikleri yapan insanlar var oldukça umut bir gün gerçeği de yaşatacak bana, biliyorum.

***

Haftanın sonuna yakışan bir melodi ile Ayşe Tütüncü’den “Hasta Siempre” ile sizi selamlarım dostlar, umutla, sevgiyle…

Kasım'da Drama Başka Güzel

Diğer yazılara da okuyabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Kasım’da Drama Başka Güzel

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir