1. Anasayfa
  2. Deneme

Yarın

Yazan: Berfinsu


0

Yarın

Bir ses geliyor, oysa ki ben kimseyi beklemiyorum, ayrıca kimseyi dinlemiyorum. Dizlerimde bir titreme var.  Aslında vücudunu dinlemeli insan. Her şey, ağrıyan, titreyen bir diz, seğiren bir göz, dizler gibi titreyen eller, hızla atan bir kalp -bazen delicesine yavaşlayan- çınlayan kulaklar, kan dolu rüyalar ve o kanlarda uyanmak. Hepsi bir şeyin yansıması. Aynı dev bir aynada kendine bakar gibi. Ama dev aynası değil, her şeyi normal boyutlarda gösteren bir ayna gibi.

Beni dinleyecek birilerini arıyorum, kimse okumayacak da olsa yazmayı deniyorum. Bazen gerçekten kimse okumasın istiyorum, bazense çok yüksekte bir yere çıkıp haykırmak istiyorum içimdeki her şeyi. Herhangi bir dil ya da lügat gerektirmeden.

Bazı sabahlar çok sakin uyanırdım. Erkenden kalkar, kendime güzel renkli tabaklar hazırlar, midemdeki gurultuyu dindirir ve hep insanları dinlerdim, zihnimdeki ya da dışardaki. Yapılacak her şeyi ve fazlasını yapıp, sonraya zaman bırakırdım düşünmek için bir şeyleri. Ama neyleri? Kendimi üzmemek için aklımın ücra köşelerine attığım şeyleri çok kurcalamazdım. Günlük, alelade şeylerle yorardım zihnimi. Misal, ananemin çiçekleri bu kadar güzel açarken benim çiçeklerim neden yaşamıyor, çok mu su veriyorum, az mı ilgileniyorum derdim. Tek başıma bir yerde oturup etrafımda gördüğüm insanlarla ilgili hikayeler yaratırdım. Birçok şey düşünürdüm, ama kendimi üzmemek için çektiğim kırmızı çizgiyi asla aşmadan. Şimdi bakınca bunun bir çözüm olmadığını görüyorum, çünkü onlar hep orada aklımdalar. Her şeyi nasıl yapmam gerektiğini söyleyen onlarca insan bana bunu hiç söylememişti. Şimdilerde ne erken kalkıyorum, ne yapılacakları, ne de fazlasını yapıyorum. Bir şeyleri çözerken diğer şeyleri yıkıyorum teker teker. Öyle ki bazen karanlık bile görmüyorum. Cehennem de böyle olmalı diye düşünüyorum ben. Karanlık bile yok. Zihnimdeki şeylerin ne bir sorusunu bulabiliyorum, ne bir cevabını. Konuşayım diyorum, anlatayım akıl danışayım ama hiçbir kelime karşılık gelmiyor düşündüklerime. Ne anlatabiliyorum, ne konuşabiliyorum. Sanki kocaman, tanrının karanlığını bile yadırgadığı bir labirentte dolaşıyorum. Karanlık bile yok ama her yer ayna, onlarda da kendimi görüyorum. Kimseyle, hatta kendi kendime bile konuşmadıklarımı. Karşıma çıkan şeyler hep benim aklımdakiler. ‘Benim’ dedim ya, ondan kaçamıyorum da hiçbirinden. Kaçmak zaten çözüm değildi, bunu çözdük. Peki ya ne? İnsan rüyalara bu kadar takıldı mı, gerçekle, her şeyi karıştırıyor.

Sürekli mutlu sonla biten, insanların birbirine sarılıp şarkılar söyledikleri ve kötülerin hep kaybettiği türk filmleri izliyorum. Çünkü böyle bir şey istiyorum sanırım. Ama izledikçe olmayacağını da görüyorum. Sadece o ‘son’ yazısı belirene kadar ki 10 saniyede insanların gözlerindeki neşeyi, umudu ve güzelliği görmek istiyorum. Gerçekte hiçbir şey mi böyle olmayacak bilmiyorum. Korkup kaçmak istemiyorum, sürekli fallar okuyorum, rüyaları düşünüyorum, geleceği bilmek istiyorum. Bunlar bir korkudan ileri geliyor demişti geçenler de konuştuğum birisi. Yarından korkuyorsun demişti. Kim korkmuyor ki yarından? Eminim en yüce kahramanlar bile kazandıkları parlak zaferlerinin ardından  gelecek yarından korkmuşlardır. İnşa ettikleri, emek verdikleri her şey yıkılacak endişesiyle. Ben de o türden bir endişe yok diyemem. Bugüne kadar hiçbir şey yapmadım, inşa etmedim diyemem. Herkes yapıyor. Tek tek tuğlalarını dizerek kocaman şeyler yapıyorlar. Yarın onları yıktığında da, uğraştıkları her şeyin altında kalıyorlar. Ben bunu düşünüyorum. Ben ne inşa ettim, neyin altında kalacağım, yarın öbür gün sert bir rüzgar estiğinde, neler benim gözlerimin önünde devrilecek?

İşte bu soruyu sorduğumda karşıma çıkan cevap; yalanlar. Bir şeyler, birileri uğruna söylediğim yalanlar canımı acıtıyor. Ama en kötüleri, en aklımı kurcalayanlar hep kendime söylediğim yalanlar. Bazen çok emin olabiliyorum her şeyden, nasıl oluyorsa! Bazense hiçbir şey ama hiçbir şey aklıma yatmıyor. Aynı şu anda yazmakta olduğum yazı gibi. Ne düşünür insanlar bunları okuyunca diye düşünmeden sadece yazmaya geldim bugün. Biraz da olsa yararlı şeyler için zihnimde yer açmak için. Kendimi silkelemek, tekrar baktığım, dokunduğum şeylerde güzellikler duyabilmek için. Kafamın içindeki sesleri susturup birkaç gün de olsa kuşları dinleyebilmek için bahar gelirken. Yeni yıla girerken yanımda olup bana sarılan herkesin bir dahaki yılbaşına kadar bana sırtlarını dönmüş olabileceğini düşünmeden, nasıl olsa bu dünyada yalnız yürümekten de korkmamalı insan. Ama her şeye yalnız atılabileceğini de bilmeli. Yalnız ve yalnız. Bir tek kendine, içindeki çırpınan güvercine sığınarak yarınları bekleyebilmeli. Ben sanırım öyle yapacağım bir süre. Sizin de içinizdeki güvercinin kanat çırpmayı bırakmaması dileğiyle…

 

Sitemizdeki diğer denemelere de göz atabilirsiniz. 

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Yarın

İlginizi Çekebilir
Geçmiş Olsun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir