Pirinç Boğa!
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Pirinç Boğa!

Yazan: Aycadısı

1

Pirinç Boğa

Gece…

Dışarısı zemheri ayaz. Nerede kaldı?

Etrafımı saran oda duvarları, birlik olup üzerime geliyorlar. Ulan! Hani siz cansızdınız?

Saçma sapan müziklerle dolu televizyon açık. Ses sonda. Yalnızlığımı kapatmaya çalışıyorum, edep yerlerimizi kapadığımız gibi. Sıkı sıkı örtünmek, sarıp sarmalamak, çıplaklığını ve kirli bilincini örtmek… Tam öyleyim işte! Açık vermemeliyim…

İçimi; korkunç, çılgın  bir deney faresi gibi kemiren şüphe, benliğimle birlikte tüm sağduyumu ve erdemli tarafımı alıp ardı sıra sürüklüyor. Nerede kaldı?

Nefret ediyorum ‘Neredesin?’ cümlesinden. Ama kendimle çelişip, içimden soluksuz kalana değin haykırıyorum; “Neredesin?!” Bu gidişle soluk alamayacağım. Öldürecek beni, kesin öleceğim. Lanet olsun!

Bilmem kaçıncı kez onu arıyorum yeniden. Açmıyor! Telefonu fırlatıyorum duvara. Bir yararı olur, duvarların üzerime yürümesini engeller belki. Bu sanrılar da duvarlar gibi. Boş anını yakaladılar mı, hiç acımıyorlar adama… Yerle yeksan olan telefona bakıyorum. İçimden sırıtıyorum, cinnetli bir manyak gibi. Zevk aldım galiba?! Bir şeyleri yok etmek iyi mi geldi bana? Anlık bir rahatlık yaşıyorum. Derinlerde bir ‘oh’  sesi yok ama. Her şey gibi bu da yapay ve kısacık sürüyor.

İşkence bu… Bildiğin acı çektirmek. İlle de etinden et koparmalarına ya da seni ucu sivri bir kazığa oturtmalarına gerek yok. Deney faresi zaten şu an yiyor iç organlarımı. Kim bilir ne kanlıdır ağzı yüzü… Midem bulanıyor gözümün önünde canlanan sahneden. Şimdi benim de ağzımda kan tadı var! Dilimi daha kuvvetli ısırıyorum. Sesimin çıkması değil önemli olan ne de olsa, onun kulağının beni duyması…Gözünse, kulağa üstünlüğünü tartışırım bu gece.

Pirinç Boğa’nın içindeyim artık… Ben, onu severek kendi özgür irademle ve tüm boyun eğmişliğimle, ellerim arkadan bağlı, tamamen teslim olarak girdim o dev boğanın içine. Tütsü delikleri ardına kadar açık. Dev Boğa’nın altındaki ateş alev aldı bu gece. Sağıma dönüyorum sıcak, soluma dönüyorum kor! Terliyorum usul usul. Her iki halde de sonunda öleceğim. Ya pirinci ısıtan alevler haşlayacak beni, ya da vücudumdan çıkan su buharında boğulacağım.

Kızmak, endişelenmek ve delirmek arasında bocalıyorum. Başlarda kızgındım, evet! Zaman, tıpkı hızla boşalan bir kum saati gibi aşağı aktığındaysa endişe sardı tüm hücrelerimi. Oysa şimdi… Delireceğim! Nerede kaldı?

Aklıma üşüşüyor kaygılarım. Paltosu var mıydı? Ya eldivenleri? “İçi kürklü botlarını giymiştir umarım!”  diyerek vestiyere koşuyorum. İçimde çıkmaya korkan bir ‘oh’ daha çıkamıyor. Onları giymiş. Tamam… Demek üşümeyecek ayakları. Biliyorum çünkü, en çok üşüyen yeridir. Oysa yanımda olsa, tüm ciğerlerim ve hatta diyaframımla soluk alıp ellerimin arasında tutarak, ‘hoh’ sesiyle ısıtırım ben o minicik ayaklarını.

Ucu  sivri tüm duygularım yerini başka bir duyguya bırakıyor sessizce. Korkuyorum artık!

Söz veriyorum kendime. Öfke nöbetlerine bir son vereceğim. Kontrol etmeyi öğreneceğim. Hatta  gerekirse bir kafa doktoruna bile gitmeye razıyım. Kendi kendime fetiş yapıyorum. Gelsin artık… Korkuyorum!

Şimdi, Pirinç Boğa’nın içindeki tenim, şarap kızılına döndü. Her bir hücremdeki su, tüm gözeneklerimden fışkırıyor. Oksijen… Yok! Kendi sessiz çığlıklarım, boğanın burnundan böğürtü olarak çıkıp çınlatıyor tüm duvarları. Artık duvarlar bile kor…

Teslim oluyorum. Gözlerimi kapatıyorum, tıpkı bir cenin gibi kıvrılarak. Vücudum çoktan iflas etti. Aklımsa hala oynuyor benimle. Çok uzaktan bir ses duyuyorum televizyonun çılgın şarkıları arasından ve gözlerim ben istemeden o sese doğru ümitle açılıyorlar.

“Ali… Aliiii! Uyan canım. Ateşin düşmüş, ama ter içinde kalmışsın! Hadi üzerini değiştirelim.”

Kollarımı yüz seksen derece açıyorum.

Terimi ona bulaştırmak, yanımdalığını duyumsamak, sesine koşmak ve sadece sıkı sıkı sarılmak istiyorum…

Ve en derinden, korkusuz  bir ‘ohhh!’ kaplıyor loş duvarları.

Sevgiylekalın…

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Pirinç Boğa

İlginizi Çekebilir
Benim Canım B12'm

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Görsele atfederek söyleyebilirim ki gördüm, duydum, biliyorum… Tuhaf gelecek sana ama yazıyı kulağımda senin ses tonunla okudum. Merak ve cinnet duygusu ne kadar da iç içe geçebiliyor. Duvara fırlatılan telefona mı acırsın işin sonunun nereye bağlanacağını mı düşünürsün. Epey buhranlı bir seyirdi satırlar. Çok şükür kabusmuş dedik sonunda 🙂 Dileğim; her zaman sımsıkı sarılacağın bedenler hiç eksik olmasın hayatından, hayatımızdan sen yine güzel şeyler yazmaya devam et kalemine sağlık…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir