Gitmek mi, Kalmak mı?
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Gitmek mi, Kalmak mı?

Yazan: Amelie

1

Gitmek mi, Kalmak mı?

Gitmek mi zor, kalmak mı diye bir ikilemim var. Kendimi bildim bileli bir yerlerde kalıp bir yerlerden gidiyorum. Bu, çoğu zaman gerçek manada şehir değiştirmek olarak karşılığını buluyor hayatımda. Bazen de gidenlerin ardından kalarak, ruhani durumda bir çöküntü şeklinde yansıyor hayatıma… Otuzuncu yaşının ilk ayını geride bırakmak üzere olan biri için hâlâ bir ikilem olabiliyormuş bu durum, bu da yeni yaşın ilk farkındalığı olsun. Gel gelelim ikileme: Gitmek mi zor, kalmak mı?

Gitmek, çoğu kez en çok tercih edilen eylem. Yeniyi çağrıştıran, içinde yeni başlangıçlar bulunduran, ama bununla birlikte korkuyu da peşi sıra sürükleyen. Sözleri Akın Bazin’e ait olan ama en iyi yorumu Yaşar Kurt tarafından yapılmış olan “Ver Bana Düşlerimi” şarkısının başında söylendiği gibi “Gitmek kolay, ya sonrası?” diye de düşündürtür bu eylem aynı zamanda. Tabi burada Levent Yüksel’in “Ya sonra?” diye sorduğu şahesere de vurgu yapmazsak olmaz… Cesaret işi biraz, kendi içinde bulduğun, ama aslında mesafeleri umursamadan etrafında hep seninle var olacakları (insanlar, anılar vb.) bildiğin için gücünü içten içe bu “bilme”den aldığın ve cesaretinin de kaynağı olan bu “bilme” işi çok kıymetli. O olmadan gidilemiyor. Daha doğrusu gidince eksik kalınıyor.

Kalmak… Gidenin ardından kalmak. Yaş ilerledikçe en zor olanı. Ne de olsa zaman bile seni geride bırakıyor ve işin kötüsü artık bunu da fark ediyorsun. Gençken, zamana hükmedenin kendisi olduğunu düşünüyor insan… Kalabileceğini düşünmeyi bir kenara bırak; hep önde giden, yön veren, yönlendiren olarak addediyor kendini. Bir kez gidenin ardından kalan olduğunda, o zaman anlıyor aslında zamanın kendini kandıran sinsi bir arkadaş olduğunu. Kalmak, hüznün kardeşi. Kalıp da umut edeni hiç görmedim; eskiyi barındırıyor çünkü içinde kalmak. Eski olan ne varsa hepsiyle bir arada yaşamak. Korkamıyor bile insan, hüzünlenmekten korkuya fırsat kalmıyor. Hem neden korkulur ki kalınca? Onca anının seni boğmasından mı? Gerçekleşmeyen hayallerinin suya düşüşünü izlemekten mi? Demem o ki kalmak, hareli hüzünler buketi. Çoğu kez aklını kaybedecek gibi oluyor insan. Aslına bakılırsa kalmak, yalnızlığın başlangıcı. Kalıyorsan, bir yerde kalmışsan; yalnızsındır.  Ölmemişse ve hala aklını kaybetmemişse insan bu yalnızlıkta, güçleniyor. Ki burada söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait, ama Sertab Erener’in en tatlı zamanlarında seslendirdiği haline hayran olduğum “Yalnızlık Senfonisi”ne bir selam etmek isterim; özellikle “Yokluğunla ben baş başayız nihayet” kısmına…

***

Gidenin arkasından kalan olandım hep; ilk kez gideceğim. Giderken arkamda bırakacaklarım öyle fazla ki. Gittiğim yerde bana tahammül gücü verecek olan anılarımı oluşturduklarım onlar aynı zamanda. İnsan giderken “Korkma, ben buradayım! Kalbinin ta içinde!” diyeni duymak istiyor. İçten içe biliyor aslında, ama duymak istiyor işte. Bahsettiğim o cesaretin kaynağının olduğu “bilme” durumu bundan geliyor. Eksik kalmamak için bu şart.

***

Umut etmek için melodilere tutunuyorum. Şu sıra en çok dinlenilen listemden tavsiyem, Edith Piaf’ın yorumundan “La Vie En Rose”.

 

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Gitmek mi, Kalmak mı?

İlginizi Çekebilir
Hiç kimse

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. “Demem o ki kalmak, hareli hüzünler buketi.” Daha dokunaklı bir tarifi olamazdı herhalde! Canım Amelie, anılarına ve daha nice anılar biriktireceğin yarınlarına kuvvet… Mutluluk, kaldığın ve gittiğin her yerde seninle olsun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir