Roman Kahramanı
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Roman Kahramanı

0

Roman Kahramanı

Şimdi okuyacağınız hikâyemle bana beni bir kelimeyle anlatın!

Yıllar önceydi. Şu beton yığınlarını geride bırakarak memleketime gitmiştik, bir yaz tatilinde, bizimkilerle. Sıcaktır Akdeniz bilirsiniz, sühuneti yakar adamı. Dedem (ki benim kara sevdamdır) şehrin yaklaşık 85 kilometre uzağında bir yaylada ev yapmıştı zamanında. Yayla da ne yaylaymış ama buz gibi. Yaylaya ilk gidişimi anlatıyorum size, odaklanın bize…

Çarşı’ da inmiştik. Bundan sonrasını yürüyerek gidecektik. Kalabalık olmasaymışız otostop çekebilirmişiz. ( Ayrı ayrı olmazdı bizde, hep beraber hareket ederdik). O zamanlar “otostop” bana büyük macera gibi gelirdi -ki hâlâ da öyle sanırım… Yol bitmek bilmiyordu ama havası tertemizdi; ağaçlardan oksijenin yayıldığını, yüzümü yaladığını hissediyordum. Havası ruhumu okşuyordu. Heyecan da vardı tabii, bu yerde ayak izlerim daha önce hiç olmamıştı. Bir gözlemci edasıyla çevremi izliyorum. Gördüğüm tek şey yokuş! Bir yokuştan çıkıyoruz ve yol düzleşiyor, sonra yeniden yokuş ve sonra yeniden yokuş… Evlerin çoğu tek katlı, birbirinden hayli uzakta ve muazzam bahçeleri var. Şeftali, kiraz, kayısı, ceviz ağaçları… Adeta kartpostal gibiydi gördüğüm manzara.

Ben böyle gayet mayhoş bir havada, etrafını izleyen gözlemci gibi yürüyordum ki hepimiz bir yokuşun başında durduk. Yokuş ama yokuşların anası, tüm yokuşları sanki o doğurmuş! “Çıkmam” dedim, “Hayatta çıkamam buradan”. Dedem “ Ev bu yokuşun sonunda.” dedi. Çaresizdim, çıkacaktım mecbur. En arkada yürüyen bendim, yaklaşık bir saattir yürümüştük ve devam ediyorduk yürümeye. Bu yürüyüş bîtap düşürmüştü beni, evi meraktan ziyade bir an önce gidip uzanmak istiyordum. Üç beş çocuk oyun oynuyordu sokakta ama ne çetrefilli! Ana yokuş, oyunlarını zorlaştırıyor ama onlar yılmadan oynuyorlardı. Gittikçe yaklaşmıştık, yüzlerini görmeye başladım. Aman Allah’ım! Ben, birini tanıyordum! Önce afalladım, yorgunluk muydu sebep olan? Hayır, değildi. Karşımdaydı. Oydu. “Benim Küçük Kemancım!” Artık yanlarındaydım çocukların, çocuklar bizimkilerin geçmesi için müsaade etmiş, oyun bir müddet bitmiş, bizimkiler çoktan evin bahçesine girmişlerdi. Yanına geldim:

“Sensin!” dedim. “Sen yaşıyorsun, sen varsın, seni tanıyorum!” dedim. Öylece yüzüme baktı, öylece yüzüne baktım (Bir çocuğa böyle söylenir miydi, söyledim işte. O an tutamadım kendimi. O, benim arkadaşımdı; O, benim romanımın kahramanıydı!) Gülümsedim, gülümsedim ama bu şaşkınlık, bu duygu tuhaftı. Dedem çağırdı sonra, neyse ki evlerimiz birbirine yakındı. “Bir daha göreceğim ne de olsa” dedim içimden.

İçimde garip bir sevinç vardı. Dedemin evi de civardaki en güzel evdi doğrusu. Ama artık ilgi odağım değildi. Yan komşumuz olan “Küçük Kemancı”ydı.

Ertesi gün, bahçeye indim. Onu görme heyecanı vardı içimde. Ama yoktu. O gün onu hiç görmedim. Bir sonraki gün de görmedim. Acaba yanılmış mıydım, bir daha göremeyecek miydim? Artık içimi hüzün kaplamaya başladı, umudumu kaybediyordum. Üçüncü gün yeniden indim bahçeye, çocuklar yine aynı yerdelerdi. “ Benim geçen gün konuştuğum çocuk nerede” dedim ortaya. Bir müddet beni izlediler. İçlerinden en büyük olanı “ ‘…’ mu?” dedi. (İsmini hatırlasaydım yazardım. Bana kızmayın, elbette ona önem veriyorum ama onun adı zaten vardı: “Küçük Kemancı”ydı o.) “Evet” dedim öylesine. “ Evde o, çok çıkmaz dışarı” dedi. Onlar oyunlarına devam ettiler, ben eve çıktım. Evin büyük balkonu benim meskenimdi. Önümde koca koca dağlar vardı, uzağımda da değillerdi üstelik. Bir müddet oturdum bizimkilerle. Gözüm çocukların olduğu yerdeydi, yola bakıyordum sürekli. Ve o an! Onu gördüm. Hemen bahçeye koştum, onun yanına. Beni görünce çekindi biraz, ürkütmüştüm sanırım “ Merhaba” deyiverdim, gülümsedim. Konuşmuyordu. Sadece yüzüme bakıyordu. “ Nasılsın, Küçük Kemancı?” dedim. Gayet kısık bir sesle “Ben, Küçük Kemancı değilim” dedi. Bir ağacın altına oturduk, ağaç bizi sevmiş olmalı ki himayesine aldı…

“Birkaç yıl önce bir kitap okudum. Benim kahramanım o kitaptaki ‘Küçük Kemancı’ydı. Onu zihnimde canlandırmıştım ve zihnimde canlandırdığım insan sendin. Yani senin var olduğunu elbette bilmiyordum ama bazen hayal gücü insana her şeyi yaptırıyor. Şimdi seni karşımda görünce çok şaşırdım. Nasıl olur da zihnimde canlandırdığım bir insan gerçek hayatta karşıma çıkar?”

“Bilmiyorum.”

Evet bilmiyordu, belki beni anlamamıştı da ama hoşuna gitmişti bu durum, bunu hissetmiştim. Uzunca sohbet ettik, ona biraz ondan bahsettim, kendisinden etkilendi. Şimdi diyorum ki bir gün biri benim karşıma bu şekilde çıksa ben ne yapardım acaba?

O gün bugün arkadaşız Küçük Kemancımla ve ben hala onun gerçek adını bilmiyor, ona “Küçük Kemancı” diyorum. Her yaz yaylaya gittiğimde onu muhakkak görüyorum, bir kere de olsa. Küçük Kemanım ne yazık ki dış dünyayı pek sevmiyor. Ona kızamıyorum doğrusu, haklı sebepleri var. En güzeli gözümün önünde büyümesi. Senede bir görmeme rağmen büyüdüğünü anlayabiliyorum. Ne kadar büyürse büyüsün, o “Benim Küçük Kemancım…”

Dediğim gibi o benim Küçük Kemancım, varsa selamı olan yaza iletirim. Bana ulaşın yeter!

2189979-kucuk-kemanci

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Roman Kahramanı

İlginizi Çekebilir
Öykü: Mucize Hayat

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir