1. Anasayfa
  2. Deneme

Çöl

Yazan: yula


0

-Çöl-

Hepimiz kendi mabetlerimizde yaşıyorduk. Kimimizin yıkık, dökük, kimimizin ki demirden bir kale gibiydi. Ne çok biriktirdiklerimiz vardı. Ne çok kırgınlıklarımız! Kendi biriktirdiklerimiz yüzünden yorgunduk. Bir çölde sırtımızda küçük bir heybeyle başlıyorduk hayata. Sonrasında her gördüğümüz vahada yeni hazineler, anılar, mutluluklar, acılar dolduruyorduk heybemize. Her şeyi saklamayı seviyorduk. Yükümüz arttıkça artıyor, yol uzadıkça uzuyordu. Kalbimiz kırılıyor, kalbimiz yoruluyordu. Her hatırladığımız acı, bir parçamızı daha koparıyor, biraz daha uzaklaştırıyordu bizi kendimizden. Ama yine de tüm güzel anılarla birlikte acılarımızı da taşımayı seviyorduk. Kurtulmak istemiyorduk belki de yüklerimizden…

Ah! Nasıl güzel, nasıl içten, nasıl sıcaktı kimileri! Nasıl aldanıyorduk gülüşlerine! Nasıl da koşuyorduk tüm ruhumuzla onlara. Sonra anlıyorduk, kimi katillerin masum yüzlü olabileceğini! Ruhumuz alt üst oluyordu, çocuk kalbimize sokulan her bıçak darbesiyle. Tüm benliğimizin içinde taşıdığımız çocuk ruhumuzu acımasızca katlediyorlardı. O çocuğu kaybetmemek için ne mücadeleler veriyorduk kimi zaman!

Ama değişiyorduk, başkalaşıyorduk istesek de istemesek de. Bir çamur gibi yoğuruyordu bizi hayat. Ne kadar çocuk kalmaya çalışsak da büyüyorduk, büyütüyordu bizi acılarımız. Heybemiz doldukça doluyor, yükümüz arttıkça artıyordu. En zor olanı, suskunlaşıyorduk git gide. Kabulleniyorduk acılarımızı. Teslimiyete bırakıyorduk ruhlarımızı…

Özgür olabilmek için heybeyi yere bırakmamız yetecekti belki de. Ama bırakamıyorduk. Onca anı, onca insan, onca aşk, onca acı, onca sevincimizi unutmak istemiyorduk. Yüklerimizi seviyorduk, ne kadar bizi tükettiklerini bilsek de…

Bir noktadan sonra vahalarda son buluyor, kocaman bir çölün ortasında yapayalnız kalıveriyorduk. Ne gelen kalıyordu ne giden, ne de yeni anılar…

O zaman anlıyorduk, içimizdeki çocuğu öldürdüklerinde, yüreğimizi paramparça ettiklerinde, yalnızlıkla tanıştığımızda elimizde kalanın bir tek o heybe olduğunu…

Gün ağırlaşıyor, biz yaşlanıyorduk. Gücümüz tükeniyor, heybeyi taşıyamaz oluyorduk. Onu ilk kez bıraktığımız an yere, tüm anılar, acılar, mutluluklar, hüzünler bir toz bulutunun içine karışıp yok oluyordu..

O an elimizde tek kalan, içimizdeki çocuğun sesine kulak veriyorduk.

İçimizdeki çocuğun sesi duyulmaz olduğunda, biz usul usul ölüyorduk…pri

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. (Çöl)

İlginizi Çekebilir
Platon’dan Samsun’a

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir