Oyuncak itfaiye arabamı yakamayışımın ardından
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Oyuncak itfaiye arabamı yakamayışımın ardından

"Hiç ümitsiz olmamalı. Belki tutar bir gün maya. Ama ey insanoğlu, sorumluluk! İşte biraz çaba!"

0

Oyuncak itfaiye arabamı yakamayışımın ardından…

Ali Ural’ın “Satranç Oynayan Derviş” isimli kitabının “Şimdi Sıra Denizleri Mayalamada” başlıklı yazısından ilham alarak yazıyorum bu satırları. Kitabı okumanız tavsiyemdir. “İnsanı insanda aramak ne derin yolculuktur!” diye başladığı kitabında Ali Ural, Konfüçyüs’ten Pablo Neruda’ya kadar kronolojik bir sıra ile düşünür, âlim kimselerin hayatlarından yola çıkarak kendi deyimiyle, aslında kendi hayatlarının portrelerini çizer okuyucularına. Satırlarıma ilham olan yazısındaysa Nasreddin Hoca’dır konu edindiği.

Öyle ya, Alişar Bey’in zannettiği gibi değildir mesele. Gidiyordur ya eşeğine ters binip hoca!  Gözü arkada kaldığındandır. Zaman sorumluluk zamanıdır oysa. Yangınlar yanıyordur Anadolu’da Moğolların istilasıyla. Ama dert değil! Asalar Musaların değil, Musalar Hakkın asalarıdır Firavunları azgın dalgalar arasında yerle yeksan etmek için ve zafer Musalarındır. Yollara düşer hoca, gözleri ardında ama “Ne olursan ol yine gel.” “Yaratılanı sev Yaratandan ötürü.” çağrılarının temsili halidir eşeğe ters biniş. Açlığın, sefaletin, kanunsuzluğun hüküm sürdüğü Anadolu’yu, insanlığı kucaklayıştır insanı gerisinde bırakamayıp yüzünü hep ona dönüşü hocanın.

İmkânsızlığı imkânsız kılmak içindir göle maya çalış. “Ya tutarsa!”dır çünkü. Tutmasa bile, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilmektir asıl olan. Göller kurursa ne çıkar, denizlerde azgın dalgalara kafa tutabilmektir asıl olan! Mücadele!  Çünkü “Ya tutarsa!”dır mesele.

Tarihin tekerrürden ibaret olduğu muhakkaktır.  Anadolu’nun, bütün dünyanın tarih boyunca hep yandığı… İnsanoğlunun bütün sorumsuzluğuna karşılık, zaman her zaman sorumluluk zamanıdır oysa. Ama yok! Hiç ümitsiz olmamalı. Belki tutar bir gün maya. Ama ey insanoğlu, sorumluluk! İşte biraz çaba!

İnsandaki sorumluluk duygusu hep küçük prensi hatırlatır bana. İki sözüdür Exupéry’nin kazınmış iliklerime, sorumluluk.

“Tu deviens responsable pour toujour de ce que tu as apprivoisé.”

“On risque de pleurer un peu si l’on s’est laissé apprivoiser…”

İnsanoğlunun var olduğu ilk zamandan bu zamana insanlığı içinde ehlileştirememesidir yangınlara vesile. En büyük sorumluluğudur oysaki insanın insanlığı özümsemek kendinde. Ve ağlamayı bilmediğinden belki de insanın, söndüremeyişi yangınları.  Sorumludur insanoğlu kendinden, etrafındaki bütün insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden… Ehlileştirmelidir bunları özünde ve ehlileştirdikleri uğruna da ağlamayı göze alabilmelidir insan. Gerçek manada ağlamak kalbte bir durumu umursayışın, acı çekişin ve bu iki hissi samimiyete döküşün adıdır. Yanmak değil de belki biraz ağlamak gerekir bu sebeple.  Mayayı çalmak göle…

Dünya engin bir gölse, bugün sen o gölde karabataksın Türkiye. Kendi kendini avlıyorsun en derinde. Her bir avlanışta yangınlar yakıyorsun yerinde. Yanma o yangınlarda, ağlayabil haline. Ağla ki sönsün yangınlar. Ağla ki, yalnızca o bir damla su da görebil hakikati. Ehlileştir özünde insanlığı ve insanlığa ağla Türkiye. Bilemezsin ki, “Ya tutarsa!” çünkü mesele.

Yazarın (eceeskiköy) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Oyuncak itfaiye arabamı yakamayışımın ardından…

Yazar-Çevirmen Fransızca Öğretmeni

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Kaos

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir