Fısıltı
“Fısıldamalısın” dedi.
“Ancak fısıldarsan seni duyabilirim”
“Ne saçmalıyorsun sen, bu kalabalıkta asıl fısıldarsam beni hiç duyamazsın!”
“Yanılıyorsun! Farkında bile değilsin ama dünyada çok fazla ses var! Herkes daha çok bağırıyor, herkes baskın olmaya çalışıyor bir diğeri üzerinde, herkes alışmış durumda bu gürültüye ve işin en kötüsü aslında kimse kimseyi duyamıyor. Bizim birbirimizi duyabilmemiz için fısıltıyla konuşmaya ihtiyacımız var”
Ne tuhaf biri diye düşündüm. Bu kadar gürültünün içinde fısıltıyla konuşursak sesimizi nasıl duyabilirdik ki? Madem herkes bağırıyor, bizde bağırmalıydık. Sanki düşüncelerimi okumuş gibi gülümsedi;
“Dene bak. Gerçek sesler daha az duyulanlardır. Bize oyun oynuyorlar görmüyor musun? Gürültüyle bizi uyuşturup, robotlaştırıyorlar. Böylece ruhumuzu alıyorlar elimizden”
Kesin delirmişti. Eğer öyleyse idare etmek gerekiyordu. Tabi tabi diyip kaçmalıydım yanından.
“Haklısın, belki de öyledir” dedim.
Kahkaha attı.
“Deli olduğumu düşünüyorsun değil mi?”dedi.
Kaçacak yer yoktu, başımı salladım.
Haklıydı. Hiç böyle düşünmemiştim. Bende diğer herkes gibi robotlaşmış olmalıydım. Kabullendim.
“Fısıltıyla konuşalım ki birbirimizi duyalım o zaman” dedim.
Gülümsedi, gülümsedim. O an, konuşmaya bile ihtiyacımız olmadığını anladım…
Diğer yazılara da okuyabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.
Fısıltı