Labirent
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Labirent

0

Labirent

Sağa, sola, ileriye ve geriye. Dört farklı yere hareket edebilir, dört farklı senaryodan birini seçebilirim. Seçim yapabiliyorum, ama tercih hakkım var mı? Emin değilim, en baştan bu duruma düşmemiş olmayı tercih edebilirdim. Kısıtlanmış hissediyorum. Tepemde gökyüzü, masmavi ve uzanıyor sonsuzluğa. Tepemdeki gökyüzüne rağmen, kısıtlanmış hissediyorum. Verebileceğim kararlar belli, dört farklı seçeneğim var. Aslında karar vermiyorum, bir senaryoyu oynuyorum. Önüme konan dört senaryo var; sağa, sola, ileriye ve geriye. Seçim yapıp, sahneye çıkma zamanı.

Geriye gidemezdim; yaşanmışlıklar, anılar ve geride bırakılan zorluklar oradaydı.
Mücadele etmemiştim onlarla,
Çoğu zaman kaçmıştım.
Çözmemiştim sorunları, sadece ardımda bırakmıştım.
Ardımda bıraktığım savaşlar, zorluklar…
İzlerini üzerimde taşıyordum hala,
Hala kapanmamış yara izleri.

İlerledim, önümde uzanan yol beni dönmek zorunda bırakana kadar ilerlemeyi düşündüm. Sağa ve sola mecbur kalmadıkça dönmeyecektim, işleri daha da karıştırmanın bir nedeni yoktu. Hep verilen öğüttür, ileriye bakmalısın derler. İleriye bakıyorum ve ilerliyorum. Dümdüz, ileriye. Acı tarafı şu ki, yol bitmiyor. Hayat devam ediyor. İyi anlar yaşıyorum, kötü anları hatırlıyorum. Kazandığım savaşları unutuyorum, kaybettiğim savaşların izleri hayatımda. Sorunları arkamda bırakıyorum, ama çözemiyorum. Hayat devam ediyor, zaman akıyor. Kadehler doluyor ve boşalıyor. Kırmızı ve beyaz, bazen süt rengi. Sorunlar geliyor ve gidiyor, geliyor ve gidiyor. Bitmeyen bir döngü, çözülemeyen problemler gibi adeta. Hayat; tavuk-yumurta sorusu gibi, cevaplanamayan sorularla dolu. Biten her savaş, geçilen her zorluk, verilen her mücadele, geçilen her eşik, bir yenisine gebe. Gökyüzü… Kah siyah saçlı, beyaz tenli bir çıplak bir kadın gibi açık, kah üzerine kışlıklar giymiş gibi bulutlu. Ama orada, bulutlu veya açık, daima güzel, daima umut veriyor.

İnsan bir noktadan sonra, farklı şeyler deniyor. Ben de sağa ve sola dönmeye başladım. Sağa dönerken neden sağa döndüğümü, sola dönerken neden sola döndüğümü bilmiyordum. Tek söyleyebileceğim, farklıydı. Aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemekten sıkılmıştım. Olmuyordu. Ben de, farklı şeyler denedim. İlerlemek benim tercihim değildi, sağa veya sola dönmek de farksızdı. Benim tercihim burada bulunmamaktı. Bulunmayı istediğim yer içim bir labirentte değil, merdivenleri çıkıyor olmam lazımdı. Bir şekilde, buradayım. Bir şekilde hala gökyüzü tepemde, hala pembe çiçekli güzel ağaç orada. Hala sağa ve sola dönüyor, bazen de ilerliyorum. Yorgunum, ama hayat böyle değil midir zaten?

Umuyorum.
Pembe çiçekli, güzel ağaca; tıpkı gökyüzü gibi, kısa siyah saçları ve beyaz teniyle salınan bir kadın gibi güzel ağaca ulaşmayı umuyorum.

Gökyüzü tepemde,
Yağan yağmurun ıslattığı toprak ayağımın altında.
İlerliyorum. Devam ediyorum.
İleriye, sağa ve sola.
Sadece arkamı dönmüyorum, geri gitmiyorum. Geçmişten korktuğum için değil.
İşin aslı başka.
Pembe çiçekli, güzel ağacı görmeden devam etmek istemem.

Labirent

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Labirent

Labirent

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir