Kuşkusuz upuzun yazıyoruz şu hayatı; ama kısacık yaşıyoruz
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Kuşkusuz upuzun yazıyoruz şu hayatı; ama kısacık yaşıyoruz

0

Kuşkusuz upuzun yazıyoruz şu hayatı; ama kısacık yaşıyoruz

Vasat bir ölüm bekliyorum filmin sonunda. Zira vasat seyreden bir hikayenin finalinde oskarlık bir iş çıkacağını düşünmek ahmaklık olur. Uzun uzadıya düşünmeden var edebildiğim bu döngüde; insanlar yanımdan gelip geçerken, ben bir masada üçüncü çayımı yudumluyordum. Ayakucumdaki kediyi saymazsak, keyfim de yerinde sayılırdı. Kedileri sevdiğim halde ayakucumda pineklemelerine dayanamıyorum. Tavla oynayacak arkadaşımın bile olmadığı zamanlardandı. Yani o kadar yalnızdım ki; telefonda ha bire e-posta, instagram, twitter, facebook sanallığında dört dönüp duruyordum boş boş. Karşımda duran orta yaşlı, renkli gözlü, alımlı kadının göz süzüşlerini de görmezden geliyordum. Hep böyle olurdu zaten. Her şey sarpa sararken, birileri hayatını matkapla delik deşik etmek arzusunu güdüverirdi. Oysa çok önceden bir makas yardımıyla kesmişlerdi önemli gördükleri her yeri..

Yeri süpüren gence inat bir denklemle kirletiliyordu dünya ve elimi taşın altına soktuğumdan beridir, kırıktı kolum kanadım. Akşam oluyordu. Mesailerinden dönen, çalışan takımının soluklandığı kahvede üçüncü çayımı içtikten sonra tenhalaştı masalar. Ve sıranın bana geldiğini bildiğim halde kalkmadım. Kalksam ne olacaktı ki? Sanki gidecek bir yerim vardı. Sanki kahve içerken iki kelime konuşacak kimsem vardı.. Ya da bir bekleyenim.. Bunların hiç birine sahip olmadan yaşamak mümkündü; tabi buna yaşamak denilebilirse.. Topa abanır gibi yaşıyordum çaresiz. Bir şeylerin yolunda gideceği umudunu taşımaktı hamallığım. Boşa kürek çektiğimi bilerek, akıntıya meydan okuyordum. Ve keder yüküm usul usul yazmaya itiyordu ellerimi..

Kuşkusuz upuzun yazıyoruz şu hayatı; ama kısacık yaşıyoruz.. Ve eksik kalan parçaları hiç kimse tamamlayamıyor. Belki de işin en acı yanı da bu. Yani attığımız adımları, gittiğimiz yolları tamamlayacak bir şey yok gerimizde. Bıraktığımız, daha doğrusu bıraktığımızı sandığımız izler silinip gidecek. Dolma kalemlerimizin mürekkebinin bittiği anlardaki gibi yarım bırakılacağız. Dolma kalem dedim de aklıma geldi; benim hiç dolma kalemim de olmadı şu hayatta. Bir sürü daktilom oldu, bir sürü kalemim; ama dolma kalem taşımadım hiç üzerimde. Belki de bir eksikliktir, kim bilir?

Kimsenin umurunda bile olmayan şeylere çok değer verdim. Bu benim hayata karşı takındığım en hatalı tavır olsa gerek.. Küçücük şeyleri kocaman cümlelerle betimleyip, koca koca cümlelerin yanında küçüldüm. Nihayetinde hayattaki en büyük derdi takipçi sayısı olan ve gerçek sevgiden bir haber, sürüsüne bereket aşk çocuğunun yanında elmadaki kurt misali kalakaldım bir başıma.. Mühim değil, mühim olan insanlık. Ama insanlık tabir edebileceğimiz şey bundan çok eski yıllar önce yaşıyordu. Şimdilerde cesedi kanalizasyon borularında süzülmektedir muhtemelen..

Her şeyi çok iyi bilip, hiçbir halttan çakmayan sefilleri gördükçe çevremde, acınası yüzlerine güldükçe çaresiz; muhtaç olduğum elleri arıyorum geceler boyunca. Düşerken yalnızlığıma, belki de kederime ve yasıma ortak arıyorum. Bir seveni, bin seviyorum.. Gece vakti kederlerini örtüyorum üstüme, yorgan niyetine ve tir tir titriyorum. Yaşadığım kadar yaşayıp, yazdığım kadar var olacağım..

Yalnız başıma geldiğim kahveden, yine aynı yalnızlıkta kalkıp uzaklaştım nihayetinde. Bir dolmuşun cam kenarındaki uyuklamaların hemen ardından evin yolunu bulabildim. Aynı şarkılarda aynı kederleri karşıladı yüreğim. Sonra ağır geldi bir şeyler.. Sonrası ölüm uykusu gibiydi. Ne yaşıyordum, ne de öldüm..

03.00 28.08.14

Öykü: Kuşkusuz upuzun yazıyoruz şu hayatı

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Öykü: Sayfalar Dolusu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir