1. Anasayfa
  2. Deneme

Kalbimi yumruklatıp gidiyorum!


0

Kalbimi yumruklatıp gidiyorum – Hiç gözünüze yumruk yediniz mi? Ben yedim. Ortaokuldaydım. Tam üç kişi saldırdılar. Kendimi Kalbimi yumruklatıp gidiyorum.

Kalbimi yumruklatıp gidiyorum hakkında

Hiç gözünüze yumruk yediniz mi? Ben yedim. Ortaokuldaydım. Tam üç kişi saldırdılar. Kendimi savunmak için aldığım tabureyi savuruyordum, eski bir savaşçı misali. Sağımdakine doğru savururken, solumdaki okkalı bir yumruk vurdu gözüme. Gözüm karardı. Dünya sustu ve acımı tüm içtenliğiyle içimde hissettim. Çocuktum, çocuktuk ve acılarımız, hınçlarımız, kavgalarımız bitmek bilmiyordu. Şimdilerde o yıllardan hatıra sadece acılar kaldı. Geriye de bir şey kalmıyor zaten!

Kalbime inen okkalı bir yumruktan bahsedeceğim size. Gözüm sadece şişti. Oysa yıllar sonra, bu günlerde kalbime okkalı bir yumruk yedim. Bel ağrılarımın, böbrek ağrılarımın, sırt ağrılarımın ötesinde bir ağrıyı taşır oldu bedenim. Bir sürü sızı vardı yüreğimde. Bir sürü düş kırıklığı. Ama bir kalbi bir kere dağıtabiliyor şu üzerinde yaşadığımız dünya. Öyle bir dağılıyor ki, bir daha eskisi gibi de olamıyor. İstisnasız herkesin başına gelen sayısız olaydan biri… Hâlbuki ortalama insan hayatı çok daha uzun ve meşakkatli!

Gülemiyorsun, gülüşüne baksalar ağlarlar. Öyle kederli mi gülünür ulan diye hesap sorarlar hatta. Hep bir şey sorar insanlar zaten. Göstermelik kıyafetlerini çıkarmaktan aciz ve sahte rüyalara dalmaktan bıkkın bir nesil olduk çıktık. Oysa ben uyumuyorum uzun süredir. Uyukluyorum sadece. Bedenime tam bu dönem sayısız hastalık yükledim. Teşhis bekliyorum sadece. Değme keyiflerinize selamlar düzüyorum gecenin ölü sessizliğinde. Yağmurlarında ıslanıyorum bu şehrin. Bir şehir ki; kirli yağmurlar damlıyor bulutlarından. Kurum kaplı ruhlar dolaşıyor sabahlarında. Ciğerlerimizin kabul etmediği bir havayı soluyoruz. Bir şehir ki; ölmeden mezara sokuyor tabutlarımızı! Ve tabutlarımız çürük, tabutlarımızın çivileri paslı!

Güzel sevebilirken, çirkin kan davalarına tutuşuyor sevdalar. Sevdalar bir Cuma selasına kurban ediliyor. Ve bembeyaz kefenlerle süsleniyor umutlar. Yalan ve talan rüzgârı bu! Bizi alıp bilmem nerenin kederine sürüklüyor. Kimseler oturup kendi mutluluk fotoğraflarını çekemiyor günümüzde. Herkes başka kapılarda arıyor huzuru! Ve fakire sadaka dağıtır gibi savuruyorlar ruhsuz sevgilerimizi. Bir güvercin edasıyla didikliyorum kapı önlerinizdeki sevgi kırıntılarını. Sarılıyorum şiirlere kederli kadınların. Ah diyorum, Ah Didem Madak’ın şiirleri gibi hatta! Sözlerine takılıp kalıyorum Tezer’in ve Sezen eşlik ediyor bu ihtiyar yalnızlığıma! Bütün savaşlardan galip çıkabilirsiniz, ama mağlubiyetinizi gizleyemez süslü madalyonlarınız! Karanlık bir yolu aydınlatamaz bu söylevler!

Gidiyorum, bir umudu yitirip, bir aşkı katledip gidiyorum! İstediğim biraz daha sevgiydi belki, açtım sevgiye! Bir kadın öpüşüne, bir kadın düşüne açtım.

Gidiyorum, bir kalbi bırakıp, bir yağmura sarılıp gidiyorum! İstediğim biraz daha aşktı belki, açtım aşklara! Bir elin avucuna, bir dokunuşa açtım.

Gidiyorum, türlü yumruklar yedim, kalbimi yumruklatıp gidiyorum! İstediğim biraz daha huzurdu, açtım sayısız huzura! Bir yatağın sıcağına, bir kalbin atışına açtım!

Gidiyorum, ben adımı unutup, bir kadını bırakıp gidiyorum! İstediğim biraz daha nefesti belki, açtım soluklara! Bir çocuk telaşına, bir şair adabına açtım!

16.00 27.12.14

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir