Bir Varmış Bir Yokmuş
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Bir Varmış Bir Yokmuş

Yazan: yula

0

Bir Varmış Bir Yokmuş…

Bir zamanlar çok uzak ülkelerden birinde bir Prenses yaşarmış. Prenses, annesini ve babasını kaybettikten sonra mutsuzluk ve yalnızlığa bürünmüş. Her gün hüzünlü bir güne uyanıyor, odasından çok fazla dışarı çıkmıyor, sürekli kitap okuyor, bazen bilge hocalarıyla sohbetler ediyor ama yine de yaşamak için bir sebep bulamıyormuş. İçinde bir yerlerde kocaman bir boşluk varmış ve bu boşluk her geçen gün onu karamsarlığa sürüklüyormuş. Hocaları Prensesin hayatında eksik olan şeyin “aşk” olduğuna karar verip, ülkenin en yakışıklı, en cesur ve en bilge Prenslerini saraya davet etmişler. Ama sohbetleri, birkaç cümlenin ötesine geçememiş. Sadece bir Prens onun gönlünü kazanmaya yaklaşmış ama sonrasında söylediği bir yalanın ortaya çıkması nedeniyle Prenses tamamen içine kapanmış. Seneler geçmiş ve halk arasında ismi “ Hayalet Prenses” olarak anılmaya başlamış.

Günlerden bir gün genç bir Gezgin’in yolu Prensesin ülkesinden geçmiş. Halkın arasında dolaşan Gezgin, Prenses’le ilgili hikayeyi öğrenmiş ve onu kabuğundan çıkarabileceğini düşünerek Saray’a gidip Prenses’le konuşmaya karar vermiş. Bir Gezgin’in kendisiyle konuşma isteği Prenses’e ilginç gelmiş ve onunla görüşmeyi kabul etmiş. Gezgin, yumuşak ses tonu, sakin tavırları ve huzur veren hikayeleri ile Prenses’in ilgisini çekmeyi başarmış. İlk zamanlar arada bir Saray’a davet edilen Gezgin, bir süre sonra Saray’dan çıkmaz olmuş. Prenses, Gezgin’in anlattığı ülkeleri ve hikayeleri dinledikçe neşeleniyor, kimi zaman merak ve heyecanla sorular soruyormuş. Ama eskisi kadar olmasa da içindeki hüzün devam ediyormuş. Bu boşluğu dolduracak duygunun aşk olup olmadığını çok merak ediyormuş. Gezgin’e sormaya karar vermiş.

Gezgin sakin ve huzur veren tavrıyla Prenses’e “Hiç aşkla tanıştınız mı? “ diye sormuş. Prenses anlamsızca yüzüne bakmış. Gezgin, derin bir nefes alıp aşkın kendince ne olduğunu Prenses’e anlatmaya karar vermiş.

Sevgili Prensesim, Aşk çok güçlü bir duygudur. İnsanların en çok korktuğu, ama yine de heves ve heyecanla içten içe merak ettiği, kimine göre ateş, kimine göre su, kimine göre ise bir tutkudur. Bana göre ise; Aşk sonsuzluktur. Hem bir varoluş, hem de yokoluştur. Kimi zaman çok tatlı ama kimi zamanda bir o kadar acıdır. Bazen kurak bir çöl, bazen de çok özel bir vahadır. Aşk, insana dair tüm duyguların karışımıdır. İnsan aşık oldu mu ruh bedene sığmaz, dolar taşar. Sevginin dozu, kişiye göre az yada çok olarak değişebilirken, Aşk ya vardır ya yoktur, az yada çok olamaz. Aşkın ortası yoktur. Hep çoktur. Aşk, kendinden vazgeçmektir… Bile isteye esarettir. Candan öteye geçip aşka aşık olmaktır. Aşkını şah damarında taşımaktır. Attığın her adımda, aldığın her nefeste, kalbinin her atışında onunla yanmak kavrulmak, yok olmak ve sonra tekrar tekrar küllerinden doğmaktır. Her doğuşta daha çok güçlenir, daha çok koşarsın aşka. Onun gözleri güneşin, saçları yıldızın, kokusu nefesin, attığı her adım yolundur. “

Gezgin bir an susmuş. Kendini çok fazla kaptırdığını fark edip dönüp Prenses’e bakmış. Uzun zamandır ilk kez Prenses’in bu kadar büyük merak ve ilgiyle onu dinlediğini gören Gezgin başını önüne eğmiş.

“Kısacası Prensesim aşk, sonsuzluğun içinde onunla hiçliğe kavuşma arzusudur” demiş.

Prenses; “ Sen hiç aşık oldun mu?” diye sormuş.

Gezgin, Prenses’in yüzüne bakmadan “Bilmem” demiş.

Prenses alaycı bir tebessümle “ Aşkı bilmeyen bir adamın, aşkı böyle güzel ifadelendirmesi mümkün mü?” diye sormuş.

Gezgin, Prenses’ten gözlerini kaçırarak, gezdiği ülkelerde karşılaştığı aşıkların hikayelerini örnek göstermiş.

Prenses hüzünle başını öne eğmiş, derin bir nefes alıp; “Peki, aşık olduğumun bana aşkını nasıl öğrenebilirim” demiş.

Gezgin de başını öne eğmiş ; “ Aşk cesaret ister Prensesim. Dile getiren cesurdur. Ancak dillendiremeyen için aşk, ömrü boyunca kalbinin mezarı olur“ demiş. “ Cesursanız, onun kulağına aşk diye fısıldayın. Aşka değer biriyse hemen anlayacaktır. Eğer cesaretiniz yoksa, aşkınızı kalbinize gömün ve o mezarla yaşayın birçoğumuz gibi” demiş.

Prenses, başını sallamış, anladım dercesine…

Sonra Gezgin’in yüzüne bakıp; “ Söyle bakalım bu yaşına kadar bunca ülke, toprak gezmiş biri olarak, en fazla sevdiğin yer neresiydi ve orada kaç gün konakladın” diye sormuş.

Gezgin, gözlerini kısıp uzaklara bakmış. Bir süre düşündükten sonra en çok sevdiği ülkeyi, insanlarını ve doğa güzelliklerini anlatmış. Çok etkilendiği için orada bir ay kaldığını söylemiş.

Prenses bilge bir edayla gülümseyerek; “ Peki bizim ülkemizde en çok neleri beğendin?” demiş.

Gezgin, beklemediği bir soruyla karşılaşmanın şaşkınlığıyla başını öne eğmiş, utangaç bir tavırla“ Prensesim, ülkenize geldiğim gün halk arasında “hayalet prenses” diye bir prensesin varlığından haberdar oldum, sonrasını biliyorsunuz zaten. Sizi tanımak istedim, o günden beri de sizinle sohbet etmenin dışında pek bir şey yapmadım” demiş.

Prenses ayağa kalkıp, Gezgin’e; “Hadi bahçeye çıkalım biraz” demiş. Gezgin’in koluna girmiş bir süre yürümüşler. Bahçenin batıya bakan yönünde Prenses durup Gezgin’in kolundan çıkmış. Yan yana durup, batan güneşi seyretmişler bir süre. Sonra Gezgin’ dönüp ; “ Bugüne kadar anlattıklarını düşündüm. Her gittiğin yerde birkaç gün konaklamışsın. En beğendiğin ülkede bile en fazla bir ay kalmışsın. Sevgili Gezgin, tanışmamız bugün 7.ayını doldurdu ve bana göre bir Gezgin için 7 ay, hiçbir şeyini bilmediği bir ülkede kalmak için çok uzun bir süre”. Gülümseyerek konuşmasına devam etmiş; “ “anladığım kadarıyla sen bu sürenin farkında bile değilsin”. Gezgin’in şaşkın bakışlarına aldırmadan kulağına fısıldamış;

“ Sanırım artık cesur olmanın zamanı geldi. Ey aşk, artık eminim sen de bana aşıksın…”

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Bir Varmış Bir Yokmuş

İlginizi Çekebilir
Öykü: Gizli Devrim

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir