Bir çiçek bile yetiştirebilsen bir şeydir. Hatta çok bir şeydir şu dönek dünyada…
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Bir çiçek bile yetiştirebilsen bir şeydir. Hatta çok bir şeydir şu dönek dünyada…

"Bir karmaşa bu, bir düş, bir bozgun; yanlışlıklarla dolu bir denklem ve önünde sonunda doğrulacaksın, doğrusunu bulacaksın…"

0

Bir çiçek bile yetiştirebilsen bir şeydir. Hatta çok bir şeydir şu dönek dünyada… Nefessiz kaldığım oluyor kimi zamanlar. Bir anlık, belki birkaç saniyelik…

Nefessiz kaldığım oluyor kimi zamanlar. Bir anlık, belki birkaç saniyelik… Yaşam anlardan ibaret ve her geçen gün; birikenler ve eksilenler arasında idame ettiriyoruz bu hayatı. Ve insanlar o kadar çok ki, aralarında kayboluyoruz. Anlatmak gerekiyor kendini. Önüne çıkan, sana dokunan, seninle olan her şeye, herkese içini açıyorsun bir şekilde. Açıldıkça ve beklediğin tepkileri alamadıkça, yani beklediğin destekleri göremeyince gözlerinde, anlatmaktan da yoruluyor insan. Anlatmak da sıkıyor bu bencillikte. Ki insanlar “Tek senin mi derdin var, ulan!” diyor içinden. Tek sen mi düştün? Senin mi kalbin kırık, sen mi yitirdin tüm sevdiklerini?  Belki haklılar. Hak çoğu zaman bakış açısına göre değişiyor. Göreceli kavramlar arasında sıkışmış bir şey bu. Bir dünya üzerinde sayısız hak var. Ve çoğu kez haksızlıktan parça parça dökülüyoruz.

Yaşadığımız bu hayatı bir örgütün çözülme süreci gibi görüyorum. Ortasında durduğum ne varsa; bir yanı yok olurken, bir yanı da bir gökdelen telaşıyla yükselmekte. Ama sevimsiz bir yükseliş bu, yapay yani… Yapay insanlar türüyor içinden. İçleri leş, dışları parıltılı… Sakınmaya çalıştığım, var etmeye çabaladığım, içine düştüğüm bu savaşın ağır yenilgileri içinde inat ediyorum. Bütün kaleler zapt edilmiş, bütün gönüllere girilmiş ve temiz kalma derdinde olan ne varsa hor görülmüş. İnatla da bu sürüyor. Birileri delik deşik ediyor ve geride kalan güzel ne varsa yaprak yaprak dökülüyor.

Çöp kenarlarındaki tüplü televizyonlara bakıyorum. Şimdilerin duvar süsü aptal kutularından, daha bilge görünüyor gözüme. Bizim nesil biraz televizyonla öğrendi bu hayatı. Ama televizyon olmazsa olmazımız değildi. Küçük, güzel hikâyelerimiz vardı bizim. Sarıldıkça üzerimiz çamur olsa da, mutluyduk. Şimdinin büyük sansasyonları, biz çocukken de oluyordu. Birileri hep kötüydü zaten. Ama bizler, bizim neslin çoğu iyiydi. Ve umurumuzda değildi kötülerin lüks yaşamları falan. Belki biraz, son model bir arabanın çakma oyuncağına bakıp gözlerimiz büyürdü. Ancak yetinmeyi bilirdik. Yetinmeyi bildikçe mutlu kılıyorduk yaşamlarımızı. Biz karanlıktan gelen büyüklerin peşinin yerine, aydınlığın küçüklerine sarıldık. Birilerine göre bu yanlış olsa da, kedere saplı kalan bir adam olarak ben bunun doğru olduğu inancını taşıyorum.

Şimdi belki iyi değiliz. Ya da iyi değilim birçok şey yüzünden. Ama biliyorum bu kırık döküklükler de süpürülecek, kırılan ne varsa kaynayacak yeniden ve belki eskisi gibi değil ama; yine doğrulacak ayakların, yine adım atabileceksin. Bir karmaşa bu, bir düş, bir bozgun; yanlışlıklarla dolu bir denklem ve önünde sonunda doğrulacaksın, doğrusunu bulacaksın… Çocuk düşlerimiz olmayacak belki. Bir daha hiç o kadar eğlenemeyecek de olabiliriz. Ama yenilgilere düşüp, kaldırım taşlarının hüzünlerinde yitirilen bir hayat da olmayacak yaşadığın bu hayat. Bir çiçek bile yetiştirebilsen bir şeydir. Hatta çok bir şeydir şu dönek dünyada…

1
Fotoğraf KorsanKalem’e aittir, kiraz yerken uyuya kalmış. Ankara

05.05.15 01.12

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir